Geçen haftalarda yazdığım bir yazıda yakın tarihimizin birçok karanlık noktasının 15 Temmuz sonrasında aydınlatılabileceğini yazmıştım. Bu karanlık noktalar sadece iç politikaya yönelik değil; aynı zamanda dış politikada senelerdir birer birer hayata sokulan operasyonların da merkezinde Batı ve Ortadoğu’da bazı kesimlerin maymuncuğu FETÖ yer almakta.
Bir İbrahim Kalın’a kulak verelim. Twitter’da şöyle yazdı Kalın: “İki yıldır sistematik olarak inşa edilen “otoriterlik/diktatörlük” söyleminin amacı, darbeye zemin hazırlamaktı. Millet bu oyunu bozdu. Otoriterlik/diktatörlük” söylemini yayanlar, aynı zamanda darbeye doğrudan veya dolaylı destek veren çevreler.” Dış politikada ardı ardına yediğimiz operasyonların özeti üç aşağı beş yukarı budur. Mısır’da kanlı Sisi darbesini meşrulaştırmak için bin bir takla atan, hapse atılan yüzlerce gazeteciye insan muamelesi yapmayan, darbeye “demokrasinin yeniden inşası” diyen Batı’nın, aynı oyunlarla Türkiye’de seçilmiş iktidarla birlikte demokrasiyi de al aşağı etme çabası uzun süredir devam ediyor.
ABD’den bazı çevreler, bazı Avrupalı klikler ve BAE gibi Ortadoğulu operasyon odaklarının Türkiye’deki taşeronluğunu FETÖ yapmaktaydı. Kalın’ın da dediği gibi Türkiye’de bir otoriterlik yaftası FETÖ tarafından ve FETÖ üzerinden üretilmeye çalışıldı. Örgüt Türkiye’nin en karanlık örgütü. Ta 90’larda Doğu’da halka zulmeden askerler, 28 Şubat’ta İslami kesimlere işkence yapan polisler FETÖ’cü. KCK tutuklamalarıyla, gazeteci avıyla, hukuk katliamlarıyla Türkiye’yi yurtdışında eleştirilerin odağına getiren FETÖ. Türkiye’de yolsuzluğun, şantajın ve dahi suçun kitabını yazıp 17-25 Aralık operasyonlarıyla itibar cellatlığı yapmaya çalışan yine FETÖ. Bir sahte Mesihin hezeyanlarına vahiy muamelesi çekip Müslümanlara çemkiren de FETÖ. Yani kendi suç ve günahlarını memlekete mal edip, dış dünyanın nezdinde Türkiye’yi sanık sandalyesine oturtmaya çalışan FETÖ. Başkalarına atıp da kendisinin işlemediği hiçbir suç ve günah yoktur FETÖ’nün.
Dış politikada da Irak, Suriye, DAİŞ ve El-Kaide üzerinden Türkiye’yi hizaya çekme operasyonunun da taşeronu yine FETÖ. FETÖ’nün Suriye ve Irak sınırındaki cürümleri iyi incelenmeli. PKK ile kol kola operasyon çeken FETÖ, DAİŞ’in de yakın müttefikidir. Sınırdaki jandarma, MİT’teki sızma elemanlar, polis, İçişleri ve Dışişleri’ndeki militanları sayesinde sadece haber uçurma değil aynı zamanda senaryo yazma lüksüne de sahiplerdi. Sınır hattından sorumlu komutanların neredeyse hepsi FETÖ’den hapiste. Dışişleri’ndeki FETÖ operasyonlarını hatırlayın. O sızdırılan meşhur dinleme kaydı bile FETÖ’nün Dışişleri’ndeki operasyonel kabiliyetini göstermeye yeter. Bakanlıkta en yakınlara sokulan ve en kritik pozisyonların teslim edildiği FETÖcüler, Suriye ve Irak konusunda Türkiye’ye yumuşak karın yaratma uğraşıyla vazifelilerdi.
15 Temmuz öncesinde FETÖcülerin Türkiye’nin DAİŞ ve El-Kaide’yle hayali ilişkisi üzerinden darbe meşrulaştırması yapması tesadüf değil. Anlaşılan böyle bir hayali ilişkiyi üretme görevi bu tür konularda mahir olan FETÖ’ye tevdi edilmiş. FETÖ de Can Dündar, Ahmet Altan gibi aynı odaklara çalışan isimlerle işbirliği içerisinde aylardır tezviratına devam ediyor. Devlet FETÖ’nün DAİŞ ve PKK ile ilişkisini afişe etmeye mesai ayırmalı. Zira öğrendiğimiz her yeni bilgi, Türkiye’nin dış politikada yediği operasyonları ve failleri birer birer aydınlatacak.
[Akşam, 15 Ağustos 2016].