Aralık 2019'da Çin'in Vuhan şehrinde tespit edilen ilk koronavirüs (Kovid-19) vakasının üzerinden yaklaşık 1,5 yıl geçti. O günden bugüne kadar dünya genelinde 150 milyondan fazla insan virüse yakalandı ve 3 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Uzmanlara göre insanlık tarihinin içinden geçtiği bu zorlu sürecin aşılmasındaki araçların başında aşı geliyor. Ancak ekonomik açıdan merkezdeki gelişmiş bazı ülkelerin aşı stokçuluğuna varır derecede yüksek sayılarda aşı temin etmesine karşılık, çevredeki geri kalmış ve yarı-çevredeki gelişmekte olan birçok ülkenin aşı temininde hala ciddi sorunlar yaşadığı görülüyor. Bu durum salgınla mücadeleyi küresel düzeyde zorlaştıran en önemli faktörlerden biri olarak kabul ediliyor.
Konuyla ilgili detaylı bir analiz yapmadan evvel, dünya genelinde aşılama faaliyetlerinde ne aşamaya gelindiğine dair bazı verileri paylaşmakta fayda var. Bu bağlamda "Our World in Data" isimli platformun 28 Nisan 2021'de paylaştığı verilere göre, koronavirüse karşı dünya genelinde bugüne kadar yaklaşık 1,3 milyar doz aşı yapılmıştır. Salgının merkez ülkesi Çin, 243 milyon dozla en fazla aşı yapan ülke konumundayken; bu ülkeyi sırasıyla 234 milyon dozla Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 147 milyon dozla Hindistan, 48 milyon dozla İngiltere, 41 milyon dozla Brezilya ve 28 milyon dozla Almanya takip ediyor. Nüfusa oranla her 100 kişide en fazla doz aşı yapılan ülkelere bakıldığında ise Seyşeller, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve San Marino gibi nispeten düşük nüfuslu ülkeler ilk sıralarda bulunuyor.Buradan hareketle yüksek nüfuslu birçok ülkede aşılama faaliyetlerinde beklenen performansın henüz ortaya konamadığı somut bir gerçekliktir.
Ekonomik açıdan birçok geri kalmış ülkenin,100 kişide en çok doz aşı yapılan ülkeler arasında en alt sıralarda yer alması ise çok daha çarpıcı bir gerçekliğe işaret ediyor.Öyle ki geniş bir perspektiften hareket edilip, aşıların kıtalara göre dağılımına bakıldığında Kuzey Amerika'da her 100 kişiden 45 kişiye en az bir doz uygulandığı görülüyor. Bu sayı Avrupa'da 29, Güney Amerika'da 17, Asya'da 11, Okyanusya'da 5 ve Afrika'da 1'dir. Yani çoğunluğu ekonomik açıdan geri kalmış Afrika ülkelerinde her 100 kişiden yalnızca 1 kişi aşı olabilmiş durumda. Haliyle ekonomi-politik yaklaşımla "kuzey-güney" ayrımının, aşılama faaliyetlerinde de geçerli olduğu söylenebilir.
Bunların yanı sıra, hangi ülkenin ne kadar doz aşı sipariş ettiğini de incelemek gerekiyor. Konuyla ilgili bir platformun derlemesine göre, 27 üye ülkeden müteşekkil Avrupa Birliği (AB) kendi nüfusunun yaklaşık 4 katına bedel olacak şekilde bugüne kadar toplam 1,9 milyar doz aşı siparişi vermiştir. Ülkeler düzeyinde bakıldığında ise en çok aşı siparişi veren ülkelerin sırasıyla 1,2 milyar dozla ABD, 457 milyon dozla İngiltere, 370 milyon dozla Brezilya, 316 milyon dozla Kanada ve 314 milyon dozla Japonya olduğu görülüyor. Brezilya dışında kalan diğer ülkeler de kendi nüfuslarının en az 2 katı kadar aşı siparişi vermiş durumda. Bu olumsuz vaziyet, aşıların açıkça merkezdeki bazı zengin ülkeler tarafından stoklandığını ve çevredeki fakir ülkelerin göz ardı edildiğini ortaya koyuyor. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü (DSÖ) Tedros Adhanom Ghebreyesus, 9 Nisan'da yaptığı açıklamada koronavirüs aşılarından düşük gelirli ülkelerin şimdiye kadar sadece yüzde 0,2 pay alabildiğine dikkat çekmesi şaşırtıcı olmasa gerek.
Bu şartlar altında DSÖ ile bazı sivil toplum kuruluşları, aşı temininde zorluk çeken ülkelere destek verilmesi adına önemli bir girişim olarak Kovid-19 Aşıları Küresel Erişim Programını (COVAX) başlatmıştır. En son 8 Nisan'da açıklanan verilere göre, program kapsamında 102 ülkeye sadece 38 milyon doz aşı gönderilebilmiştir. Burada aşı bekleyen ülkelerin nüfusları dikkate alındığında, bu sayının çok düşük olduğu gün gibi ortadadır. Bu gerçeklikten ötürü aralarında Türkiye'nin de bulunduğu az sayıda ülkenin, kendi kısıtlı imkânlarına rağmen insani diplomasi kapsamında sınırlı sayıda da olsa aşı kıtlığı çeken bazı ülkelere aşı göndermesi takdir edilmesi gereken bir tutum. Buna karşın aşı stoku iddialarıyla gündeme gelen Batılı ülkelerin, aşı kıtlığıyla karşı karşıya olan ülkelere aşı bağışlamak şöyle dursun; kendi vatandaşlarını aşılamadan aşı ve aşı bileşenlerinin ihracatına bile kısıtlamalar getirmelerini gözden kaçırmamak gerekiyor.
Netice itibarıyla konuyla ilgili bir gelecek projeksiyonu yapıldığında, öncelikle dünya genelinde aşı adaletsizliğinin açıkça salgınla küresel mücadeleyi zorlaştırdığını vurgulamak gerekiyor. Bundan ötürü ülkeler ve hatta aşıyı üreten firmalar arasında aktif bir iş birliği olmadıkça ve daha da önemlisi aşılar adil şekilde paylaşılmadıkça, koronavirüsün uzun bir müddet daha hayatımızda yer edeceği aşikârdır. Nitekim çoğu düşük gelirli birçok ülkenin önümüzdeki 2-3 yıl boyunca tamamen aşılanamayacağına dair haberler, bu karamsar senaryoyu destekler nitelikte.
[Sabah, 1 Mayıs 2021] .