Bu yazıya, Yeni Delhi'deki Jamia Millia Islamia Üniversitesi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın fahri doktora törenini beklerken başlıyorum. Üniversite civarında, Türk heyetini pankartlarla bekleyen halkın da katkı verdiği bir heyecan var. Hava ise, yıldırıcı bir sıcaklıkta… Yer yer yoğunlaşan kalabalık ve trafiğe, bir de susmak bilmeyen kornalar eşlik edince değmeyin keşmekeşe. Buralarda korna çalmak, adeta gaza frene basma sıklığında icra edilen bir sürücü âdeti… Bu haliyle ne amaca hizmet ettiğini anlamak ise, epey zor…
Şehrin yolları boyunca, yemyeşil ağaçlar, rengârenk çiçekler ve kale misali duvarlar dikkat çekiyor. Üzerinde levha olmayan duvarların arkasındaki geniş bahçeler, nelere ve kimlere ev sahipliği yapıyor diye merak etmeden edemiyor insan. Öte yandan caddeler ve sokaklar, yoksul hayatı (kaliteden hijyene) her haliyle simgeleyen yapılar ve araçlarla dolu. Ve tabii insanlarla… Ki bu insanların kiminin o köhne evlere başını sokma şansı bile yok.
Örneğin bir anneye, yaşadığı kaldırımdaki iki ağaç arasına çamaşır asarken rastlıyoruz. Kaldırıma koyduğu küçücük tabaktan iki büklüm yemeye çalışan bir yaşlı adam da, otobüsümüzün camını çalıp açlıktan haykıran yavrular da insanın içini kanatıyor. Onlar ülkenin perişan ve umutsuz tarafını temsil ediyor. Biraz sonra trafikte cam cama geldiğimiz okul servisindeki güler yüzlü çocuklar ise, geleceğe umudu… Yanıma düştüğünde el salladığım tatlı esmer kızın verdiği karşılığa, tüm arkadaşları da coşkuyla katılıyor. Onlara şoförün de eşlik ettiğini görünce ise, tebessümünüz büyüyor. Bu sıcak insanlar, bu güzel topraklarda daha iyi bir hayatı hak ediyor.
EKONOMİ VE KASTIN İZLERİ
Yeni Delhi'den bir günlük bir izlenim, hep uzaktan incelediğimiz bağlantılı ekonomik verileri anlamak için de şipşak bir resim sunuyor. Söz konusu yaşam standartlarının arkasında kültürel unsurların varlığı hissedilse de, neticede işin özünde ekonomik gerçeklikler var. Nitekim kabaca baktığımızda, Hindistan 1800 dolar civarındaki kişi başı geliriyle oldukça düşük bir profil çiziyor.
Ve ortalamalar bu haldeyken, aslında yukarıdaki bulutlu tasvir her bölge için ton değiştirebiliyor. Zira ülkede eyaletlere, şehirlere göre farklılık sergileyen refah vaziyetleri var. Dolayısıyla gelir eşitsizliğinin de hissedildiği bir ekonomiden bahsediyoruz ki, bu noktada Kast Sistemi'nin birikmiş güçlü etkileri de hâkim.
Oysa Hindistan'da toplumsal adalet ve refahın sağlanması kritik öneme sahip. Bu amaçla hedeflenen gelir düzeyine ulaşmak ise, 1,3 milyarı aşkın bir nüfus bünyesinde oldukça zorlu ve iyi planlanmış bir süreci gerektiriyor. Bu nedenle de, yükselen ekonomiler arasında büyüme hızıyla son dönemde parlayan Hindistan'ın, dev potansiyelini verimli ve eşitlikçi bir şekilde kullanması şart.
İşte bu kapsamda, ülkenin sanayileşmede ilerlemeye ihtiyacı olduğunu biliyoruz ki “Make In India” çalışmaları da bu noktada devreye giriyor. Ayrıca dökülen ve/ya eksik altyapı da süratli bir ilgi bekliyor. Öte yandan aynı Hindistan'ın, nükleer ve bilişim teknolojileri alanlarında ciddi bir birikime sahip olduğu da malum. Başbakan Modi'nin vizyonu, şimdilerde teknolojiye ve bu kapsamdaki start-up şirketlere ayrı bir önem veriyor.
7 YIL SONRA İLK
Şimdi yeniden Yeni Delhi programına dönecek olursak, Türkiye'nin Hindistan'a son 7 yıl içinde yaptığı ilk Cumhurbaşkanlığı düzeyindeki ziyaretten bahsediyoruz. İki günlük programın ekonomik içeriğinde, üst düzey resmi görüşmelerin yanı sıra, CEO'larla özel toplantı ve bir iş forumu da sahne aldı. Amaç, siyasi ve jeopolitik dinamiklere ek olarak, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri de istişare etmekti. Asıl gaye ise, bu bağları güçlendirmek...
Güçlendirme çalışmaları önemli zira 2016 verilerine göre Hindistan'a ihracatımız 652 milyon dolar olarak kaydedilmişken, ithalatımız 5,8 milyar dolara yuvarlanıyor. Bu ise, Türkiye açısından 5,1 milyar dolarlık açığı olan bir ilişki anlamına geliyor ve güçlenirken dengelenmeyi de gerektiriyor. Ki malumunuz, Hindistan'da devasa bir pazar var. Bu minvalde, gıdadan makineye çeşitli sektörlerimizin bu fırsattan daha etkili faydalanması için çabalamak gerek. Keza yatırımlar da, karşılıklı olarak belirlenecek farklı alanlarda ciddi bir potansiyel barındırıyor. Tüm bunlar için ise, hem katalizör hamleler yapmak hem de pürüzleri gidermek şart.
İşte bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönüş yolunda birtakım müstakbel çalışmaların altını çiziyor. Pek âdeti olmadığı halde Yeni Delhi'deki iş forumuna katılan Modi'nin de, bu konuda istekli olduğu hissediliyor. İkili ticarette yerli para kullanımı konusunda güçlü bir mutabakat var ancak burada dengelerin ve piyasanın nasıl işleyeceğini görmemiz gerekecek. Ülkedeki dev bir ihtiyaca cevap verecek olan 100 Akıllı Şehir Projesi'nde de, Türk müteahhitlerin rol almasına dair müzakereler sürecek. Hindistan'dan Türkiye'ye akması arzu edilen yeni yatırımlarda da, “stratejik nitelik” vurgusu son dönemin teşviklerini adresleyecek.
Bu noktada Erdoğan'ın, Türkiye-Pakistan ilişkilerinin Hindistan ile bağların güçlenmesine mani teşkil etmemesi yönündeki ifadeleri de şüphesiz önem taşıyor. Öte taraftan CEO'lar ile görüşmelerde gündeme gelen çözüm önerilerine dair mümkün aksiyonların alınması da, akışı hızlandırmak adına izleniyor olacak.
[Yeni Şafak, 3 Mayıs 2017].