8 Şubat darbe döneminde vesayetçiler ve darbeciler, kendilerinin desteklediği siyasi partilere oy vermediğini düşündükleri şirketleri "yeşil sermaye" olarak kodlamışlardı. Milli şirketleri ülkenin geleceğine tehdit olarak nitelendirmişler ve buralardan devlet kurumları başta olmak üzere kimsenin alışveriş yapmamasını istemişlerdi.
Daha açık bir ifade ile yeşil sermaye olarak kodlanıp yok edilmesi istenen sermaye, dönemin Refah Partisi'ne oy verdiği ve desteklediği düşünülen işletme ve şirketlerdi. Bu yaftalamaya maruz kalmak için sahiplerinin dindar ve muhafazakâr olması yeterliydi.
Mesela yeşil sermaye olarak nitelendirilen şirketlerin ürünlerinin orduevleri başta olmak üzere devletin birçok kurumuna girmesi yasaktı.
Vesayetçilerin boykot ve yasaklama listelerine aldığı şirketleri o dönemde millet sahiplendi. Vesayetçilerin ve destekçilerinin murat ettiklerinin tam tersi bir sonuç çıktı. Hatta boykot ve yasaklı listesine alınan birçok şirket, milletin desteğinden dolayı hızla büyüdü.
Yazıya geçmişi hatırlatarak başlamamın nedenini anlamışsınızdır. Ancak esas meseleye geçmeden bir konuyu daha hatırlatmakta fayda var.
Bir önceki dönem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun muhafazakâr ve mütedeyyin toplum kesimlerinden oy almak için öne çıkardığı en önemli konulardan biri helalleşme söylemiydi. Kılıçdaroğlu bir helalleşme listesi hazırladı. Bu listenin içinde, geçmiş dönemde sırf kendilerine oy vermedi ve siyasi olarak desteklemedi diye ötekileştirilen, boykot edilen, düşmanlaştırılan muhafazakâr mütedeyyin kesimler vardı.
Hatta bu kesimlere yönelik vesayetçilerle birlikte geçmişte izlenilen hesaplaşma siyasetinden dolayı pişmanlıklar ardı ardına dile getirildi. "Biz bunları yaptık, yanlış yaptık ama artık geçmişi geride bırakalım" dendi. Özür falan dilendi.
Gelelim bugüne...
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bazı şirket, marka ve kurumların isimlerini içeren boykot listeleri açıkladı. Boykot çağrısı yaptıkları şirketleri, kendilerini desteklemediği iddiasıyla "yandaş şirketler ve kuruluşlar" olarak kodladılar. Her akşam bu listeye yenilerinin ekleneceği anlaşılıyor.
CHP'nin hesaplaşmacı bu siyaset söylemi bazı çevreleri cesaretlendirmiş olacak ki, sosyal medyada tanınmış bazı kişiler açık açık "İslamcıları yok etme" çağrısında bulundu. Sokağa davet edilen gruplardan bir kısmı, polislere yönelik şiddete başvurdular. Bununla da yetinmeyip, Cumhurbaşkanımızın vefat etmiş rahmetli annesine küfür ettiler.
Bir muhalefet partisi ve lideri, sırf kendilerine destek vermedi diye bazı şirket ve kurumlara boykot çağrısında bulunmanın ne anlama geldiğini bilmiyor olamaz. CHP siyasetinde bu çağrının nasıl algılanacağını da düşünmemiş olamaz.
CHP yarın iktidara gelse, kendisine oy veremeyen, desteklemeyen kim varsa yok edilmesi için kendi destekçilerine talimat mı verecek? Onlardan yardım mı isteyecek? Onların işyerlerini, kurumlarını, markalarını yasaklayacak mı?
İktidarı baskı yapmakla suçlayan CHP ve yönetiminin, daha muhalefet partisi iken bazı şirketleri ve markaları yok etme çağrısını, iktidara gelmesi halinde cezalandırılacaklar listesi hazırlamasını, bugün iktidara destek verenleri tek tek not ettiğini belirtmesini makulleştirecek bir mazeret yok. Bu bir akıl tutulması da değil. Bilinçli bir tercih.
Yarın iktidara gelmesi durumunda yapacakları ile ilgili bugün söyledikleri yeterince ipucu veriyor. CHP her ne kadar seçim dönemlerinde değiştiğini söyleyip konjonktürün gerektirdiği hallerde helalleşmeden falan bahsetse de, genetik kodlarındaki topluma bakış açısı kritik dönemlerde ortaya çıkıveriyor.
Yolsuzluk iddialarının tartışılmasını perdelemek, yargının konusu olan bir meseleyi siyasileştirerek iktidar-muhalefet denklemine sıkıştırmak için bu kadar savrulmaya gerek yok. Kendi siyasetinizi topluma anlatmanın yolu ve yöntemi bu olmaması gerekir. Meseleyi, yeniden düşmanlaştırarak anlattığınızda daha inandırıcı olmuyorsunuz. Belki sert çekirdek seçmeninizi rahatlatmış oluyorsunuz.
Türkiye dönüşüyor. Dünya değişimden geçiyor. İnsanlar bu değişimle birlikte geçmiş tecrübelerinden ders çıkarıyor. Demokratik hak falan derken buralara gelmek hayra alamet değil.
Bazı kesimlerin zihniyetinin değişmesi zor. Yeşil sermaye suçlamasından boykot çağrısına gelen süreçte bunu her kritik dönemde deneyimleyerek görüyoruz.
[Sabah, 26 Mart 2025]