Muhalefet kelimesinin Türk Dil Kurumu Sözlüğündeki anlamı “Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık” şeklinde veriliyor. Yine aynı sözlükte “muhal” kelimesi ise “Olamaz, olmaz, olmayacak, gerçekleşmesi imkânsız” şeklinde tanımlanıyor. Bu iki kelime aynı kökten gelmese de Türkiye’deki muhalefet, muhalifliği daha çok “muhal” sözcüğündeki gibi anlıyor herhâlde. Tam bir “Olamaz, olmaz, olmayacak, gerçekleşmesi imkânsız” yaklaşımı. “Olmaza bağlama” tavrı… Köprü yapacaksınız. Olamaz, olmaz, olmayacak, gerçekleşmesi imkânsız… Yol yapacaksınız. Olamaz, olmaz, olmayacak, gerçekleşmesi imkânsız… Baraj yapacaksınız. Olamaz, olmaz, olmayacak, gerçekleşmesi imkânsız… Hava limanı yapacaksınız. Olamaz, olmaz, olmayacak, gerçekleşmesi imkânsız… Kanal yapacaksınız. Olamaz, olmaz, olmayacak, gerçekleşmesi imkânsız… Dış politikada Türkiye’nin çıkarları için gerekli adımları atacaksınız. Olamaz, olmaz, olmayacak, gerçekleşmesi imkânsız… Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapsetmeyi hedefleyen planlara karşı Libya ile deniz sınırını ve dolayısıyla Türkiye’nin kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesinin sınırlarını belirleyen anlaşma imzalıyorsunuz. Olamaz, olmadı, olmamalıydı, gerçekleşmesi yanlış oldu… Niye Arap sermayesine kapıları açtınız? Niye mültecilere kapıları açtınız? Niye Mısır’da darbeye karşı çıktınız? Niye ABD ile ilişkileri bozdunuz? Niye S-400’leri aldınız? Bütün bunlar olmamalıydı, gerçekleşmesi yanlış oldu… Muhalefet olmak, gerçekten iktidarın yaptığı her şeye karşı olmak ve bu şekilde her meselede “olmaza bağlamak” mıdır?
Rapor: Küresel Otomotiv Sektörünün Değişimi ve Yerli Otomobil Projesinin Geleceği Çalışmayı inceleyebilir, PDF sürümünü indirebilirsiniz: https://t.co/beLNiuqTFI | Nurullah Gür, @yunusfuruncu pic.twitter.com/Ss8VdwOFjh
— SETA (@setavakfi) 24 Aralık 2019
Almanya’da, gemilerin ulaşımına elverişli ve toplam uzunluğu 1750 kilometreyi bulan 50 kanal var. Bunlardan Kuzey Denizi ile Baltık Denizi’ni birbirine bağlayan Nord-Ostsee Kanalı’nın (Kiel Kanalı diye de biliniyor) uzunluğu 100 kilometrenin üzerinde. Almanya’daki bu kanallar, ekonomik açıdan gerekli, teknoloji harikası su yolları olarak takdir ediliyor. Bu kanallardan hayranlıkla bahsedenler, Türkiye’de iktidar benzer bir girişimde bulunduğu zaman ise çok ağır ithamlarla buna karşı çıkabiliyor. Bu tavrın artık muhalif olmakla değil “olmaza bağlamakla” açıklanacak patolojik bir hâl olduğunu ifade etmek gerekir. Muhalefetin, kendisine iktidar yollarını açacak arayışlar ve söylemler içerisinde olması meşrudur kuşkusuz, ama “iktidara muhalif” olmayı abartıp kendisinin de siyaset yaptığı “ülkeye muhalif olma” noktasına taşımasının açıklanabilecek hiçbir yanı yoktur. Zira “iktidara alternatif” rasyonel bir muhalefetin olması bütün ülkeler açısından demokrasiyi besleyen bir durumdur. Ancak eğer muhalefet artık “ülkeye muhalefet” eder bir noktaya gelmişse, bunun ne demokrasinin gelişimine ne de ülkenin gelişimine bir faydası olmaz. AK Parti’nin hem genel seçimlerde hem de yerel seçimlerde sarsılmaz üstünlüğünün olduğu dönemde, iktidara gelme ümidini yitiren muhalefetin demokrasi dışı yöntem ve söylemlerle hükûmeti yıpratmaya ve devirmeye çalıştığına şahit olmuştuk. Ordunun darbeye teşvik edilmesi, FETÖ’nün hükûmeti devirmeye yönelik komplolarına destek verilmesi gibi adımlar bunun örnekleriydi. Ama şimdi üç büyük şehrin yönetimini ele geçirmiş ve Türkiye’nin yönetimine ortak olmuş muhalefetin artık daha sorumlu siyaset yapma zamanı gelmedi mi? Hükûmetin ülkenin kalkınması için attığı her adıma “olmaz, yaptırmayız, engelleriz” tavrıyla yaklaşmaktan vazgeçmezlerse nasıl iktidara gelmeyi amaçlıyorlar. Her şeye karşı çıkan, havalimanı, köprü ya da kanal yapılması üzerinden ülkeyi kutuplaştıran hırçın söylemlerin millet nezdinde karşılığı olmadığını görmüyorlar mı? Bu şekilde “sorumsuz” siyaset yaparak iktidara gelemeyeceklerini anlamıyorlar mı? Yoksa geçmişte olduğu gibi, yine demokrasi dışı aktörler ve yöntemlere mi bel bağlamaya karar verdiler? Meşru yollardan iktidara gelmenin yolu içerideki ve dışarıdaki birtakım vesayet odaklarından değil milletin gönlünü kazanmaktan geçiyor. Türkiye’deki muhalefetin ise bu konuda sicilinin bozuk olduğunu herkes biliyor.
[Türkiye, 28 Aralık 2019]
[caption id="attachment_68587" align="aligncenter" width="1024"] Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu'nun (TOGG), 2022 yılında üretimine başlayacağı yerli otomobil modellerinin genel teknik özellikleri.[/caption].