Suudi Arabistan’da son haftalarda yaşananların sadece Suud’un bir iç dönüşümü olmadığı konusunda herkes hemfikir. Suud’daki iç dinamiklerle oynanması suretiyle yürütülen operasyon, bölgesel bir dönüşüm projesinin sadece bir parçası. Bu proje İran’dan Filistin’e, Türkiye’den Katar’a, Lübnan’dan Irak’a uzanıyor. Bölgedeki kutuplaşmaları netleştirilip derinleştiren bu proje, muhtemelen bölgeyi vekalet ve konvansiyonel savaşların karışımından oluşan yeni bir çatışma dönemine sokacak.
Şimdiye kadar Katar ablukasını ve Lübnan’da Hariri’nin istifasını hep İran ve karşıtı cephe argümanlarıyla okuduk. İran’a karşı Suudi Arabistan, İsrail ve ABD arasında bir ittifakın oluşumundan bahsettik. Böyle bir ittifak gerçekten de var; fakat İran meselesi de karşı karşıya olduğumuz projenin sadece bir parçası gibi duruyor. Bölgede İran yayılmacılığını sınırlandırmak gibi bence gayet meşru ve haklı bir çabaya giriliyorsa neden Katar gibi bir ülkeye abluka koyulur? BAE’nin topraklarında yetiştirdiği “Blackwater” örgütüne mensup teröristler neden Katar’a yönelik askeri operasyon hazırlığı yapar? Veya neden İran’ı sınırlandırma çabası Irak’tan, Suriye’den veya Yemen’den değil Lübnan’dan başlar? Suudi Arabistan’ın evvela çözmesi gereken bir Yemen sorunu yok mudur?
Ortaya koyulan çabanın, Suud’un dönüşmesi veya İran’la mücadeleyi aştığı ve bölgeyi topyekûn şekillendirme amacını taşıdığı aşikar. Zira Kuveyt ve Fas’ın arabuluculuk çabaları örselenip kutuplaşmanın derinleşmesi tercih edildi. Filistin’de Dahlanlı dönem, Lübnan’da yeni bir bölgesel uzantılı iç savaş ve Katar’ın tasfiyesi dayatılıyor. BAE bölgesel operasyonlarda kullanmak için kendi topraklarında terörist yetiştiriyor. PKK ve IKBY’nin bazı unsurlarıyla ciddi müzakereler yürütülüyor, Suriye ve Irak’ta Türkiye dahil komşulara operasyonlar çekebilecek yeni bir hamilik ilişkisi kuruluyor. BAE, Türkiye karşıtı küresel operasyonları finanse etmeye devam ediyor, Somali’de vekilleri üzerinden Türk üssünü hedef alıyor, Katar’daki Türk üssüne parmak sallıyor.
Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (MbS) çok ciddi bir risk almaya zorlandı. Konforlu sarayından Suud’u ateşe atan BAE oldu. MbS bu büyük kumardan “başarılı” bir şekilde çıkarsa BAE ve tabi ki İsrail için kapsamlı bir mıntıka temizliği yapmış olacak. BAE’nin etkisi altındaki bir isim normal şartlar altında Suud tahtında önümüzdeki 50 sene boyunca oturacak. Suud’la BAE arasında bir nevi İsrail-ABD ilişkisi kurulacak. Eğer MbS başarısız olursa Suudi Arabistan siyasi ve sosyolojik olarak dağılacak. Oynanan ülke içi dengeler ve ortadan kaldırılan iç konsensüs, krallığı dağıtacak. Girdiği iddialı projeler ve askeri müdahaleler sebebiyle ekonomik olarak eriyecek. Körfez BAE tarafından domine edilecek. Körfez’in “abisi” statüsü her iki durumda da fiilen BAE’ye geçecek.
Suud BAE’nin etkisinde Yemen’de bir girdap üretti, yine aynı etkiyle Katar’a karşı anlamsız bir mücadeleye girişti. Suud bu etkiden çıkmaz, krallık içerisinde kendisini dönüştürürken bölgenin gerçek sorunlarıyla bölgesel bir konsensüsle mücadeleyi tercih etmezse oldukça yıkıcı sonuçlarla karşılaşabilir. Eğer amaç gerçekten de İran’ın bölgesel yayılmacılığıyla mücadeleyse bunun yolu BAE ve banilerinin etkisinde olmayan bölgesel bir işbirliğinden geçiyor.
[Akşam, 13 Kasım 2017].