SETA > Yorum |
Peşmerge Koridoru Nereye Varıyor

Peşmerge Koridoru Nereye Varıyor?

ABD'nin mevcut pozisyonu sadece Suriyeli Kürtlerin değil, tüm bölge halkının uzun yıllar acısını çekeceği sorunlar yumağını Kobani'ye yönelik bir PR hamlesi ile öteleme veya unutturma çabasından başka bir şey değildir.

Kobani’de IŞİD’le mücadele için önemli ama yetersiz bir adım atıldı. Kuzey Irak’tan gelen peşmergeler Türkiye’nin açtığı koridordan Kobani’ye silahlarıyla birlikte giriş yaptı. Sadece peşmerge değil, Özgür Suriye Ordusu’ndan küçük bir grup da benzer bir güzergahtan geçerek kendi deyimleriyle “Kürt kardeşlerine yardım için” Kobani’ye girdiler. Önemli ama yetersiz bir adım dedim; çünkü sayı oldukça az. Sadece 150 peşmerge ve 50 ÖSO savaşçısından bahsediyoruz. Kobani’deki birkaç binlik (2000-3000 arası olduğu iddia ediliyor) IŞİD militanlarına karşı 200 askerlik takviyenin sahada büyük değişikliklere sebep olabileceğini iddia etmek güç. Beraberlerinde getirdikleri silahlar belki bir miktar zaiyat verdirecek IŞİD’e; fakat ABD bombardımanı sonrasında ağır silahlarını Suriye’nin içlerine kaydıran IŞİD’e bu silahların vereceği zarar da limitli olacak. Göğüs göğüse çatışmalarda ağır silahlardan ziyade savaşma becerisi ve mühimmat ikmali daha önemli bir rol oynayacak.

Sayı oldukça az, çünkü PYD/PKK Kobani’de kendi askeri tekelini bozacak hiçbir yapıya tahamül edemiyor. Kobani’nin zararına da olsa ve gelenler Kuzey Suriye’ye sosyolojik olarak yakın olan peşmergeler de olsa PKK-KDP rekabeti/çekişmesi, Kobani üzerinden de kendisini belli ediyor. Barzani daha fazla peşmerge de gönderebiliriz diyor, PYD/PKK peşmerge değil silah istiyor.

ELEŞTİRİ SOSLU OPERASYONLAR

Normal şartlar altında bu koridorun bile Kobani üzerinden Türkiye’ye operasyon yapmak isteyenleri susturması gerekirdi. Fakat niyet bağcıyı dövmek olduğundan hâlâ tartışmalar bitmedi. Batı basını ve PKK çevreleri hala bildiklerini okumaya devam ediyor. Oysa eğer koalisyon bombardımanı Kobani’ye yapılmış en direkt yardımsa, Türkiye’nin açtığı koridor da hemen ondan sonra gelir. Niyet kötü olunca Türkiye’nin attığı her adım birbirine benzer bir bağcı dövme operasyonuyla karşı karşıya kalıyor. Bu sebepten Türkiye’nin Kobani üzerinden yapılan eleştiri soslu operasyonlara çok da kulak asmaması gerekiyor.

Burada patolojik bir duruma da değinmeden edemeyeceğim. Irak’ta da benzer tablolar yaşanmıştı, şimdi Kobani’ye ilişkin de aynı patolojik resimler ajanslarda dolaşıyor. Geçen yazımda anti-emperyalizmden “Biji Serok Obama” ya hızlı geçiş kaypaklığından bahsetmiştim. Peşmergelerin geçişi sırasında Türkiye’nin bu kritik koridora izin vermesinden çok, Ortadoğu’daki mevcut sorunların en büyük müsebbiplerinden olan Obama’nın isminin ön plana çıkarılmaya çalışılması hastalıklı bir ruh halidir. Bu ruh hali ABD’nin sorunların çözümünden daha çok önemsediği kamu diplomasisinin de ABD adına iyi işlediğini göstermektedir. Oysa ABD’nin mevcut pozisyonu sadece Suriyeli Kürtlerin değil, tüm bölge halkının uzun yıllar acısını çekeceği sorunlar yumağını Kobani’ye yönelik bir PR hamlesi ile öteleme veya unutturma çabasından başka bir şey değildir.

KOBANİ DEVEDE KULAK

Uluslararası toplumun hâlâ anlamakta veya kabul etmekte zorlandığı bir durum var. Diyelim ki IŞİD Kobani’den geri püskürtüldü ve Kobani’de hayat normale döndü. Bu olumlu gelişme,

1) IŞİD tehdidini sona erdirecek mi?

2) Suriye’de IŞİD’in zemin bulduğu kaos ortamını ortadan kaldıracak mı?

3) Uluslararası toplumun Suriye’deki sorumluluğunu bitirecek mi?

4) Koalisyonun Kobani sonrası bir planı var mı?

Bu dört soruya da Suriye’yi yakından takip eden herkesin vereceği cevap büyük bir hayır olacaktır. Kobani, Suriye’de problemler yumağının çok küçük bir parçası. Kobani’de IŞİD’in kaybetmesi koalisyon ve Suriye halkına stratejik olmaktan çok psikolojik bir kazanım vaat ediyor. Bu haliyle Kobani’yi bir kamu diplomasisi atağına çeviren Amerikan yönetimine, hem kamuoyu hem de ABD Kongresi nezdinde nefes aldıracak bir kazanım olabilir. Fakat üç buçuk senedir görmezden gelinen Suriye’deki asıl sorunlar sadece Suriyelileri ve bölgeyi değil, başta ABD olmak üzere Batı dünyasını da avlayacak bir tehdit potansiyeline sahip.

[Akşam, 31 Ekim 2014]