SETA > Yorum |
Madrid Zirvesi Kazanımlar ve Bundan Sonrası

Madrid Zirvesi: Kazanımlar ve Bundan Sonrası…

Teröristlerin iadesine ve silah ambargolarının kaldırılmasına ek olarak, YPG ve FETÖ'nün üçlü mutabakat metninde olması Türkiye açısından büyük bir kazanım olmuştur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyetiyle NATO Zirvesi'ni takip etmek için Madrid'deydim. Üç günlük zirve Avrupa- Atlantik güvenliğinin geleceği ve Türkiye'nin ittifakta artan önemi açısından çok anlamlıydı. Zirvenin ilk gününde NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in kolaylaştırıcılığında Türkiye ile Finlandiya ve İsveç'in 10 maddelik ortak mutabakat imzalaması iyi bir başlangıç oldu. Aksi durumda ittifak için ciddi bir zayıflık görüntüsü oluşacaktı. ABD, İngiltere ve AB'nin Batı ittifakını Rusya karşısında toparlayamadığı algısı öne çıkacaktı. Zirveye Türkiye'nin taleplerinin karşılanarak başlanması ve peşinden 2030 stratejik konsepti çerçevesinde Rusya'nın "en önemli tehdit" ve Çin'in de "güvenliğe meydan okuyucu" olarak tanımlanması Madrid Zirvesi'nde öne çıkan hususlardı. Yine, Stoltenberg'in kapanış basın toplantısında "Daha tehlikeli ve daha tahmin edilemez bir dünyada yaşıyoruz" cümlelerini kullanması önümüzdeki dönemde NATO'nun savunma anlayışını daha fazla güçlendireceğini gösteriyor.

***

Teröristlerin iadesine ve silah ambargolarının kaldırılmasına ek olarak, YPG ve FETÖ'nün üçlü mutabakat metninde olması Türkiye açısından büyük bir kazanım olmuştur. Salı günkü dörtlü zirveye kadar bu ilaveyi kabul etmeyen Finlandiya ve İsveç başbakanları, Erdoğan'ın kararlılığı ile pozisyonlarını değiştirdiler. Mutabakatın 4 ve 5. maddeleri en kritik hususları içeriyor. İsveç ve Finlandiya'nın argümanı NATO çerçevesinde PKK'nın terör örgütü olduğu ve NATO dili dışında bir metni kabul etmeyecekleriydi.

Ancak daha önce birçok kez olduğu gibi, Erdoğan'ın lider diplomasisi yine Türkiye'nin talepleri lehine sonuç getirdi. Birbiriyle bağlantılı 4 ve 5. maddelerde YPG ve FETÖ'nün Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden örgütler arasında sayılması ve Finlandiya ile İsveç'in bu iki örgüte destek vermeyeceklerini ilan etmeleri ülkemiz için önemli diplomatik başarıdır.

Bu bir anlamda Türkiye'nin terörle mücadele konusunda NATO'nun dilini değiştirmesi demek. Yine 5. maddedeki "PKK ve diğer tüm terörist örgütlerin, bunların uzantılarının faaliyetleri ile iltisaklı kuruluşlar ve paravan örgütler" ibaresi de yine Türkiye'nin NATO dilinde yaptığı değişikliklerdir. Elbette Türkiye, İsveç ve Finlandiya'nın YPG ve FETÖ'ye destek vermemesini diğer üyelerin de takip etmesi ve bu örgütleri terör örgütü olarak kabul etmeleri için tüm NATO üyeleri nezdinde diplomatik çabalarına devam etmeli.

***

Finlandiya ve İsveç'ten gelen "aslında taviz vermedik" açıklamaları siyasetçilerin içerideki eleştirileri toparlama çabasını yansıtıyor. Bu iki ülkenin verdikleri sözü sahada denetleyecek ortak mekanizma olduğu unutulmamalı. Dahası Türkiye, bu iki ülkenin adaylık davetine vetosunu kaldırdı. Yani üyelik süreci henüz başladı, tamamlanmadı. ABD ve Avrupa ülkeleri sürecin hızlı yürümesini istiyor. Ancak Türkiye, yazılı taahhütlerin uygulamasını göremezse İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğini her aşamada veto edebilecek durumda. Adaylık daveti için bile NATO yazılı kayıtlarına taleplerini koyan Türkiye, uygulamada kayıtlara uyulmazsa süreci uzatabilir. Kuzey Makedonya'nın üyelik süreci bir örnek olarak ortada. İsveç ve Finlandiya'nın adaylığa davetinin üçlü mutabakatla birlikte zirve bildirisinde yer alması NATO'nun resmi belgeleri açısından da işin ciddiyetini gösteriyor. Bu iki ülkenin PKK-YPG ve FETÖ ile ilgili olarak ne yapıp yapmadığı seçimlere giden Türk kamuoyunun yakın takibinde olacak. Üyeliklerine son onayı verecek olan 30 parlamentodan birisi de Türkiye Büyük Millet Meclisi olacak.

[Sabah, 1 Temmuz 2022].