Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, 21 Mart tarihinde ilgili kararnameyi imzalayarak Kırım’ı ve yarımada içerisinde farklı bir statüye sahip olan ve Rusya’nın Karadeniz filosuna da ev sahipliği yapan Sivastopol’u Rusya Federasyonu’na bağlayan son adımı attı. Rusya bu hamlesi ile Kırım meselesini çözmüş gözükse de,aslında durum,konunun tüm tarafları açısından oldukça karmaşık ve endişe verici birhal aldı. Rusça konuşan nüfusun çoğunlukta olduğu Doğu Ukrayna’daki Donetsk’te ve Harkov’da da benzer bir senaryoyu uygulamaya koyan Rusya’nın hamleleri gerek bölgesel gerekse küresel düzeyde büyük kırılmaların da habercisi. Yüzyıllardır büyük bir sivil direniş örneği göstererek yurtlarına sahip çıkan Kırım Tatar halkı ise bu büyük kavganın tam merkezinde oldukça zor bir imtihandan geçiyor.
Tatarlar Kırım nüfusunun yüzde 13-15 kadarını teşkil etseler de bu halkı Kırım’da alelade bir azınlık grubu olarak görmek tarihsel ve hukuki bakımdan mümkün değildir. Türk ve Müslüman olan bu halk bölgenin yerli halkıdır.İmparatorluk ve Sovyet döneminde maruz kaldıkları zulüm neticesinde İkinci Dünya Savaşı sonrasında tek fertleri kalmayıncaya kadar vatanlarından sürülen Kırım Tatarları büyük oranda ancak Gorbaçov döneminde vatanlarına geri dönme şansı elde edebilmişlerdir. 1980’lerden itibaren kendi imkânlarıyla vatanlarına geri dönen Kırım Tatarları’nın öz vatanları Kırım Yarımadası’nda dikkate alınacak bir nüfus yüzdesi elde etmesi bile oldukça dikkat çekicidir.