PKK terörünün yükselmesiyle başlayan süreç, Türkiye’yi yeni tercihlerin eşiğine getirdi. Amerikalı senatör Joe Biden’ın Irak’ı ‘yumuşak bir şekilde’ üçe bölelim önerisi hakkındaki tartışmalar sona ermeden Türkiye, Irak’ın giderek karmaşıklaşan siyasi yapısıyla yüz yüze geldi. Buna kısaca muhatap bulma sorunu diyebiliriz. Irak’ın işgal edildiği 2003 yılından bu yana Irak’ta herkese eşit mesafede durmaya çalışan Türkiye, simdi Kürt liderlerle bir hesaplaşma sürecine girmiş durumda. Bağdat’ı kendimize tek muhatap kabul etmek, Irak normal bir ülke olsaydı şüphesiz anlamlı olurdu. Fakat merkezin zayıfladığı, güç paylaşımını kimsenin kontrol edemediği, etnik-sekter siyasetin milli aidiyetin üzerinde olduğu ve üstelik halen işgal altındaki Irak’ta sadece ‘Bağdat’ı muhatap kabul ediyorum’ demek, ilkeli bir davranış olabilir ama sorunlarımızı çözmeye yetmez.
Kuzey Irak’taki PKK varlığına karşı mücadelede temel sorun su: Bağdat’taki Maliki hükümeti bu konuda bir şey yapmak istiyor ama bunu yapacak kudreti yok. Siyasi açıdan Maliki hükümeti pamuk ipliğine bağlı pazarlıklarla ayakta durmaya çalışan zayıf bir hükümet. Sünnilerin Maliki’ye karşı hiç bir muhabbeti yok. Diğer Şii gruplar kendisine şüpheyle yaklaşıyorlar. Washington ilk fırsatta Maliki’nin ipini çekecek. Bu denklemde Maliki’yi iktidarda tutan tek ve en güçlü müttefiki, Kürtler.
Askeri açıdan bir başka sorun daha var: Ne Maliki’nin ne de bir başka Iraklı siyasetçinin Kuzey Irak’taki PKK kamplarına karşı mücadele etmek için Kandil, Mahmur yahut bir başka kuzey şehrine gönderecek askeri yok. Irak ulusal ordusu, böyle bir operasyonu yapacak ne disipline ne sayıya ne donanıma ne de iradeye sahip. Kürtlerin yüz bin kişilik Peşmerge ordusu, Irak ordusundan daha disiplinli, mücehhez ve motive olmuş durumda. Dahası mevcut federal kanunlara göre Irak Ulusal Ordusu’nun Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY) topraklarına girebilmesi için, KBY makamlarından izin alması gerekiyor. Yani hem siyasi, hem askeri, hem de hukuki açıdan Bağdat’ın eli kolu bağlı durumda.
Barzani’nin şartı var
Buna karşılık KBY’nin Kürt liderleri PKK’yı durdurabilecek imkan ve güce sahipler ama bunu yapmak istemiyorlar. Her ne kadar KBY Başbakanı Necirvan Barzani ısrarla ‘Bizim PKK’yı bütünüyle durdurmamız yahut ortadan kaldırmamız fiziken mümkün değil’ dese de, bu bölgedeki PKK varlığına karşı atılabilecek adımların olduğunu herkes biliyor. Fakat Ankara-Bağdat-Erbil arasında tam bir mutabakat sağlanması durumunda bile hiç kimse mucize beklememeli. Çünkü PKK’nın yerleştiği Kuzey Irak’ın dağlık bölgeleri gerilla mücadelesi için mükemmel bir coğrafyadır. Ama düzenli bir ordunun hatta özel harekat timlerinin korkulu rüyasıdır. Aynı sorunu kendi sınırlarımız içinde yaşadığımızı da unutmayalım.
Bütün bu sorunlara rağmen Kuzey Irak’taki PKK varlığına karşı atılabilecek adımlar var. Peki, Kürt tarafı buna neden yanaşmıyor? Bunun basit ama Ankara için zor bir cevabı var: Iraklı Kürtler Türkiye’nin kendilerini tanımasını istiyor. Bu tanımanın ilk adımı, Kuzey Irak’la ilgili konularda kendilerinin muhatap alınması. Nitekim aynı konuyu pek çok defa dile getiren KBY Başbakanı Necirvan Barzani, gecen hafta Washington Post’ta yayımlanan yazısında bu noktaya tekrar işaret etti. Barzani Türkiye’yle beraber hareket etmek istediklerini, geçmişte olduğu gibi bugün de dostluk ilişkilerini güçlendirme