16. Doha Forumu kapsamında Katar'dayım. Doha Forumu'na katılımın oldukça nitelikli olduğunu söylemeliyim. Birçok devlet başkanı ve bakanların yanı sıra akademisyenler ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki Mun da toplantıdaydı. Türkiye'yi ise Milli Savunma Bakan yardımcısı Şuay Alpay temsil ediyor. Forum'un gündemindeki konular ise, güvenlik, ekonomi, enerji, Ortadoğu ve körfez ülkelerinin güvenliği.
Açılış toplantısına katılan konuşmacıların dile getirdikleri konularda dikkatimi çeken şu oldu; BM'nin özellikle Suriye ve Filistin konusundaki acizliği, Ortadoğu bölgesindeki güvenlik sorunları ve ekonomik kalkınma konusunda ilgili uluslararası kurum ve kuruluşlarının yetersizliği nedeniyle, BM başta olmak üzere uluslararası kurumların yeniden tartışılması gerektiği konusunda ciddi bir reform isteği var.
Bu yüzden BM'nin reforme edilmesi, BM ve uluslararası kuruluşlarda temsilin yeniden düzenlenmesi, dünya ekonomisinde devam eden istikrarsızlığın azaltılması ve gelir bölüşümünde meydana gelen adaletsizliklerin düzeltilmesi, acilen üzerinde düşünülmesi gereken konuların başında gelmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM ve diğer uluslararası kurum ve kuruluşlara sıklıkla yönelttiği eleştirilerin artık birçok devlet başkanı tarafından da dile getiriliyor olması, yeni dünya düzenine yön veren kurumların değişmesini artık ciddi şekilde gündeme taşıyacaktır.
KATAR VE BÖLGESEL EKONOMİ
Doha Forumu'nun düzenlendiği Katar ise ayrı bir yazı konusu. Katar, 200 milyar dolar GSYH'sı, 2 milyon nüfusu ve yaklaşık 100 bin dolar kişi başı geliri olan zengin bir ülke. Ekonomik gücünün yanında bölgede siyasi bir güç olarak da öne çıkıyor. Türkiye'yle olan yakınlığı ise, Katar'ın önemini artırıyor.Türkiye-Katar yakınlığı neden mi önemli? Çünkü Katar yaklaşık 250 milyar dolar fonu aktaracağı bir adres arayışında.
Katar'ın sahip olduğu yaklaşık 250 milyar dolar fonun yön arayışı içerisinde olduğu bir dönemde, Türkiye'nin doğrudan yabancı yatırımlar için yatırım ortamını iyileştirme konusunda atacağı adımlar sayesinde farklı ülkelere giden fonlar, Türkiye'ye çekilebilir.
Dolayısıyla, Türkiye'ye özel ilginin olduğu ve Türkiye algısının pozitif olduğu bu dönemde Katar ve Körfez bölgesi ülkeleri Türkiye için bir fırsat oluşturabilir.
Ayrıca, küresel ekonomideki güç dengesini değiştiği bir dönemde, bölgesel anlamda öne çıkan ve yükselen yeni ekonomik güçlerin başta da Türkiye ve Katar gibi ülkelerin bu güçlerini birleştirmesi ve ekonomide farklı alanlarda işbirliklerini geliştirmesi gerekiyor.
Özellikle de petrol fiyatları ve buna bağlı olarak da doğal gaz fiyatları düşerken, Katar gibi ülkeler ekonomileri tek sektöre bağımlı olduğu için yeni arayışlara girecektir. Ekonomide sektörlerin çeşitlenmesi adına Türkiye'yle önemli işbirlikleri ve ticaret ortaklıkları geliştirebilir.
Ayrıca, tükettiği birçok malı ithal eden Katar, ekonomik büyümesi için ihracatı temel alan Türkiye'yle ticaret hacmini artırabilir.
Diğer taraftan, Türkiye özellikle de Rusya'ya doğal gaz bağımlılığını azaltmak, yalnız boru hatlarıyla da değil LNG ithalatı ile de kaynak ve ülke çeşitliliğini sağlamak için dünyanın en büyük LNG doğal gaz ihracatçısı Katar, hem Türkiye'nin enerji arz güvenliğini sağlayacak hem de Türkiye'nin enerji merkezi olma yolundaki çabalarına katkı sağlayacaktır.
Rusya ile yaşanan uçak hadisesinden sonra Katar'ın Türkiye'ye doğal gaz ticareti konusundaki pozitif tavrı, Türkiye ve Katar arasındaki enerji işbirliği için referans oluşturmuştur.
AK PARTİ'DE DEĞİŞİM
AK Parti'de değişim, Ahmet Davutoğlu'nun yerini Binali Yıldırım'a devretmesi ile gerçekleşti. Uzun süredir sistemden kaynaklanan iki başlılığın neden olduğu sorunların daha da derinleşmemesi ve belirsizliklerin ortadan kaldırılması için bu sürecin kongre ile başarıyla tamamlanmış olması hem AK Parti' deki kurumsal kültürü gösteriyor hem de enerjinin bu tür tartışmalarda harcanmaması konusunda bir talebin olduğunu ortaya koyuyor.AK Parti'deki değişimin istikrarla ve herhangi bir kriz yaşanmadan sonuçlanması, Türkiye ekonomisine olumlu yansıyacaktır. Çünkü Türkiye AK Parti iktidarları döneminde ekonomide gerçekleştirdiği performansı siyasi istikrara borçlu.
Dolayısıyla şu anda bulunduğu orta gelirli ekonomiler grubunun üst kısmında fazla patinaj yapmadan yüksek gelirli ekonomiler grubuna girmesi için siyasi istikrarının devamı her zamankinden daha önemli.
Bu nedenle, Türkiye'nin yapısal problemlerinin çözme konusunda attığı adımların ve gerçekleştirdiği projelerin ürün vermeye başladığı bu dönemde, siyasi ve ekonomik istikrara daha fazla ihtiyacımız var.
[Yeni Şafak, 23 Mayıs 2016].