Avrupa'da Macron öncülüğünde İslam Düşmanı sayılabilecek bir dizi düzenleme hayata geçiriliyor. Üstelik sadece Macron değil, Avusturya Başbakanı Kurz ve Şansölye Merkel de Avrupa çapında bir "Siyasal İslamla mücadele planına" geçildiğini açıkladılar. Kurz, göçmen kökenlileri ülkelerinden Koronavirüsünü getirip yaymakla suçlayarak Avrupa'nın güvenlikten sağlığa her türlü sorunun kaynağı olarak Müslümanlara işaret etti. Eskiden Yahudilere yapıldığı gibi şimdi de Müslümanlar Avrupa'nın siyasi, ekonomik ve güvenlik sorunları için günah keçisi olarak gösteriliyor.
DevamıHer fırsatta temel hak ve özgürlükler savunuculuğunu yapan Fransa ve Almanya Müslümanlar söz konusu olduğunda evrensel değerleri beklemeye almaktadır.
DevamıAvrupa kültüründeki ırkçılığın tedavisi yok
Avrupa’nın tarihi, Türk ve İslam düşmanlığı üretim bataklığına uygundur. Yeni olan ise düşmanlığın, karşıtlığın ve en nihayetinde Müslümanların bastırılmasının ve güvenlikleştirilmesinin artık Avrupa siyasetleri ve kamuoyları için sıradanlaşması ve normalleşmesidir.
Avrupa'da İslamofobik saldırı ve faaliyetler artarken, uzmanlar bunun küresel bir eğilim olduğunu ve 21. yüzyılın ideolojisi haline geldiğini söyledi.
Devletin kadınların başörtüsü ile uğraşmayı bırakması, ‘kavgayı' sonlandırmıyor ve bu mücadele tam bir zaferle sonlandırıldı zannedenler, yanılıyor. Evet, bugün de bir “başörtüsü kavgası” devam ediyor ve aslında bu kavga dindar başörtülü kadınlar tarafından yürütülmüyor. Başörtülü kadınlara karşı açılmış bu kavganın sahibi: Seküler yobazlar ve dindar bağnazlar.
Fikri iktidar, yani toplumuna liderlik yapabilecek ve küresel ölçekte etki oluşturabilecek seviyede düşünce üretebilme kapasitesi meselesi öncelikle elit eğitimidir. Bilgi elitlerini çıkaramayan bir toplumun düşünce üretebileceği iddiası 'demokratik bir safsatadır'.
DevamıNSU hakkında Türkiye’deki ilk kitap çalışması olma özelliği taşıyan ve SETA tarafından yayınlanacak bu eserde NSU örgütü, ideolojisi, Örgütün diğer aşırı sağ örgütlerle bağlantıları, dava süreci, NSU’nun Türk diasporası üzerindeki etkileri ve uluslararası kamuoyunda davaya yönelik tepkileri gibi konular mercek altına alınacaktır. Bu dava üzerinden Almanya’da ırkçılık ve kurumsal ırkçılık sorununu analiz etmeyi ve bu konuda farkındalık oluşturmayı hedeflemektedir.
DevamıHaute École Francisco Ferrer yüksekokulunda (üniversite) okuyan bir grup Müslüman kadın uygulanan başörtüsü yasağı sebebiyle Anayasa Mahkemesine başvurarak hak arayışına girmişti. Haziran 2020’de Belçika Anayasa Mahkemesi Tarafsızlık Yasası çerçevesinde aldığı kararla yükseköğretimde dini sembollerin yasaklanmasını meşrulaştırdı. Bu karar en çok başörtülü üniversite öğrencilerini etkileyecek. Kararı Temmuz 2020’de Brüksel’de binlerce öğrenci bir araya gelerek protesto etti.
Türkiye'de de selefilerin varlığı, etkinliği ve yaygın olup olmadığı tartışılmaktadır. Bir zihniyet olarak yani dini anlama ve yaşama biçimi olarak selefiliğin tüm İslam dünyasında olduğu gibi Türkiye'de de var olduğu inkar edilemez. Ancak bunun sınırlı olduğu ve yaygınlaşma imkanı bulamadığı da bir vakıadır.
Kitle iletişim araçları tarihin her döneminde "gündem oluşturma" (agenda setting) açısından önemli bir etkiye sahip olmuştur. İktidar ya da muhalefetin bütün bileşenleri bu anlamda ya medyayı kontrol etmek istemişler ya da medya sahipleri ile iyi ilişkiler geliştirmişlerdir. Geleneksel medyanın tek yönlü bilgi akışı ve içeriğin filtrelenmesi sürecindeki formel bürokrasi bu anlamda iktidarı kullanmak isteyen aktörlerin işlerini de kolaylaştırmıştır. Nitekim medyaya sahip olan aktörler içeriği diledikleri biçimde üretmekte ve kendi pozisyonlarının savunuculuğunu sahip olduğu araçlar ile tahkim etmektedirler.
Avusturyalı siyasilerin mutat Türkiye düşmanlıklarında yeni bir perde açıldı. Türkiye karşıtı bu yeni dalgada 11 Ekim 2020 tarihinde yapılacak olan Viyana Eyalet seçimlerinde oy artırma hesapları önemli bir rol oynuyor. Zira Başbakan Kurz aşırı sağcı FPÖ’ye ihtiyaç duymadan da aşırı sağcı söylemleri hem dillendirebildiğini hem de uyguladığı göstermek istiyor. Daha genel anlamda ise ülkedeki Türk diasporasının baskılanarak sindirilmek istendiği görülmektedir.