Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye'yi üst ülkeler ligine taşımanın, ülkede etkin ve verimli bir yönetim biçimi oluşturabilmenin amaçlandığını söyledi.
Almanya'nın Köln kentinde düzenlenen "24 Haziran Seçimleri ve Türkiye'nin Geleceği" konulu panele konuşmacı olarak katılan Duran, etkinlik öncesi AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'de 24 Haziran'da gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri'ni "tarihi" olarak niteleyen Duran, "Biz Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı sorunlarla ilgili hep bu seçimleri tarihi ve bir dönüm noktası olarak adlandırıyoruz ama bu seferki hakikaten ciddi bir dönüşümün habercisi olan bir seçim." dedi.
Duran, Türkiye'nin çok partili demokratik yaşama geçtiği 1950 yılındaki seçimler ile 24 Haziran'da yapılacak seçimler arasında benzerlikler olduğunu belirtti.
Söz konusu iki seçimi kıyaslayan Duran, şöyle devam etti:
"Türkiye tarihine baktığımızda 1950 seçimleri çok önemliydi, çok partili hayatın Türkiye'de önemli bir sonucu ortaya çıkmıştı ve Demokrat Parti iktidara gelmişti. 24 Haziran seçimini de önem açısından buna benzetebiliriz. Sebebi ise Türkiye'nin mevcut parlamenter sistemin sorunlarından kurtularak yeni bir sistemi hayata geçireceği bir seçimle karşı karşıyayız. 16 Nisan referandumunda kabul edilen Cumhurbaşkanlığı sistemi 24 Haziran seçimleriyle beraber vücut bulacak. Ona göre seçilmiş bir cumhurbaşkanı olacak, sistem ona göre oturtulacak, bakanlar teknokrat ağırlıklı olacak şekilde buna göre formüle edilecek ve yeni bir kamu yapılanması ortaya çıkacak."
Prof. Dr. Burhanettin Duran, Türkiye'nin konjonktür olarak sıkıntılı bir dönemden geçtiğini vurguladı.
Türkiye 2013'ten 2016'ya kadar türbülanslı bir dönem yaşadığını dile getiren Duran, şunları kaydetti:
"2013'ün mayıs ayındaki Gezi olayları. Türkiye 17-25 Aralık'ta bir yargı darbesiyle karşı karşıya kaldı. Temmuz 2015'te PKK'nın yeniden teröre başlamasıyla Türkiye terörle mücadele dönemine geçmek durumunda kaldı. 15 Temmuz gecesinde bu türbülans en yüksek düzeyine ulaştı. Bu Türkiye'de Erdoğan'dan kurtulmak ve Türkiye'nin iddiasını sınırlandırmak amacını güdüyordu, çok netti. Bunun iç karşılıkları olduğu kadar dış karşılıkları da vardı. Birtakım dış operasyonlar olduğu, dışarıdan destek aldığı da sonradan ortaya çıktı. Nitekim Türkiye bu dönemde PKK, FETÖ ve DEAŞ terörüyle aynı anda mücadele etmek zorunda kaldı. Üç terör örgütüyle aynı anda mücadele etmek, herhangi bir Avrupa demokrasisin altından kalkabileceği bir yük değildi."
- "Yenikapı ruhuyla birlik ve beraberlik oluştu"
Duran, 2016-2018 döneminde ise Türkiye'de Yenikapı ruhuyla beraber bir birliktelik ve darbelere karşı direniş ruhu oluştuğuna dikkati çekti.
Türkiye'nin sadece vesayet rejimlerinden kurtulmadığını, aynı zamanda bunları bir daha geri gelemeyecek şekilde tarihin sayfalarına gömdüğünü anlatan Duran, "Böylece sivil iktidarın askerlere hakim olacağı bir sürecin önü açılmış oldu. Aynı zamanda Türkiye'nin kendi menfaatlerini önceleyebileceği bir siyasetin de önü açıldı. Nitekim MHP'nin AK Parti'ye verdiği destekle beraber yeni bir sisteme geçilmiş oldu." ifadelerini kullandı.
Duran, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Cumhurbaşkanlığı sisteminin amacı Türkiye'yi dünyada üst ülkeler ligine taşıyabilmektir. Türkiye'de bürokratik oligarşinin vesayetinden kurtulmaktır. Türkiye'de etkin ve verimli bir yönetim biçimini oluşturabilmektir. Sivil iradenin, milletin iradesinin tümüyle gerçekleştiği bir yönetim modelini ortaya koyabilmektir. Bunun için de güçler ayrımı söz konusu. Yasama ve yürütme, güçlü meclis ve güçlü hükümet olarak ayrılmış oldu."
Prof. Dr. Burhanettin Duran, Türkiye'nin bu türbülanslardan çıkmasını, daha etkin daha güçlü bir demokrasisi olan, daha etkin bir yürütmesi olan, daha güçlü bir meclisi olan ve daha müreffeh ve özgür bir ülke olmasını, 24 Haziran seçim sonuçlarının da bunun yolunu açmasını ümit ettiklerini belirtti.
- Batı medyasına eleştiri
Alman ve Fransız medyası başta olmak üzere, Batı medyasının Türkiye'deki seçim sürecinde yaklaşımını da eleştiren Duran, şöyle konuştu:
"Bu Gezi ile başladı ve gittikçe kötüleşti. Erdoğan'ın ötekileştirilme çabalarını ben hem Avrupa'daki Türkler açısından hem de Almanya-Türkiye ilişkileri açısından oldukça sıkıntılı olduğunu düşünüyorum. Burada Erdoğan'ı istedikleri gibi yönlendiremedikleri için eleştiriyi yükselttiler fakat bu neticede ne Türkiye'nin demokrasisine hizmet ediyor ne de Türk-Alman ilişkilerine hizmet ediyor. Bunun için de getirilen siyasi yasaklar 16 Nisan referandumunda olduğu gibi devam ediyor. Siyasi partilere farklı muamele yapması Alman demokrasisi açısından da sağlıksız bir durum. Demokratik bir ülkede olmaması gereken bir şey Türkiye'ye karşı 'Erdoğan ile mücadele' adı altında yapılıyor. Almanya'nın Türkiye'ye karşı uzun süredir göstermiş olduğu çifte standardın seçmenler tarafından çok iyi takip edildiğini düşünüyorum. Seçimlere katılımın yüksek olması lazım. Almanya'nın bu çifte standartlı tavrını seçmenler sandıkta takdir edeceklerdir."
SETA Berlin Koordinatörü Zafer Meşe'nin moderatörlüğünü üstlendiği panelde ayrıca SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan Basri Yalçın ve Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman birer konuşma yaptı.