Türkiye’nin Afrika Kıtası’ndaki rolü son yıllarda istikrarlı bir şekilde artmıştır. Bu gelişme Türkiye ile kıta ülkeleri arasında daha güçlü bağlar kurulmasına imkan sağlamıştır. Ankara’nın Afrika politikası “kazan-kazan” stratejisi çerçevesinde ve daha çok ekonomik, insani ve güvenlik boyutları etrafında şekillenmektedir. Bununla beraber Ankara eşit ortaklık ve ortak kazanç prensibinin Afrika ile ilişkilerinde başat rol oynayacağını birçok kez dile getirmiştir.
[caption id="attachment_81673" align="aligncenter" width="1024"] 3. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi, İstanbul Kongre Merkezi'nde devam ediyor. "Birlikte Kalkınma ve Refah için Güçlendirilmiş Ortaklık" temasıyla düzenlenen zirvenin ikinci günü, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun "3. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı"nın açılış konuşmasıyla yapıldı. (Foto: Emrah Yorulmaz / AA)[/caption]
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 17 Ekim 2021’de Afrika’ya yaptığı diplomatik ziyaretin ardından 21-22 Ekim arasındaki Türkiye-Afrika III. Ekonomik ve İş Forumu ve son olarak 16-18 Aralık arasındaki III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’ne bakıldığında Türkiye’nin 2021 gündeminde Afrika Kıtası oldukça önemli bir yere sahiptir.
Türkiye-Afrika ilişkilerini daha iyi kavrayabilmek için uzmanlardan eğitim, ekonomi, diplomasi ve savunma gibi konunun farklı boyutlarını değerlendirmelerini ve ayrıca şu an gerçekleşmekte olan III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nin önemine değinmelerini istedik.
Hazırlayan Gloria Shkurti Özdemir
Uzmanlar Birol Akgün Mehmet Özkan Elem Eyrice Tepeciklioğlu Serhat Orakçı Zainul Abideen Jibril Abdinor Dahir Tunç Demirtaş Ibrahim Bachir Abdoulaye
Birol Akgün Türkiye Maarif Vakfı Başkanı
Türkiye Maarif Vakfı’nın Türkiye-Afrika İlişkilerindeki Yeri, Önemi ve Gelecekteki Rolü
Türkiye için Afrika her zaman eşit, güvenilir ve ortak çıkarlara dayalı sağlam ilişkilerin kurulduğu bir kıta olmuştur. Osmanlı devletinin sadece Kuzey Afrika’da değil Harar ve Agadez gibi Sahra Altı bölgelerde de oluşturduğu etkinin izlerini bugün halen görmek mümkündür. Soğuk Savaş döneminin kutuplaşmış ve aşırı güvenlikçi ortamında görece ihmal edilen kıta ile Türkiye 1998’de hazırlamış olduğu Afrika Eylem Planı ile yeniden tanışma imkanı bulmuştur. Bu süreç ikili düzeyde stratejik ortaklıklar ve iş birliğini beraberinde getirmiş, her beş yılda bir düzenlenen Türkiye-Afrika zirveleri ile de giderek kurumsallaşmıştır. Bugün Türkiye, Afrika Kıtası’yla siyasi, ekonomik ve kültürel her alanda ilişkilerini derinleştirmektedir. Toplumlar arasında kurulan ilişkilerin sağlam ve derin bağlarla kalıcı olabilmesinde kültür özellikle de eğitim oldukça önemli bir enstrüman olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’nin sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla kıtayla kurmuş olduğu kültürel bağ Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Yurtdışı Türkler Birliği (YTB), Yunus Emre Enstitüsü (YEE), Türk Diyanet Vakfı (TDV) gibi kurumlarla süreklilik kazanmıştır. Türkiye Maarif Vakfı ise Türkiye adına yurt dışında gerçekleştirdiği örgün ve yaygın eğitim faaliyetleriyle bu ilişkiyi derinleştirmekte ve Türkiye-Afrika ilişkilerindeki kültürel diplomasinin en önemli halkası olmaktadır.
Bugün itibarıyla Türkiye Maarif Vakfı’nın eğitim kurumlarının bulunduğu 47 ülkenin 25’i, toplamdaki 415 eğitim kurumunun da 188’i (yüzde 45’i) Afrika’dadır. Ayrıca Maarif Vakfı’nın faaliyette bulunduğu Afrikalı ülkelerin 19’u “en az gelişmiş ülke” (least developed countries, LDCs) listesinde yer almaktadır. Sömürgecilik döneminden Afrika’ya miras kalan az gelişmişlik, yoksulluk ve güvensizlik sebebiyle milyonlarca çocuk eğitim imkanından mahrum durumdadır. Dünya genelindeki dezavantajlı toplumların önemli bir kısmının Afrika’da bulunduğu da göz önünde bulundurulduğunda Türkiye Maarif Vakfı öncelikle kıtanın kalkınması için oldukça önemli bir görev ifa etmektedir.
Türkiye Maarif Vakfı Afrika’daki genç nüfusun kaliteli eğitime erişiminde, nitelikli ve kalifiye genç nesillerin yetişmesinde önemli bir görev üstlenmektedir. Bunu yaparken öğrencilerine kendi dillerini öğreten ve yerel kültürlere saygılı, yirmi birinci yüzyılın gerektirdiği teknik becerilerle donatılmış, Türkçeyi öğreten ve Türkiye’yi de tanıtan bir müfredat uygulamaktadır. Ülkelerin kalkınması ve refah seviyelerinin artmasının temeli eğitimdir ve eğitimli nesil bir ülkenin en kıymetli varlığıdır. Diğer taraftan Türkiye Maarif Vakfı Türkiye’yi doğru kanallardan ve doğru bir içerikle öğrenen, Türkiye’ye müzahir Afrikalı genç nesilleri de yetiştirmektedir. Türkçe bilen Afrikalı genç nesiller gelecekte Türkiye-Afrika ilişkilerinin asıl yüklenicileri ve irtibat unsurları olacaktır. Türkiye Maarif Vakfı eğitim kurumlarındaki personelin yüzde 90’ını yerel nüfustan (ev sahibi ülke vatandaşlarından) sağlamakta ve bu ülkeler için önemli bir istihdam kaynağı da olmaktadır. Ayrıca gerek ülkelerdeki eğitim bakanlıkları gerekse yükseköğretim kurumlarıyla geliştirdiği iş birliği programlarıyla bu ülkelerdeki eğitimin uluslararasılaşmasına çok ciddi katkılar sunmaktadır.
Görüldüğü üzere Türkiye Maarif Vakfı eğitim kurumlarında sunduğu eğitime erişebilme ve fırsat eşitliğiyle Afrikalı genç nüfusun nitelikli eğitim almasında oldukça önemli bir rol üstlenmektedir. Vakfın eğitim kurumlarında yetişen nitelikli ve erdemli bireyler Türkiye-Afrika ilişkilerinin geleceğinde önemli roller üstlenecektir. Bu yönüyle Türkiye Maarif Vakfı Türkiye’nin Afrika’daki en stratejik yatırımı olarak görülmektedir.
Mehmet Özkan Milli Savunma Üniversitesi Öğretim Üyesi
Zirve Söylemsel Anlamda Küresel Dönüşümü Yansıtmalı
III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi küresel anlamda sistemsel kırılmaların derinleştiği bir dönemde yapılıyor. ABD küresel sistemde eylemsel aktörden söylemsel aktöre geçerken Fransa, Çin ve hatta Rusya ise Afrika Kıtası’ndaki varlığını yeniden tahkim etmeye çalışıyor. Diğer taraftan Afrika Birliği eskiye nazaran etkisini kaybederek sadece bir salon diplomasisi forumuna dönüşürken kıtadaki sorun alanları ise genişliyor. Ayrıca sistemsel anlamda bu değişimlerin yanında kıtada hem askeri darbelerin sayısı son yıllarda artmış hem de iç istikrarsızlık potansiyelleri yeniden ivme kazanmıştır. Afrika’da Gine, Sudan ve Çad’da yaşananların akabinde en son Etiyopya’nın halen içinde olduğu çatışma ortamı Afrika’ya yönelik “istikrarsızlık ortamı” algısını tekrardan gündeme getiriyor.
Peki bu noktada zirve ne anlama geliyor? Afrika açısından Türkiye ile yeni alanlarda iş birliklerinin derinleştirildiği ve geliştirileceği bir fırsat olarak görülüyor. Ekonomik, eğitim ve kalkınma yardımlarının yanı sıra Türkiye ile askeri iş birliklerini artırmak isteyen birçok Afrika ülkesi var. Kıtadaki ülkelerin çoğu artık Türkiye’yi ekonomik ve kalkınma yardımı merkezli bir aktörlüğün ötesinde siyasal ve güvenlik merkezli bir zeminde ilişki kurulabilecek bir aktör olarak görüyor. Bu zirve bu dönüşümün mihenk taşı olma özelliğini taşıyor.
Türkiye açısından ise Afrika ile ilişkilerde yeni bir dilin ve söylemin öne çıkacağı bir zirve olacaktır. Ankara’nın kıta ile ilişkilerinde ikili ilişkiler hep öne çıkmıştır. Şimdi ise asıl ihtiyaç Afrika ülkelerinde bölgesel ve küresel sistemle alakalı ortak bir dilin geliştirilebilmesi ve yeni bir söylemin oluşmasıdır. Türkiye en temelde küresel sisteme itiraz eden ve sistemin iyileşmesini savunan bir aktördür. Bu söylem Afrika’daki çoğu ülkenin paylaştığı bir noktadır. Bu açıdan ilişkileri bir üst seviyeye taşımak ve kıtadaki ülkelerle küresel iş birlikleri için bu zirveden çıkacak yeni yol haritası ve söylem önemli olacaktır.
Elem Eyrice Tepeciklioğlu Yaşar Üniversitesi
Türkiye’nin Afrika’da Barış İnşası ve Çatışmaların Çözümüne Yönelik Politikaları
Türkiye’nin Afrika politikası özellikle insani yardım, ticari ilişkiler, Afrikalı öğrencilere sağlanan burs olanakları, Türk Hava Yolları’nın uçuşları ve dini diplomasi faaliyetleri gibi yumuşak güç unsurlarına dayanmaktadır. Ancak askeri iş birliği faaliyetleri ve barışı koruma alanındaki girişimler de son zamanlarda Ankara’nın Afrika ülkeleriyle ilişkilerinde önemli yer tutmaya başlamıştır. Bu anlamda Türkiye’nin Afrika politikasında en öne çıkan ülke ise Somali’dir. Başka bir deyişle Türkiye’nin Afrika’da barış inşası ve çatışmaların çözümü konusundaki isteği ve kararlılığı Somali politikasında bariz bir şekilde kendisini göstermektedir.
Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle askeri iş birliği konusu gündeme taşındığında akla ilk olarak Somali’deki varlığının gelmesinin temel nedeninin Türkiye’nin yurt dışındaki en büyük askeri eğitim tesisinin 2017’de Somali’nin başkenti Mogadişu’da açılması olduğu söylenebilir. Öte yandan Türkiye Somali ile Somaliland arasında ara buluculuk girişimlerinde de bulunmuş, hatta iki ülke cumhurbaşkanları arasındaki ilk geniş kapsamlı görüşme Nisan 2013’te Ankara’da gerçekleşmiştir. Ancak bu alandaki girişimler çok daha eskiye dayanmakta ve pek çok Afrika ülkesiyle askeri/savunma sanayii iş birliği antlaşmaları bulunmaktadır. Örneğin Gambiya hükümetinin talebi üzerine iki ülke arasında 1990’ların başından itibaren imzalanan farklı askeri eğitim ve teknik iş birliği anlaşmaları çerçevesinde Türk uzmanlar Gambiya ordusu, polisi ve jandarmasına eğitimler vermektedir.
Türkiye, Afrika ülkelerinde konuşlanan Birleşmiş Milletler (BM) barışı koruma misyonlarına da –mütevazı düzeyde de olsa– katkı sağlamaktadır. Afrika’da askeri personel ile katkıda bulunulan ilk BM misyonu ise yine Somali’de gerçekleşen UNOSOM II olmuş, misyona mekanize bir bölükle katılan Türk Silahlı Kuvvetleri bir dönem bu barış gücünün komutanlığını da yapmıştır. Aden Körfezi ve Somali açıkları ile Hint Okyanusu’nda deniz haydutluğu ile mücadele kapsamında 2009’da kurulan çok uluslu Birleşik Görev Kuvveti’ne (CTF-151) de katkı sağlayan Türkiye bu gücün komutanlığını altı kez üstlenmiştir.
Görüldüğü üzere Türkiye’nin Afrika Kıtası’nda barış ve güvenliğin sağlanması konusundaki katkıları oldukça kapsamlıdır. Ancak bu alandaki faaliyetlerin daha iyi tanıtılması ve bu yapılırken de Afrika ülkelerinin iç işlerine karışmama prensibine vurgu yapılması faydalı olacaktır.
Serhat Orakçı İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER)
Türkiye’nin Afrika Kıtası’nda Çok Yönlü Derinleşmesi
Batılı aktörlerin tarihten gelen dayatmacı tutumlarının yanında Afrika Kıtası’nda yeni boy gösteren Çin’in anormal boyutlarda angajmanlar getiren risk dolu siyaseti göz önünde bulundurulduğunda Türkiye son yıllarda Afrika ülkeleri ile ölçülü üçüncü alternatif olma potansiyelini her geçen gün daha fazla hissettirmektedir. Bu minvalde Türkiye’nin Afrika siyaseti çok yönlü derinleşirken taraflar arasındaki ilişkilerde diplomasi ve ticaretin yanında eğitim, sağlık, yatırım, kültürel, güvenlik ve askeri iş birliği gibi alanlar son yıllarda ön plana çıkmaya başlamıştır. Türkiye 1,3 milyar nüfuslu kıtada kırk iki büyükelçilik ile temsil edilirken Türkiye-Afrika ticaret hacmi de 25 milyar dolar seviyesini geride bırakmıştır. Afrika siyaseti Türk dış politikasının en başarılı alanlarından biri haline dönüşmüştür.
2005’te Afrika Kıtası’na yönelik beyaz bir sayfa açarak insani yardım, kalkınma yardımı ve diplomasi gibi başlıklarda mütevazı bir başlangıç yapan Türkiye’nin aradan geçen on beş yılda kıtadaki eylem sahasını çok yönlü derinleştirdiği görülmektedir. Türkiye’nin Afrika siyasetindeki çok yönlülük bir taraftan kıtanın tamamına ulaşmayı hedeflerken diğer yandan da kamu ve özel sektör temsilcisi çeşitli kurumların kıtada daha fazla varlık göstermesine yol açmıştır. Bu minvalde Afrika Kıtası başta otuz ülkeyi bilfiil ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan olmak üzere Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Yunus Emre Enstitüsü (YEE), Türkiye Maarif Vakfı (TMV), sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcilerinin uğrak yeri haline gelmiştir. Bütün bu yoğunlaşmanın bir neticesi olarak Türkiye artık Afrika Kıtası’nda bugüne değin hiç olmadığı kadar etkin olurken Somali, Libya, Sudan, Etiyopya, Senegal ve Cezayir gibi somut örnekler de bu tespiti doğrulamaktadır.
Afrika Kıtası’nın stratejik ortağı olarak kabul gören Türkiye 2008 ve 2014’te düzenlediği iki Afrika zirvesi ile kıtada kalıcı ve etkin bir aktöre dönüşürken bugünlerde İstanbul’da düzenlenmekte olan III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi taraflar için önümüzdeki beş yılın yol haritasını şekillendirecek olması bakımından önem arz ediyor. Zirvenin koronavirüs (Covid-19) salgınının gölgesinde ve küresel bir ekonomik krizin her yerde hissedilmeye başladığı bir dönemde gerçekleşiyor olması ise taraflar arasında dayanışma ve iş birliği ruhunu güçlendirebilecek etkiyi haiz görünüyor.
Zainul Abideen Jibril Adamawa Devlet Üniversitesi, Nijerya
Türkiye’nin Afrika’daki Rolü ve Tepkiler
Türkiye, Osmanlı devletinin uzun yıllar varlığını sürdürdüğü Kuzey Afrika bölgesi dışında kıtanın geri kalanına yeteri kadar ilgi göstermemiştir. AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte Türkiye’nin Afrika’daki faaliyetlerini genişletmesi ise yeni Türk dış politikasında Afrika Kıtası’na verdiği önemi göstermektedir. Türkiye’nin Afrika’daki varlığı genel hatlarıyla diyalog ve ortaklığa yani sosyokültürel ve ekonomik bağlar aracılığıyla uygulanan “yumuşak güç”e dayanmaktadır.
Türkiye pozitif bir duruş sergileyerek kendisini güvenilir bir ortak olarak tanıtırken bölgede büyük bir nüfuz elde etmiştir. Ayrıca Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Türkiye Diyanet Vakfı (TDV), Türkiye Maarif Vakfı (TMV) ve Yunus Emre Enstitüsü (TEE) gibi kurumlar aracılığıyla Afrika’daki rolünü güvence altına almıştır. Özellikle Afrika’daki yerel topluluklara olan desteği ve insani faaliyetleri sayesinde kıtadaki etkinliğini artırıyor ve halkın neznindeki desteğini kuvvetlendiriyor.
Yumuşak gücün yanı sıra “sert güç” kavramı da Türkiye’nin kıtada kullandığı bir başka enstrümandır. Güvenlik iş birlikleri, barış anlaşmalarına diplomatik destek, askeri yardım ve Somali’de kurulan ve Nijer’de de kurulması beklenen askeri üsler gibi savunma anlaşmaları sayesinde Türkiye Afrika’daki çıkarlarını genişletmekte ve korumaktadır. Nijer’de bir Türk askeri üssünün kurulması Türkiye’nin Libya’daki etkisini ve Akdeniz’deki rakiplerine karşı konumunu güçlendirebilir.
Birçok devlet Türkiye’nin Afrika’daki açılımını desteklerken Batı’da ve Körfez’de bazı olumsuz tepkiler de mevcuttur. Özellikle en büyük tepki tarihsel olarak etki alanına girildiğini hisseden Fransa’dan gelmiştir. Türkiye giderek farklı cephelerde kendini gösterirken özellikle Körfez’deki diğer Arap devletleri Sahel’deki faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır. Bölgede Türkiye ile rekabet eden aktörler askeri anlamda varlıklarını artırırlarsa Türkiye’nin Afrika’daki askeri nüfusunu artırmayı amaçladığı düşüncesi kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşebilir. Şu an için Ankara’nın bölgesel anlaşmazlıklarda merkezi bir rol oynamayı planladığına dair bir işaret ise yoktur.
Abdinor Dahir SIMAD Üniversitesi, Somali
Türkiye-Afrika Ortaklığındaki Faaliyetler Artıyor
Dünyanın her yerinden birçok hükümet ve işletme Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle beraber Afrika ile diplomatik, stratejik ve ticari ilişkiler kurmuştur. Dolayısıyla Afrika devletleri çok boyutlu ilişkiler geliştirebilmiş ve karşılıklı fayda sağlamak için ilerlemesini uluslararası mecrada geliştirmiştir. Son yirmi yıl içinde Türkiye-Afrika ilişkileri meyvelerini vermiş ve “kazan-kazan” ilişkisine dayalı siyasi, ekonomik ve kalkınma iş birlikleri çok sayıda ortaklığı beraberinde getirmiştir.
Örneğin Afrika’nın Ankara’daki diplomatik misyonları 2008’de 10 iken 2021’de 37’ye yükselmiştir. Kıtanın Türkiye ile ticaret hacmi de 2003’te 5,4 milyar dolardan günümüzde 25 milyar doların üzerine çıkmıştır. Bu anlaşmalar sayesinde Afrika ülkeleri özellikle şu anda 7 milyar dolar civarında olan Türk doğrudan yabancı yatırımını kıtaya çekmeyi planlıyor. Ayrıca kıtanın kapsayıcı büyümesi ve sürdürülebilir kalkınmasının sağlanması için Afrika Birliği’nin “Gündem 2063”ünü destekleyen Türk ekonomik faaliyetlerinden yararlanarak geleneksel Batılı aktörlere bağımlılığı azaltmak için ekonomik ve siyasi ortaklar çeşitlendirilmeye çalışılıyor. Hatta bazı Afrika ülkeleri Türkiye ile daha yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor ve bununla beraber devlet inşa süreçleri için projelerini ilerletiyor. Örneğin Libya ve Somali bu ülkelerin içinde yer almaktadır.
Somali çatışma sonrası devlet inşa sürecini hızlandırmak için 2011’den bu yana devam eden Türkiye’nin insani ve kalkınma yardımlarından büyük ölçüde yararlanmıştır. İstanbul’da düzenlenmekte olan III. Türkiye-Afrika Ortaklığı Zirvesi bu girişimlerin üzerine inşa edilmiştir. Bu zirvenin ikili ticaret ve iş bağlantılarının gelişmesine yardımcı olması Türkiye-Afrika iş birliğini daha da güçlendirmesi ve Türkiye ile Afrika ülkeleri arasında kalıcı ilişkiler kurması bekleniyor.
Tunç Demirtaş Bursa Uludağ Üniversitesi
III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nin Türkiye için Önemi
Yirmi birinci yüzyılda küresel sistemde adından en fazla bahsettiren kıta şüphesiz Afrika’dır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenmekte olan III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi açılımdan ortaklığa evrilen süreçte ilişkilerin geleceği açısından oldukça önemlidir. Türkiye’nin Afrika’da ekonomik, siyasi, diplomatik ve sosyal alanlardaki varlığı sürmektedir. Türkiye ayrıca savunma sanayii araçlarıyla son dönemde kıtadaki varlığını güvenlik boyutu ile daha fazla derinleştirmektedir.
Fransa, İngiltere, Çin, Japonya, Hindistan, Rusya ve Türkiye Afrika’da zirve düzenleyen ülkeler arasında bulunuyor. Nitekim küresel rekabetin bir aracı olarak düzenlenen “Afrika zirveleri” birçok açıdan hem riskler hem de fırsatlar barındırıyor. Koronavirüsün (Covid-19) Omicron varyantı nedeniyle Batı son dönemde küresel sistemde bir “Afrofobi” oluşturmaktadır. Bu kapsamda Omicron varyantı tartışmalarının gölgesinde gerçekleşmekte olan zirve Afrika’ya ve Batı’ya önemli mesajlar vermektedir.
III. Türkiye-Afrika Ortaklığı Zirvesi, Türkiye’nin etki alanını genişletmesi açısından önemli fırsatlar barındırıyor. Yumuşak güç araçlarıyla faaliyetlerine başlayıp bugün akıllı güç araçlarıyla Afrika’da ortaklık kuran Türkiye bu ortaklıkları derinleştirerek ilişkilerin stratejik boyuta gelmesini hedeflemektedir. Türkiye’nin Afrika’ya yönelik izlediği manipülatif tavırlardan uzak, saygılı ve diyaloğu en üst düzeyde tutan yaklaşımı sürecin tam anlamıyla bir ortaklık olarak ifade edilmesini mümkün kılıyor. Bu minvalde zirve yeni iş birliği alanlarında ilerlemeler kaydedilebilmesi açısından önemli bir yer tutmaktadır. Zirveden sonra Türkiye-Afrika ilişkilerinde “refah için güçlendirilmiş ortaklık” ve “ortak güvenlik/savunma” politikalarına yönelik daha fazla somut adımların atılması da beklentiler arasındadır.
Ibrahim Bachir Abdoulaye Bayreuth Üniversitesi, Almanya
İnsani Yardımın Ötesinde: Türkiye-Afrika Güvenlik ve Savunma İş Birliği Zirvesi
Türkiye Afrika Kıtası’yla ekonomik, diplomatik, güvenlik ve kültürel bağlarını geliştirmek amacıyla 16-18 Aralık arasında İstanbul’da III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’ni düzenliyor. Bu zirve Türkiye’nin Afrika politikasını yeniden tanımlaması ve kıtasal bir yaklaşımla yeni hedefler belirlemesi için bir fırsattır. Afrika’nın en üst düzeyde temsil edileceği zirvede farklı düzeylerde çeşitli iş birliğine ilişkin konu başlıkları tartışılacaktır.
Yeni ikili anlaşmalar imzalanacak ve önümüzdeki beş yıl içinde gerçekleşmesi beklenen hedefler belirlenecektir. Türkiye’nin son birkaç yıla kadar daha çok ekonomik ve insani yardım odaklı olan Afrika politikası ise savunma ve güvenlik alanında da giderek genişliyor. Türkiye savunma ve silah sanayiinin büyümesiyle artık Afrika’yı savunma sanayii için de potansiyel bir pazar olarak görmektedir.
Türkiye birçok Afrika ülkesiyle yaptığı askeri eğitim anlaşmaları sayesinde ve üst düzey Afrikalı yetkilileri çeşitli savunma sanayii ticaret fuarlarına davet ederek Afrika savunma pazarında yer almanın yolunu şimdiden açmış durumdadır. Buna ek olarak askeri insansız hava araçlarının (İHA/SİHA) Suriye, Libya ve Azerbaycan’daki başarısı son yıllarda Türk savunma sanayiinin küresel cazibesini artırmıştır. Savunma sanayii araçlarına ve Türk İHA/SİHA’larına ilgi gösterenler arasında Afrika ülkeleri ilk sıralarda yer alıyor. Türk İHA/SİHA’larını satın almakla ilgilenen Afrika ülkelerinin sayısı giderek artıyor.
Basında çıkan haberlere göre muhalif gruplarla savaşan Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Ağustos’ta Türkiye’ye yaptığı resmi ziyarette İHA/SİHA satın almak için görüşmelerde bulundu. Türk medyası, Etiyopya federal hükümetinin son günlerde isyancı gruplara karşı kazandığı zaferde Bayraktar TB2 İHA’larının rol oynadığını bildirdi.
Etiyopya’nın komşusu Kenya da geçtiğimiz günlerde 73 milyon dolar değerinde Türk zırhlı araçları satın aldı. Ayrıca Nijer Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada Cumhurbaşkanı Mohamed Bazoum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinde ülkesinin TB2 SİHA, Hürkuş eğitim uçağı ve zırhlı araçları satın almakla ilgilendiğini söyledi. Çeşitli kaynaklara göre Ruanda, Tunus ve Fas gibi ülkeler de daha önce Türk İHA/SİHA’larını satın almakla ilgilendiklerini ifade etmişlerdi. Afrika’ya yaptığı son resmi ziyarette Cumhurbaşkanı Erdoğan Angola, Togo ve Nijerya’daki mevkidaşlarıyla askeri, güvenlik ve savunma konularını görüştü. Somali ve Libya’daki askeri varlığı ve silah, savunma ve havacılık endüstrilerinin gelişimiyle Türkiye kendisini uzun süredir Batı’nın egemen olduğu kıtada siyasi oyunları etkileyebilecek stratejik bir oyuncu olarak konumlandırıyor. Askeri düzeydeki bu teknolojik gelişmeler Türkiye’ye başta Körfez bölgesindekiler olmak üzere rakiplerine ve onların müttefiklerine karşı bir avantaj sağlayacaktır.
Zirvede Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki iş birliklerinin merkezinde güvenlik ve savunma yer alacaktır. Batı ve Doğu Afrika ülkeleri bir yandan güvenlik sorunlarıyla karşı karşıyayken diğer yandan Türkiye savunma sanayii ihracatını artırmak istiyor. Bu açıdan bakıldığında zirve her iki taraf için de savunma iş birliğini yoğunlaştırma adına büyük bir fırsat sunuyor.
.