2011'den bu yana ABD ilk olarak rejimin kimyasal silah kullanımına müdahale edeceğini belirtip geri adım attı. Rejim karşıtı söylemlerini DEAŞ ile mücadeleye kaydırarak PYD/YPG'ye sınırsız destek verdi. ABD 2014 Ekim'de Kobani'de verdiği destek Tel Abyad ve Menbiç bölgelerine kaydı ve PYD kantonlarının birleşmesine destek oldu. Türkiye'nin kırmızı çizgisi olan Fırat'ın batısına geçilmemesi bu desteklerle aşıldı. Defalarca YPG Menbiç'den çekilecek açıklamalarına rağmen PYD hâlâ oradaki varlığını koruyor. Türkiye'nin El-Bab operasyonu Washington tarafından desteklenmedi ve operasyonun uzamasına neden oldu.
"ABD, YOK DENİLEN BAĞI KABUL ETTİ"
ABD'nin yapacağız deyip yapmadıklarını sıralayan SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Murat Yeşiltaş, "ABD'nin YPG ile söylemelerine baktığımız zaman birçok verdiği sözü tutmadığını görüyoruz. ABD'nin Rakka'dan sonra YPG ile çalışılmayacağını söylendi. Ağır silahlar verilmeyeceği söylendi ama bunlar gerçekleşmedi. YPG'ye verilen silahlar için daha sonra kayboldu denildi ama bu da doğru değildi. ABD başlarda PKK ile YPG arasında bağ yok dedi ama daha sonra bu bağı kabul etti. Türkiye'nin el-Bab operasyonunda DEAŞ ile mücadele ederken koalisyon hava desteğini minimum düzeyde tuttu. Doğru düzgün istihbarat sağlanmadı. Ama PKK inerken çok güçlü bir hava desteği sağlandı. Şehirler yerle bir edildi" şeklinde konuştu.
"ABD İLE YPG ARASINDA CİDDİ İŞBİRLİĞİ VAR"
ABD'nin YPG stratejisindeki soruna da değinen Yeşiltaş, "Sahada ABD ile YPG arasında ciddi bir işbirliği var. Sahadaki bu operasyonel etkinlik yukarıdaki stratejiyi etkiliyor. Tepede böyle bir strateji var mı yok mu bilmiyoruz fakat Trump'ın DEAŞ'la mücadele özel temsilcisi Brett McGurk üzerinden yukarıya doğru bir strateji oluşturuluyor. Bu tutumla devam edildiği sürece, ABD ile Türkiye arasında ciddi manada çatışma riski mevcut olacaktır. İlişkiler daha sert bir noktaya düşebilir. Öte yandan ABD bugün destek vermeyi kesse bile YPG/PKK silahlarını bırakıp kenara çekilecek bir örgüt değil. Fırat'ın batısındaki TSK unsurunun varlığı bu nedenle çok önemli. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, sınır gücü kurmak niyetinde olmadıklarını söyledi. Ama son dönemde 800'den fazla YPG'li eğittiler. Bunlara nasıl bir isim vererek sahada varlıklarını sürdüreceklerini ise önümüzdeki haftalarda göreceğiz." ifadelerini kullandı.
"GÜVEN BUNALIMI DEĞİL TERÖR TEHDİDİ"
ABD'nin güvenli bölge önerisini tarihsel bağlamda değerlendiren İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Veysel Kurt ise ABD'nin yerine getirmediği sözlere değendi. Veysel Kurt, "ABD'nin güvenli bölge sözü ciddi bir teklif yapma ihtiyacının sonucu. Türkiye sahada varlık gösterdikçe uluslararası aktörleri peşinden sürüklüyor. Türkiye ABD'ye ilk güvenli bölge teklifinde bulunduğunda YPG sahada yoktu. Muhalifler çok güçlüydü. Şartlar şimdikinden çok farklıydı. Ama bu teklifler hayata geçirilmedi, YPG güçlendirildi. 2016'da Türkiye Menbiç'e girmek istediğinde Obama tarafından bu kabul edildi fakat bölgeye asker yığdılar ve destek sözlerinde durmadılar. Trump'ın ise kendi ağzından YPG'ye destek olunmayacağını duyduk ama ne verilen destek geri alındı ne de destekler son buldu. YPG üzerinden ABD ile Türkiye arasında yalnızca bir güven bunalımı oluşmuyor, Türkiye bir terör tehdidiyle e yüz yüze bırakılıyor" ifadelerini kullandı.
[Sabah 27 Ocak 2018].