Geçtiğimiz hafta içinde Kuveyt'te bir araya gelen Mısır ve Katar heyetlerinin görüşmeleri neticesinde iki ülkenin karşılıklı olarak büyükelçilerini gönderme kararı aldıkları duyuruldu. 2017 yılında Katar'a yönelik başlatılan abluka, geçtiğimiz ay içerisinde (5 Ocak 2021) Suudi Arabistan'da gerçekleştirilen 41. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) zirvesinde varılan uzlaşı ile Katar'la yaşanan gerilimin sona erdiği açıklandı. Böylece el-Ula bildirgesi sonrasında Doha yönetimi ile diğer ülkeler arasında normalleşme adımları peş peşe atılmaya başlandı. Peki Katar ile Mısır arasında varılan bu uzlaşıyı nasıl değerlendirmeliyiz?
Arap İsyanları sürecinde Mısır'da İhvan'ın iktidar mücadelesine en fazla desteği veren ülkelerden biri de hiç şüphesiz Katar'dı. Doha'nın genel olarak Arap İsyanları sürecinde siyasi değişim yönünde İhvan'a verdiği destek, Mısır'da gerçekleştirilen darbe sonrasında zayıfladı. Öte yandan General Sisi liderliğindeki Mısır yönetimi Katar'a karşı derin bir güvensizlik duymaya başladı. Suudi Arabistan ve BAE tarafından desteklenen General Sisi, bu iki ülkenin ekseninde hareket etmeye ve Ortadoğu'da statükoya geri dönülmesi konusunda Riyad ve Abu Dabi yönetimleri ile eş güdüm içerisinde olmaya özen gösterdi. Nitekim Mısır, 2017 yılında Doha'ya karşı başlatılan ablukaya iştirak ederek Katar'ın bölgedeki etkinliğinin azaltılması ve sınırlandırılması hedefine katılmış oldu.
Üç buçuk yılın ardından Katar ile normalleşme sürecinin Mısır tarafından desteklenmesi elbette önemli bir adım. ABD'de yeni yönetimin Ortadoğu politikasının nasıl şekilleneceği tartışmaları sürerken Biden'ın Suudi Arabistan'a karşı menfi yaklaşımı diğer bölge ülkelerinin de dikkatini çekmiş durumda. Biden yönetiminin Cemal Kaşıkçı cinayetinin veliaht prens Muhammed bin Selman'ın onayı doğrultusunda işlendiğine dair istihbarat raporunu açıklanması ve Riyad yönetimi üzerinde baskıyı artırma ihtimalinin yüksek olması Mısır'ı da tedirgin etmektedir.
Dolayısıyla Biden'ın Ortadoğu stratejisini belirlemeye çalıştığı şu günlerde, BAE, Suudi Arabistan ve Mısır yönetimleri ellerindeki sorun teşkil edebilecek dosyaları tek tek kapatmaya çalışmaktadırlar. Katar ile sağlanan uzlaşı bir taraftan yeni Biden dönemine hazırlık çalışmasıyken diğer taraftan karşılıklı ulusal çıkarların da bir yansımasıdır.
Ekonomik ve iç siyasi problemlerle uğraşan Kahire yönetimi açısından Katar ile uzlaşmak öncelikle ülkedeki ekonomik sorunlar bağlamında ufak bir umut ışığı oluşturabilir. Zira Katar'ın Mısır'daki yatırımları önem arz etmekte ve normalleşme ile birlikte daha fazla adım atılması söz konusu olabilir. Katar açısından ise üzerindeki baskının azaltılması ve Mısır gibi bir aktörle yumuşama dönemine girilmesi kazançlı bir durum. Diplomatik ilişkilerin düzeltilmesi bölgesel güç rekabetinde Doha yönetiminin elini rahatlatacak bir özelliğe sahiptir.
Bununla birlikte her ne kadar yumuşama dönemi başlasa da iki ülke arasında birçok başlıkta soru işaretleri olduğunu da belirtmek gerekmektedir. Örneğin Gazze'de Katar'ın son derece etkili bir aktör olması ve doğal gaz sahasına ilişkin tasarrufları Kahire tarafından endişeyle takip edilmektedir. Benzer şekilde Doğu Akdeniz'deki kaynak paylaşım rekabeti ve ilaveten Libya'da hala devam eden güç mücadelesinde Doha ile Kahire'nin farklı taraflarda yer alması gibi bir durum söz konusudur. Keza Sudan meselesi yine Mısır için oldukça önemli bir başlık ve Katar, Sudan'da küçümsenemeyecek bir role sahiptir. Dolayısıyla bu başlıkların her biri Mısır ile Katar arasında başlayan yumuşama sayesinde iş birliğinin ve stratejik yakınlaşmanın unsurları veya tam tersine iki ülke arasındaki bölgesel rekabete ve gerilime ivme kazandıracak yapı taşları olma potansiyeline sahiptir.
Netice itibarıyla Suudi Arabistan ile BAE ayrışmasının daha fazla gün yüzüne çıktığı şu günlerde Katar ile Mısır arasındaki yumuşama Doha'nın pragmatizmi ve Kahire'nin bölge siyasetindeki potansiyeli ile birleşmesine olanak sağlaması durumunda Ortadoğu'da yeni gelişmelere kapı aralayabilir.
[Sabah, 27 Şubat 2021].