Başlıktaki “muhalefet” ifadesi sadece partileri kapsamıyor. Kendisini iktidar karşıtı olarak konumlandıran “duyar kasıcı” tüm örgütlü yapıları, sözüm ona insan hakları derneklerini, bilmem ne aktivistini, insandan nefret eden sözde doğa sevicileri, sanatçı ve televizyon ünlülerini vs. kastediyorum.
Buraya, bazı baroları, sivil toplum kuruluşlarını ve sendikaları da ekleyerek listeyi daha da genişletebiliriz.
Diyarbakır’da 22 Ağustos günü HDP İl Başkanlığı önüne gelen Hacire Akar, oğlu Mehmet Akar’ın dağa kaçırıldığını söyleyerek oturma eylemi başlattı. Oturma eyleminin üçüncü gününde oğluna kavuştu.
Çocukları, HDP’nin desteği ile PKK terör örgütü tarafından dağa kaçırılan aileler, Hacire ananın açtığı yoldan destek alarak birer birer Diyarbakır’da HDP İl Başkanlığının önünde direnme eylemine başladılar.
Sayı şu an için 13 aileye ulaşmış durumda. Ancak her geçen gün artıyor.
Anaların çocuklarını ararken HDP’lilerin yüzlerine söyledikleri, “terör sorunu” ile ilgili bugüne kadar söylenenlerin tümünden daha vurucu.
Diyarbakır HDP il binası önünde oğlunu arayan Fevziye Çetinkaya’nın sözleri, bu konuda söylenecek her şeyi tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor: “Senin oğlun dağa gitsin, bakalım sen oturuyor musun? Bizim canımız gitmiş, senin umurunda mı? Diyarbakır’da genç bırakmadınız, ya cezaevinde ya toprağın altındalar. Başlarım sizin Kürdistan davanıza. Alıştınız insanları dağa göndermeye. Size verecek çocuğumuz yok, getirin. Bunların çocukları lüks okullarda okuyor. Yeter artık!..”
Bir kısmı, evlatlarını arayan annelere karşı HDP’nin yanında olduğunu fiilen gösteriyor. HDP’ye destek için Diyarbakır’a kadar gidiyor. Ancak bir adım ötede, çocukları için feryat eden anneleri duymuyor.Medyanın sol ve sosyalist kesimi, bırakın HDP’ye karşı anaların direnişini desteklemeyi, konunun kamuoyu gündemine gelmemesi için özel çaba harcıyorlar. Konu ile ilgili haber yapmaktan kaçınıyorlar.
Sözde insan hakları dernekleri çoktan sessizliğe bürünmüş. Onların “insan hakları” anlayışının içine terör örgütlerinin kaçırdığı çocuklar girmiyor. En baştan bu yana, onlara göre “terör” bir insan hakkı sorunu değil.
Birkaç hafta önce Çanakkale’ye gidip ormanlarla ilgili sözde duyar kasanlar, ortada yoklar.
Sanatçılar ve televizyon ünlüleri kendi ekosistemlerinin dışına çıkmaya cesaret edemiyorlar. Bu tip konularda “duyar ayarları” otomatik olarak kapanıyor.
Kendini solda gösteren aydın ve elit kesimi, HDP’ye zarar gelir endişesi ile evlatları için nöbet bekleyen anneleri suçluyorlar. Anneleri bu direnişe iktidarın sevk ettiğini söyleyecek kadar küçülüyorlar. HDP’yi “mağdur” gösterme derdindeler.
Türkiye’nin ikinci partisi olan CHP; HDP ve terör örgütü ile ilgili bir söz söyleyeceğinde sürekli olarak “hükûmet neredeydi” ezberini tekrarlıyor.
Seçilmiş HDP’li belediye başkanları, “belediye imkânlarını kullanarak terör örgütünün dağ kadrosuna militan kazandırma faaliyetinde bulunduğu” hatırlatıldığında, bunlar olurken “hükûmet neredeydi” diyor.
HDP’li belediyeler; “Terör örgütünün militanlarına erzak yardımı yapıyor, araç ve iş makinesi tahsis ediyor, belediyeden tahsis edilen araç ve iş makinesi ile PKK terör örgütünün militanlarının taşınmasına, bombalı araç saldırısı gerçekleştirmesine, bu araçlarla yollara patlayıcı döşenmesine, şehirlerin sokak ve caddelerinin kazılarak hendek barikatları oluşturmasına destek oluyor, terör örgütünün ideolojik eğitimi ve propagandası için belediye imkânlarını seferber ediyor, devletin terör örgütüne yönelik operasyonlarını zorlaştırıcı faaliyetlerde bulunuyor”, dendiğinde tereddütsüz bir şekilde “hükûmet neredeydi” sözünü bir kez daha tekrar ediyor.
Peki o zaman sormak gerekiyor: Analar, çocuklarını terör örgütünün elinden kurtarmak için Diyarbakır’da feryat edip direnirken CHP olarak siz neredesiniz?
Yarın size bu konuda bir soru sorulduğunda, biz o süreçte, doğuda HDP’li başkanları ziyaret ediyor, batıda ise otomobil şovu mu düzenliyorduk diyeceksiniz?
[Türkiye, 7 Eylül 2019].