Körfez'de ilginç işler oluyor.
Katar zaten komşularıyla arada gerilimler yaşıyordu. Arab Baharı'ndan bu yana hissedilen gerilim şimdi zirve yaptı. Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır diplomatik ilişkileri bütünüyle kesme kararı aldılar. Uçak seferlerini iptal ettiler. Hava sahalarını kapattılar.
Katar'ı "İran'a karşı oluşturmak istedikleri bloğu bozan" aktör olarak sunuyorlar.
Şimdilik Kuveyt ve Umman gibi ülkeler Suud'un başını çektiği gruba dahil olmadılar. Onların tavrını muhtemelen Amerika'nın tavrı belirleyecektir. Eğer Amerika Katar'ı dışlayanlara destek verecek olursa o zaman diğer ülkeler de Katar'a karşı pozisyon alma eğilimine girebilir. Ancak şimdilik buna dair bir sinyal yok. Bu gibi ülkeler mümkün olduğunca kenarda durmaya çalışacaktır.
Peki ne oldu? Gerçekte neden Suud ve diğerleri Katar'ı sıkıştırmaya çalışıyorlar? Öncelikle şunu söylemek lazım. Katar'ın başına buyruk hareket etmesinden uzun süredir rahatsızlar.
Suudi Arabistan Körfez'i doğal alanı olarak gördüğünden Katar gibi kendine has bir dış politika benimseyen ülkeden rahatsız olması şaşırtıcı değil. Aynı Suudi Arabistan Yemen başta olmak üzere İran ile de ciddi bir gerginliğin tarafı. Körfez'deki Arap ülkelerini kendi tarafında saf tutmaları için sıkıştırmaya gayret ediyor. Böylece İran üzerine baskı kurabileceğini düşünüyor. Yani İran'a karşı kuracağı bloğun içerisinde ayrık otu olarak görüdüğü Katar'ı temizlemek ya da evcilleştirmek istiyor. Mısır ve Birleşik Arap Emirliği gibi kontrol edebileceği bir formata sokmayı deniyor.
Fakat aslında Suudi Arabistan'ın kendi başına veya kendi kontrolündeki zayıf rejimlerle birlikte bunu başarabilme ihtimali oldukça zayıf. Trump'ın ziyareti bu nedenle dikkat çekici.
Sanırım bazıları Suud'un Trump'tan bu konuda destek aldığını düşünüyor. Ben ise Trump'ın Suud'a böyle bir destek verdiğine pek inanmıyorum. Tabii ki onları İran'a karşı cesaretlendirmiştir.
Ancak bu açık çek değildir. Öyle görünüyorsa bile Trump günü geldiğinde bunu inkar edecektir.
Çünkü böyle bir meselede Amerika kendi iradesini doğrudan doğruya Suud'a bağlamak istemez. Aksine Suud'un Amerikan beklentileri çerçevesinde hareket etmesini ister.
Yani Suud'un Katar'a değil İran'a düşmanlığını destekleyebilir. Suud ise İran'a düşmanlık etmesi için önce Katar'ı kontrol etmek gerektiğini ima ediyor.
İran bahanesiyle kendi nüfuz alanı olarak gödüğü hattı tahkim etmeye çalışıyor. İran uğruna Katar'ı istiyor. Ama bu Amerika'nın Katar'dan vazgeçmesini gerektirici bir bahane değil. Amerika İran karştılığını destekler ama Katar meselesinde Suud'a destek vermez. Zaten böyle
olunca bölgenin diğer ülkeleri de aynı çizgiyi tutturma gayretine girer. O zaman da Suud'un yaptırımları boşa çıkar.
Bir ülkeye yaptırım uygulamak öyle kolay bir iş değil. İran'a karşı yaptırımlar uygularken Amerika gibi bir süpergüç bile çok zorlandı. Suudi Arabistan Katar'a yaptırım uygulayabilir ama fakat kendisine doğrudan bağlı Mısır gibi ülkeler hariç kimseyi bu yaptırımlara uymaya mecbur edemez. Önemli olan yaptırım uygulamak değil onu herkese uygulatabilmektir.
Aksi taktirde bu dezavantaja dönüşür.
Taraf olmaktan kaçınan ülkeler her iki tarafla da iş yaparak ilişkilerini geliştirme fırsatı bulur. Mesela Ürdün yaptırımlara uymadığı müddetçe Katar için oldukça cazip bir ortak olacaktır. Buna karşın Suud Ürdün'ü cezalandıramayacaktır.
Zorlayıcı gücü olmayan Suudi Arabistan'ın bu eylemi günün sonunda kendi zararına sonuçlar üretme ihtimaline çok açık.
Türkiye'nin hem Suud ile hem de Katar ile ilişkileri olması gerektiği gibi. Herhangi biri için diğerinden vazgeçmeye hiç gerek yok. Türkiye Suriye'de kendisini zor duruma sokacak angajmanlardan kaçınmanın yollarını bulmalı.
[Takvim, 6 Haziran 2017].