DEAŞ'ın kurucu lideri el Bağdadi pazar günü, ABD Özel Kuvvetleri tarafından öldürüldü. Trump'ın sözleriyle "dünyanın bir numaralı teröristi" "köpek gibi" ve "korkakça" İdlip'de bir tünelde kendisini patlatmak zorunda kaldı. Toprak kontrolünden sonra liderini de kaybeden DEAŞ'ın yine de tümüyle bitmesini kimse beklemiyor. Tıpkı Usame bin Ladin'in 2011'de öldürülmesinin El Kaide'yi bitirmemesi gibi... Ancak DEAŞ malzemesini uzun süre kullananlar şimdi el Bağdadi'nin tasfiyesini YPG'ye destek amacıyla kullanmak için yeniden devredeler. Halbuki bu tasfiyeden YPG'ye cila çıkmaz. Onun elebaşı da, er geç, Bağdadi ile aynı kaderi paylaşacak.
Bağdadi sonrası DEAŞ Elbette liderin tasfiyesi DEAŞ gibi örgütleri etkiler, radikal bir dönüşüme sokar. Ancak DEAŞ'ın gizli hücreler şeklinde binlerce militanının olduğu biliniyor. YPG'nin hapishanelerden saldığı DEAŞ'lı militanlar da unutulmamalı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu daha dün, YPG'nin para karşılığı DEAŞ'lıları saldığı duyumları aldıklarını söyledi. Kaldı ki, Irak ve Suriye'deki şartlar DEAŞ'ın ideolojisi olan radikal Selefiliğin hâlâ zemin bulmasına uygun durumda. Sünni Arapların bu iki ülkede entegrasyonu sağlanmadıkça bu tür örgütlerin yeni bir konjonktürü kollayacağı aşikar. İstihbarat örgütlerinin de yardımıyla kolaylıkla yeni isim ve liderle boy gösterebilirler. Ortadoğu halkları da Bağdadi'nin öldürülmesini işi biten bir projenin şimdilik rafa kaldırılması olarak okudu. DEAŞ 2.0'ın ne zaman piyasaya sürüleceğini merak ederek...
Trump'ın başarısını hafifletmek Bağdadi'nin tasfiyesinin en çok, seçimlere hazırlanan Trump'a yaradığı malum. Başkan, Suriye'den çekilme kararı ile eleştiriliyordu. Bu kararını, Usame bin Ladin'in öldürülmesi ölçeğinde başarılı bir operasyon ile pekiştirdi. Yine de bu sermayeyi Trump'a yedirmek istemeyen ABD medyası ve diğer Batı başkentlerindeki destekçileri karşıt argümanlarla sahnedeler. Neymiş, Bağdadi öldürülse bile ABD askerlerinin Suriye'den çekilmesi DEAŞ'ı hortlatırmış. Türkiye'nin YPG'yi sınırından uzaklaştırması DEAŞ ile mücadelede zafiyet oluşturmuş. Bu propaganda ancak DEAŞ'ın nasıl doğduğunu ve yükseldiğini unutanları etkileyebilir. Herkes biliyor ki, DEAŞ, ABD işgali altındaki Irak hapishanelerinde doğdu. El Bağdadi dahi, 2004'te Bucca Hapishanesi'nde radikallerle sosyalleşti. 2006'da Zarkavi yönetimindeki Irak El Kaidesine katıldı. 2010'da emirlik seviyesine yükseldi. Temmuz 2014'te Irak'ın dörtte birini ve Suriye'nin üçte birini ele geçirdi. 120'den fazla ülkeden yabancı militan çekebilen DEAŞ lideri, "hilafet" iddiasıyla Ortadoğu'daki haritayı yeniden çizme hedefindeydi. DEAŞ'ın yükselişi gibi düşüşü de yeni sorunlar yarattı.
Türkiye'nin DEAŞ ile mücadelesi Bu örgüt, Suriye'de önce ılımlı muhaliflerin elindeki bölgeleri alarak Türkiye'nin de güney sınırına yerleşti. Rejimin de göz yumduğu DEAŞ'ın tasfiyesini başka bir terör örgütüyle (YPG) yapan koalisyon güçleri ülkemizin sınırında bir terör koridoruna zemin hazırladı. Neyse ki Başkan Erdoğan'ın kararlı liderliğiyle bu ekim ayında YPG'nin sınırımızdaki varlığı tasfiye edildi. Bu arada, yüzlerce insanımızı öldüren DEAŞ ile mücadelede Türkiye parlak bir performansa sahip. On binlerce DEAŞ şüphelisini sınırdışı etti; binlerce militanı tutukladı. Fırat Kalkanı ile hem DEAŞ'ın 2 bin militanını etkisiz hale getirdi. Hem de El Bab gibi sembolik yerleri ele geçirdi. DEAŞ'ın üst düzey komutanları Türkiye'nin istihbarat paylaşımı sayesinde tasfiye edildi. Bu yüzden Bağdadi'nin öldürülmesi Türkiye için de bir dönüm noktasıdır. Bakmayın, bu olayın YPG elebaşısı M. Kobani'yi pazarlamak için kullanılmasına. DEAŞ gibi YPG projesi de başarısızlığa mahkum.
[Sabah, 29 Ekim 2019].