Bir süreden beri Ukrayna’da cereyan eden gelişmeler, dünya gündeminin merkezine oturdu. Olaylar fiilen Kasım 2013’te muhalefetin başkent Kiev’in merkezindeki Bağımsızlık Meydanı’nda yaptığı gösterilerle başladı. Avrupa Birliği ile yapılacak ortaklık anlaşmasını imzalamak yerine Rusya ile işbirliği yapmayı tercih eden Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in kararını protesto eden göstericilerin bir süre sonra polis şiddetiyle bastırılmaya çalışılması, gerilimi iyice tırmandırdı. Bu süreçte onlarca gösterici hayatını kaybetti. Direnişi bastıramayan ve süreci yönetemeyen Yanukoviç, her ne kadar son dakikada muhalefetle bir uzlaşı metnini paraf etse de, meşruiyetini kaybetmesi nedeniyle 22 Şubat’ta ülkeyi terk etti. Bu olayın akabinde Ukrayna Parlamentosu, Cumhurbaşkanı’nı azlederek geçici bir hükümet oluşturdu ve iktidarın değiştiğini tescil etti. Kiev’deki siyasi kriz aşılmaya çalışılırken, 27 Şubat’ta Rusya’nın beklenmedik bir şekilde Kırım yarımadasına özel kuvvetlerini çıkarması ve burada bir oldubitti ile kontrolü ele geçirmesi, durumu ülke-içi bir krizden bölgesel ve uluslararası bir soruna dönüştürdü.
Peki, tüm bu olup bitenleri nasıl anlamalı ve anlamlandırmalıyız? Bu olayların birbiri ile ilişkisi nedir? Neden Kiev’de aylar süren bir kriz patlak verdi? Her ne kadar analizlerin çoğu Ukrayna’nın Batı ve Rusya yanlıları arasında tam ortadan ikiye bölündüğünü ve asıl bu ayrışmanın olayları tetiklediğini ileri sürse de, böyle bir kategorik ayrışmadan bahsedilebilir mi? Bu ayrışma temel bir ayrışma mı? Ülkedeki gerçek tabloyu mu, yoksa bize dayatılan durumu veya zihinlerimizdeki algıları mı yansıtıyor? Burada diğer iç dinamiklerin rolü ne? Öte yandan, hem ikili hem de uluslararası anlaşmaları ihlal eden Rusya, neden Kırım’ı fiilen işgal riskini aldı? Bu kararın rasyonalitesi ne? Bu işgal sonrasında, Türkiye’yi birçok yönden ilgilendiren Kırım’daki Tatarların durumunda bir değişiklik olacak mı? Bundan sonraki muhtemel gelişmeler neler olabilir? Ukrayna-Kırım meselesinin bölgesel ve küresel düzlemde ne tür etkileri görülür? Türkiye bu noktada hangi tesir imkânlarına sahip ve süreç içinde hangi adımları atmalı?