Petrol talebinin üçte bir oranında azaldığı görülen enerji piyasalarının durumu pandeminin daha fazla yayılma olasılığı nedeniyle hâlâ belirsizliğini koruyor. Pandemi öncesi günlük yaklaşık 100 milyon varil üretilen ve tüketilen petrolün talep yönündeki ciddi düşüşü karşısında OPEC ve Rusya’nın günlük yaklaşık 10 milyon varillik tarihi kesinti kararı petrol fiyatlarının daha fazla düşmesini engelleyemedi. Kovid-19 salgınının en ağır şekilde hissedildiği ABD, dünyanın en fazla petrol üreten ülkesi konumunda. Kaya gazı (shale gas) ve petrol üretiminin hızla arttığı ülke 67 yıl sonra 2019 yılında petrol ihraç eden ülke haline gelmişti. Günlük 10 milyon varilin üzerinde kaya petrolü üretme kapasitesine sahip olan ABD’deki enerji piyasaları ayakta kalmak için petrol fiyatlarının ortalama 50 dolar seviyesinde olmasına ihtiyaç duyuyor. Fiyatların bu şekilde dibi görmesi ABD’de meydana gelen kaya gazı ve petrol devriminin ateşini söndüreceği şeklinde yorumlanıyor.
Dünyayı etkileyen 2008 mâli krizinde gelirlerinin büyük bir bölümünü petrolden elde eden ülkeler finansal problemler yaşamaya başlamıştı. Şu anda Kovid-19 pandemisinin enerji sektörü ve ekonomiler üzerinde 2008 krizinden çok daha fazla tahribat yapacağı tahmin ediliyor. Petrol fiyatlarının 100 dolar gibi eski şaşalı günlerine geri dönmesinin artık çok uzak bir ihtimal olarak görülmesi ekonomileri enerji ihracatına bağlı ülkeler için kara günlerin habercisi niteliğinde. Bu ekonomilerin ayakta kalmaları için mecburi olarak tasarrufa yönelmeleri ya da ekonomilerini ayakta tutabilmek için daha fazla borç bulmak zorunda kalacakları öngörülüyor.
Negatif fiyat
ABD’de petrol alım ve satımı yapan enerji firmaları bu işlemi borsa üzerinden gerçekleştiriyor. Piyasa bir ay öncesinden belirlendiği için alınan petrolün üretimi henüz yapılmamış durumda. Aldığı petrolü bir ay sonraki teslimat tarihine kadar satan bu enerji firmaları böylece depolama alanına ihtiyaç duymuyor. Ancak Kovid-19 pandemisiyle birlikte alınan petrollerin piyasa tarafından talebi hızlı bir şekilde azaldı. Aslında depolama alanına sahip olmayan bu petrol ticareti yapan firmalar ellerindeki petrolü fiziki olarak tutamadıklarından üstüne para vererek satmak durumunda kaldılar. Böylece variline 40 dolara kadar para ödeyerek ellerinden çıkardılar.Arz-talep dengesi
2019 yılında günlük 100 milyon varil petrol üreten dünya bu miktarı aynı zamanda tüketmekteydi. Doğal olarak arz ve talep dengesi oluşmuş durumdaydı. Kovid-19 salgınıyla birlikte sanayi çarkları daha yavaş dönmeye ve ulaşım araçları daha az kullanılmaya başladı. Bu durum petrole olan talebin kısa süre içerisinde yüzde 30 oranında düşmesine neden oldu. Ne var ki petrol üretimi aynı hızda azalmadığı için piyasada ihtiyaç fazlası petrol miktarında hızlı bir yükseliş başladı. OPEC+ üyesi olan petrol üreticisi ülkelerin aldığı yaklaşık 10 milyon varillik bir kesinti bile arz fazlası problemini çözmeye yetmedi. Alınan bu kesinti kararının piyasa koşullarına göre düşük kalması ve 10 milyon varillik günlük kesintinin Mayıs ayında başlayacak olması, bir yandan stratejik petrol stoklarının artmasına diğer taraftan OPEC+ üyelerinin piyasadaki etkisinin düşmesine neden oldu. Aslında arz ve talebin dengelenmesi için OPEC’in üretmiş olduğu miktar kadar petrolün piyasalardan çekilmesi gerekiyordu. Ama ekonomileri petrole bağımlı OPEC üyelerinin bu kadar büyük kesintiye gitmesi oldukça zordu. Bu yüzden petrol fiyatlarının artması için talebin canlanması başka bir çözüm yolu olarak karşımıza çıkıyor.Enerji üreticisi ve tüketicisi için öngörülebilir bir enerji piyasasında fiyatların makul, enerjinin ise her zaman erişilebilir bir konumda olması beklenir. Fiyatların düşük seyretmesi üretici tarafından yapılacak yatırımların azalması anlamına gelir. Bu mevcut durum daha sonraki süreçte üretimin düşmesine neden olacak, böylece piyasalarda yeterli miktarda petrol bulunamayacak. Böylece petrol fiyatlarının çok hızlı yükseleceği bir sürece girilecek olması tüketici adına oldukça kaygı verici. Enerji fiyatlarının yüksek olması durumundaysa maliyetler artacağından bu durum üretim faaliyetlerinin düşmesine neden olacak. Enerji güvenliği açısından hem tüketici hem de üretici için makul fiyatların oluşması son derece önemli.
Uluslararası kuruluşların 2020 yılındaki ekonomik beklentilere yönelik yayımladıkları tahminlere bakıldığında dünya ekonomisinin küçüleceği konusunda birleştikleri görülüyor. Ancak bu küçülmenin oranının ne kadar olacağı hakkında farklı tahminler bulunuyor.
Küresel resesyon mu?
Enerji talebi ile ekonomik büyüme arasında doğrudan bir ilişki olduğu birçok bilimsel makalede ele alınmıştır. Ülkelerin ekonomileri küçüldüğünde enerji tüketimleri de küçülür. Aynı şekilde ekonomik büyüme ise enerjide tüketim artışını beraberinde getirir. Bu durumun bir istisnası vardır; o da enerji verimliliğidir. Yani enerjiyi verimli kullanmaya başlarsanız ekonomik büyümeye rağmen enerji tüketimi artmayabilir. Son zamanlardaki enerji taleplerindeki düşüş aslında derin küresel resesyonun habercisi niteliğinde. Uluslararası kuruluşların 2020 yılındaki ekonomik beklentilere yönelik yayımladıkları tahminlere bakıldığında dünya ekonomisinin küçüleceği konusunda birleştikleri görülüyor. Ancak bu küçülmenin oranının ne kadar olacağı hakkında farklı tahminler bulunuyor. Bu farklılıkların en önemli nedeniyse söz konusu pandeminin ne kadar devam edeceği ve ikinci bir dalganın ortaya çıkıp çıkmayacağı konusundaki belirsizlik.Türkiye enerji fiyatlarındaki bu düşüşle birlikte şüphesiz daha az ödeme yapacak. Ama dünyadaki enerji fiyatlarındaki düşüş aslında dünya ekonomisinin kötüleşmesi anlamına geldiği için bu durum Türkiye ekonomisi açısından da istenmeyen bir gelişme.
Türkiye’ye etkisi
Petrolün yüzde 93’ünü, doğalgazın ise yüzde 99’unu ithal eden Türkiye enerjide dışa bağımlı olan bir ülke konumunda. Enerji fiyatlarının yüksek olduğu dönemlerde 60 milyar dolara kadar enerji faturası ödemek zorunda kalan Türkiye’nin, petrol fiyatlarının 50-60 dolar seviyelerine inmesi sonucunda ödediği miktar da azalmıştır. 2019 yılında yaklaşık 41 milyar dolar enerji ithal eden Türkiye enerji fiyatlarındaki bu düşüşle birlikte şüphesiz daha az ödeme yapacaktır. Ama dünyadaki enerji fiyatlarındaki düşüş aslında dünya ekonomisinin kötüleşmesi anlamına geldiği için bu durum Türkiye ekonomisi açısından da istenmemektedir. Çünkü Türkiye’nin ürettiği mal ve hizmeti ihraç etmekte zorlanacak olması ekonomisini olumsuz etkileyecektir. Ek olarak bazı petrol ihracatçısı ülkelerle önemli ekonomik işbirliği içinde olan Türkiye’nin bu ülkelerin ekonomilerinin kötüleşmesiyle birlikte önemli derecede yatırım ve pazar kaybına uğrayacağı anlaşılmaktadır.Enerji fiyatlarının düşmesi Türkiye’nin ilk aşamada yararına gibi görünse de Kovid-19 pandemisi nedeniyle ülkede enerji talebinin düşmesi enerji firmalarını olumsuz etkileyecektir. Sanayinin yavaşlamasıyla enerjiye olan talebin düşmesi sonucu enerji üreten firmaların tam kapasiteyle çalışmaması ve enerji talebinin daralması sonucu artan rekabet koşullarında zarar edecekleri anlaşılıyor. Bu durum ise sektörde borçluluk oranları yüksek olan ve zor günler yaşayan bazı enerji firmalarının daha da zorlanacağı anlamına geliyor. Türkiye bu süreçte ekonomik zorluk çeken firmalara destek vererek hasarın düşük boyutlarda kalması için politikalar geliştiriyor. Küresel bir dünyada yaşadığımız için tabii ki diğer ülkelerdeki gelişmelerin Türkiye’yi de etkilemesi kaçınılmaz. Küresel dünyanın Kovid-19 salgını sonrası ne kadar hızlı ayağa kalkacağı ve ekonomilerini ne kadar hızlı toparlayacağı Türkiye enerji piyasasını da etkileyecek. Türkiye’nin bu süreçte firmalarını ayakta tutarak gereken desteği vermesi ekonomi ve enerji piyasalarına kuvvetli bir nefes olacaktır.