Arap Baharı'nda Mübarek'in devlet başkanı olarak, Kaddafi'nin de hayatta iken tek söyleşiyi Christian Amanpour'la yapmasından sonra Suriye devlet başkanı da uzun süren medya ambargosunu ABC News'ten Barbara Walters için bozdu. Esed'in daveti ile gerçekleşen röportajda Esed, söyledikleriyle bundan tam 20 sene önce Avrupa'da yaşanan halk hareketleri sırasında Diane Sawyer'a mülakat veren baba Esed'i hatırlattı.
1980'li yılların son günlerinde tüm dünya Doğu Bloku'nda yaşanan gelişmelere odaklanmış, yaklaşık 50 senedir demir bir perdenin arkasında yaşayan bölge halklarının birbiri ardına başlattıkları halk hareketlerini izliyordu. Bölge halklarının kendilerini 20. yüzyılın ikinci yarısında yöneten otoriter rejimleri yıkmak için başlattıkları hareket, Moskova'nın da müdahale etmeme kararı ile başarıya ulaşmış ve yeni bir demokratikleşme dalgası başlamıştı. Polonya'da başlayan ve sonrasında bölgenin diğer ülkelerine de yayılan bu dalga, Romanya gibi birkaç istisna dışında birçok ülkede barışçıl bir şekilde sonuçlanmıştı. Gelişmeleri bütün dünya heyecanla izlerken, yaşananlar Ortadoğu'daki bazı liderleri ise fazla telaşlandırmıştı. Özellikle Çavuşesku'nun, karısıyla birlikte kameralar karşısında idam edilişinin görüntüleri başta Saddam Hüseyin ve Hafız Esed olmak üzere birçok diktatörün uykusunu kaçırmaya başlamıştı. Özellikle Saddam Hüseyin için Romanya'da yaşayanlar son derece sarsıcı ve travmatikti. Daha sonra yazılan kitaplarda Saddam'ın güvenlik güçlerine Çavuşesku'yu bu sona hazırlayan gelişmelerin tüm detaylarıyla incelenmesi talimatı verdiğini ve hatta kendisinin infaz ve öncesindeki görüntüleri defalarca izleyerek böyle bir olayın Irak'ta tekrarlanmaması için neler yapılabileceğini düşünmeye başladığını yazıyordu.
O günlerde Çavuşes-ku'nun travmaya sebep olduğu bir başka lider de Hafız Esed'di. Çavuşesku'nun idamı ve totaliter rejimlerin birbiri ardına yıkılışının etkilerini Esed, Saddam'a oranla daha şiddetli bir şekilde hissediyordu. Alınan tüm tedbirlere rağmen Suriye halkının bir kısmı Orta ve Doğu Avrupa'daki halk hareketlerinden haberdar olmuş ve Şam'da duvarlara "Esedesku" ve "Suriye'nin Çavuşesku'sunun da sonu gelecek" gibi yazılar yazılmaya başlamıştı. Bunun üzerine baba Esed rejimi, sansür uygulamasını sıkılaştırmış ve netice itibarıyla halkının büyük bir kısmının olaylardan haber almasını ve devrimlerden ilham alarak mobilize olmasını engellemeye çalışmıştı. Esed ve diğer otoriter liderlere bu dönemde rahat bir nefes aldıran olay Körfez'de gerçekleşmiş ve Saddam'ın Kuveyt'i işgali ile tüm bölge halklarının ve dünya kamuoyunun dikkati bir süreliğine demokratikleşme dalgasından bu yeni soruna yönelmişti. Körfez krizi, Esed rejimi için işlerin yaver gittiği bir dönemdi. Esed, izlediği pragmatik dış politikanın sonuçlarını iç politikada önemli bir sermaye haline dönüştürmüştü. Silahlı gruplara verdiği destek ve otoriter yönetimi sebebiyle Batı dünyasından, İran-Irak Savaşı'nda İran'a verdiği destek ve Hama'da yaptığı katliam ile de Arap dünyasından tecrit olan Hafız Esed, bir sene içinde bölgenin en gözde devlet adamlarından biri haline gelmişti. Şam arka arkaya Batılı delegasyon ve devlet adamlarını ağırlarken, Körfez Krizi sırasındaki desteği sebebiyle başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri de Suriye'ye milyarlarca dolarlık hibelerde bulunmuştu.
Ancak bu son derece olumlu uluslararası ve bölgesel atmosfer dahi Avrupa'daki gelişmelerin etkisini tamamen yok etmemişti. Hafız Esed, bir yandan dış politikadaki popülerliğinin tadını &cc.