SETA > Yorum |
Avrupa Trump ı İkna Edebilir mi

Avrupa Trump’ı İkna Edebilir mi?

Avrupalı liderlerin Trump’ı ikna turları, potansiyel bir ateşkes veya barış anlaşmasında Ukrayna’ya güvenlik garantileri vermeye odaklanmış görünüyor.

Avrupalı liderlerin Trump’ı ikna turları, potansiyel bir ateşkes veya barış anlaşmasında Ukrayna’ya güvenlik garantileri vermeye odaklanmış görünüyor. İngiltere ve Fransa’nın öncülüğünde 30 bine yakın askerin Ukrayna’da konuşlan-dırılmasıyla, ateşkes sonrasında Rusya’nın tekrar bir işgal girişimine karşı caydırıcı güç bulundurulması tasarlanıyor. Ancak böyle bir gücün varlığının Rusya’yı durdurmaya yetmeyebileceği senaryoda, Amerikan askeri gücünün plana en azından garantör olarak dahil edilmesi düşüncesi öne çıkıyor. Fransa lideri Macron ve İngiltere lideri Starmer’ın Trump’la bu haftaki görüşmelerinin bu tür bir plan üzerinden Amerika-Rusya müzakerelerine etki etme çabasına matuf olduğu söylenebilir. Avrupalı liderler Amerika’dan daha bağımsız bir dış politika oluşturmaları gerektiğini kabul etmeye başladı ancak bunun kısa vadede mümkün olmayacağının farkında oldukları için Trump’ı Ukrayna’ya güvenlik garantisi verme ikna etmeye odaklanıyor.

Macron’un Trump’ın Gururunu Okşama Çabası

Trump’ın 2016 seçim zaferi sonrasında uluslararası meşruiyet ve tanınma ihtiyacı olduğunu düşünen Macron, kendisini Bastille Günü kutlamalarına davet ederek onore etmeye çalışmıştı. Birçok Avrupalı liderin kendisinden hazzetmediği ve Washington’daki müesses nizamında kabullenmekte zorlandığı Trump, o günün ihtişamlı gösterilerinden etkilenerek daha büyük bir askeri töreni Amerika’da yapmaya çalışmıştı. Nihai olarak bu gerçekleşmedi ancak o gün bugün Macron’un Trump’ın kişiliğine hitap eden tarzı ikili ilişkilerinde kendisine önemli bir avantaj sağladı. Buna karşın kişisel ilişkinin Amerikan politikasını değiştirmeye yetmesini beklemek elbette mantıklı olmaz.

Pazartesi günü gerçekleştirdiği Beyaz Saray ziyaretinde Trump’ın ‘dilini’ konuşmaya çalışan Macron’un Trump’ın yarattığı belirsizliği fırsata çevirmek istediği anlaşılıyor. Trump’ın Rusya’yla varacağı anlaşmanın ‘zayıf’ bir anlaşma olamayacağını ve bunun kendisinin dirayet üzerine inşa edilmiş ‘markasına’ yakışmayacağını söylemesi adeta bir psikolojik oyun oymaya çalıştığını gösteriyor. Macron Trump’ın gelmesiyle Avrupa’nın bir anda belirsizlikle karşı karşıya kaldığını ancak Putin’in de aynı belirsizlikle muhatap olmasının müzakerelerde bir avantaj bile olabileceğini düşünüyor. Macron bir yandan Washington’ın Rusya’yı izole etme politikasını bir anda bırakmasına ayak uydurmaya bir yandan da Trump’ın hoşuna gidecek şeyleri söyleyerek Avrupa’yı oyunda tutmaya çalışıyor.

Kartlar Yeniden Karılıyor

Önümüzdeki günlerde İngiltere Başbakanı Starmer’ın da ziyaret edeceği Trump’ı benzer şekilde ikna çabası içinde olacağını tahmin etmek zor değil. Ancak Trump yönetiminin hızlıca yeniden şekillenen Rusya politikası, Washington’ın meseleyi Ukrayna ve Avrupa’nın güvenliğinin ötesinde gördüğüne işaret ediyor. Rusya’yla sonu gelmez bir savaşa para ve silah akıtmanın Amerika’nın ulusal çıkarına olmadığını düşünen yönetim, büyük iş anlaşmalarını dış politikanın merkezine oturtmaya çalışıyor. Trump’ın Zelenski’ye Ukrayna’nın nadir toprak zenginliklerine ortaklık için bastırması, lityum gibi stratejik bazı kaynaklara erişimin ötesinde ticari kazanç mantığını yansıtıyor. Trump’ın Amerika’nın kazandığını ve Ukrayna’ya artık bedavadan yardım etmeyeceklerini göstermeye çalışması Ukrayna’da kartların yeniden karılmasına neden oluyor.

Trump’ın ‘kafayı taktığı’ nadir kaynakların çoğunun halihazırda Rusya’nın işgali altındaki bölgelerde bulunması, Amerika’nın muhtemel bir barış anlaşmasından stratejik ve maddi kazanç sağlamasına imkân verebilir. Ancak Putin’in Ukrayna’daki kaynakların fazla olmadığı ve Amerika’yla Sibirya’daki doğal kaynakları geliştirmeye açık olduklarını söylemesi barış görüşmelerinde Amerika’nın doğrudan çıkarının olmasını istememesinden kaynaklanıyor olabilir. Putin’in kendi toprağı gördüğü ve ateşkes için ilhakının tanınmasını istediği bölgelerdeki yeraltı kaynaklarıyla ilgili Trump’ın hak iddia etmesi ihtimali hoşuna gitmeyecektir. Macron’un söylediği gibi Trump’ın uluslararası sisteme getirdiği belirsizlik belki Putin için pek de iyi bir haber olmayabilir ancak Trump’ın Amerikan politikasını tersyüz ederek Avrupa’ya yaptığı şok etkisinin Rusya’nın çıkarına olduğu açık.

Trump’ın Ukrayna meselesinde Rusya’nın tezlerini açıkça savunmaktan çekinmeyen söylemleri, muhtemel bir barış anlaşmasının Kiev aleyhine olacağına işaret ediyor. Avrupa ise Amerika’nın çok az maliyetli bir biçimde Ukrayna’da garantör olmasını sağlamaya çalışarak Kremlin’i ancak Washington’ın caydırabileceğini kabullenmiş görünüyor. Trump’ın bu senaryoya dahil edilmesi çok zor zira bir şekilde Ukrayna’yı savunmak zorunda kalabileceği bir plana imza atmak istemeyecektir. Bu da Trump’ın Amerika’sının ne Avrupa’nın güvenliği ne de ‘kurallara dayalı’ uluslararası düzenin istikrarı adına elini taşın altına koymayacağına işaret ediyor.

Rusya’nın muhtemel bir barış anlaşmasında Ukrayna’dan toprak koparmasının resmileşmesiyle, uluslararası sistemin en temel prensiplerinden biri olan egemen ve bağımsız devletlerin birbirlerine karşı güç kullanmamaları ilkesinin ihlali kabullenilmiş olacak. Bu sistemin işlemesinin en büyük garantörü olduğunu iddia eden Amerika da bu iddiasından artık vazgeçmiş olacak. Trump yönetiminin bundan sonra yapılacak herhangi bir anlaşmada bu gibi klasik uluslararası sistem kaygılarını umursamayacağını söylemek mümkün. Macron gibi Avrupalı liderlerin Trump’ı ikna etmesi için onun kişisel egosuna hitap eden söylemlerin ötesine geçerek, Amerika’nın somut olarak ‘bu işten ne kazanacağını’ göstermesi gerekecek.

[Yeni Şafak, 26 Şubat 2025]