DEAŞ gibi terör örgütleri güçlenmek ve yayılmak için kaosu derinleştirmeyi bir strateji olarak kullanır. Örgüt üzerinde çok etkili olan ‘Vahşetin İdaresi’ isimli kitapta bahsedildiği şekliyle derinleşen kaos, örgütün idare edebileceği alanlar yaratır. Kaosun derinleştirilmesi için gerekli şartları sağlama görevini örgütün (Selefi-cihadilerin) üstlenmesi tavsiye edilir. Şartlardan birisi geniş bir güvensizlik hissi yaratmaktır. Güvensizlik hissinin yaygın olduğu bir devirde, insanların güvenlik ihtiyacını karşılayacak ‘aktöre’ insanların rağbet edeceği söyler kitap ve ekler: İnsanlar o devirde güvenlik sağlayacak aktörün iyi mi kötü mü olduğuna bile bakmaz. Sonuç, DEAŞ vahşeti.
Mısır’daki Sisi darbesi öncesinde Mısır halkına çekilen operasyonları hatırlayın: Uzun benzin kuyrukları, insanı canından bezdiren elektrik kesintileri, IMF’nin bir türlü imzalamaya yanaşmadığı kredi anlaşmaları ve eriyen güvenlik ortamı. Sisi çapsızı kurtarıcı rolüne girdi. Darbe sonrasında iki gün içinde benzin kuyruklarının bitmesi, elektriklerin mucizevi bir şekilde yeniden gelmesi, Körfez’den akan paralar ve güvenlik ortamındaki iyileşme, kaos malzemelerinin bilinçli olarak darbeciler ve sahipleri tarafından dolaşıma sokulduğunu kanıtlar nitelikteydi. Sonuç, her açıdan gittikçe batan bir Mısır.
Son aylarda terör örgütleri, tam da yukarıda tarif edilen tipte bir stratejiyi takip ediyor. Gezi kalkışmasından 15 Temmuz’a kadar defaatle denenen fakat milletin irfanına takılan operasyonlar, şu an kümülatif olarak kaosu yaymayı hedefliyor. Kaos hepsinin beslendiği ve ürediği bir ortam. Siber saldırılar, bombalı terör faaliyetleri, ekonomik operasyonlar ve medya aracılığıyla tüm örgütler Türkiye’de kaos ortamı üretmeye gayretinde. Her terör saldırısından sonra medyadan artçı operasyonlar çekiyorlar. Kaosun zirve yaptığı noktada hepsi, en fazla da perde arkasındakiler, yarım kalan operasyonlarını tamamlamayı hayal ediyorlar.
Bu son süreç, FETÖ’nün PKK’nın içerisindeki MİT’in muhbirlerini deşifre etmesiyle başlamıştı. Türkiye’yi istihbari olarak zayıflatıp, saldırıların oluşturacağı öfkeden nemalanmak istemişlerdi. PKK ise arkasına aldığı FETÖ desteğiyle hendeklerde özerlik bulmayı ummuştu. Allah’tan halkın irfanı ve devletin tedbirleri çabalarını boşa çıkardı.
Terör örgütlerinin kaos planları sürerken Cumhurbaşkanı’nın milli seferberlik çağrısının içini doldurmamız gereken günler yaşıyoruz. Milletçe bu badireyi atlatmamızın tek yolu, terör örgütlerinden daha ‘akıllı’ davranarak operasyonlarını boşa çıkarmaktır. Neler yapılabilir veya geliştirilebilir?
Öncelikle kaosun bir terör taktiği olduğu konusunda halkımız bilinçlendirilmelidir. Bombayı patlatanlara yapılan muamele, kaos çığırtkanlarına da yapılmalıdır. Hukuk ve adalet en büyük dayanağımız olmalı bu yolda.
Güvenliğe dair hiçbir şeyi şansa bırakmayacak ve tüm birimleri tam teyakkuza sokacak bir ciddiyet şart. Vatandaşlar istihbari açıdan teröre karşı mücadelede daha etkin bir şekilde kullanılabilir. Etrafımıza daha dikkatli bakmamız, eskisinden daha uyanık olmamız gerekiyor.
Her zamankinden daha sağduyulu olmalıyız. Terör örgütleri ısrarla Türk-Kürt veya Sünni-Alevi kavgasından medet umuyorlar. Fevrilik terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürer. Aksine ve tüm provokasyonlara rağmen birbirimize kenetlenmeliyiz.
Ve en önemlisi sınır dışı operasyonların seviye atlaması lazım. Sincar dağlarından Afrin’e kadar PKK ve DEAŞ yapılanmaları ve liderliği doğrudan hedef alınmadan terörün kökünün kurutulması çok zor.
[Akşam, 19 Aralık 2016].