Türkiye yeni bir döneme girdi. Aslında yeni dönemin işaretleri uzun zamandır belirgindi. Gelmemesi için çaba harcanıyordu. Fakat sonunda geldi ve Dağlıca terör saldırısıyla nihai noktasına ulaştı. (Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Elbette Şehitlerin ölü olmadığına ve diri olduklarına inanıyoruz.)
Bundan sonra daha çok silahın ve daha çok savaşın konuşacağı ve konuşulacağı bir evreye doğru gidiyor Türkiye. Küresel güçlerin istediği şey buydu. İnsan hakları ve temel özgürlükler alanında olduğu gibi kalkınma ve sosyal devlet gibi çeşitli alanlarda ayağa kalkma emaresi gösteren Türkiye’nin durdurulması gerekiyordu. PKK’nın barışa kurşun sıkmasıyla bu hedef başarıldı. Türkiye, maalesef, içeriye kapatıldı.
Tüm PKK’lılar ve sempatizanları şu soruyu sorsun kendine: PKK, Türkiye Cumhuriyetini askeri alanda yenebilir mi, böyle bir gücü var mı? Aslında cevap çok açık. Böyle bir şey mümkün değil. Bırakın Türkiye Cumhuriyetini, örgütlenmesini tamamlamış en paçavra devlet bile PKK’nın hakkından gelir. Peki, öyleyse PKK barışa neden kurşun sıktı? Şehir içinde ve karakol bölgelerinde yapılan saldırıların tek bir karşılığı var, o da, Türkiye’de istikrarsızlığa ve fesada neden olmak. Öldürerek, insanlara korku salmak. Bölgede yaşayan insanların güvenliğini, özgürlüğünü ve hayat standartlarını yok etmek. Yapılanlar, biz dağda yaşıyoruz, sizler de rahat olmayın demek anlamında da okunabilir. Aksi takdirde PKK’nın barışa neden kurşun sıktığını açıklayacak rasyonel gerekçeler yok ortalıkta.
Kürtlerin pek çok temel sorununun çözüldüğü; bazı genel sorunların da yeni anayasa ile çözülebileceğinin konuşulduğu bir düzlemde silahın devreye sokulması olsa olsa yeni adımların atılmasını engelleyecek bir tablo çıkartır ortaya. Nitekim Türkiye, böyle bir yere doğru gidiyor.
Gelinen noktada Türkiye’nin terörizmle mücadelesi kesin ve gerekli teknik önlemler bağlamında devam etmelidir. Terör örgütü PKK ile savaşıldığına dair yeterli propaganda yapılmalı ve özellikle küresel medyada vurgulanan ‘Kürtlerle savaş’ algısı kırılmalıdır.
Çünkü Türkiye, Kürtlerle savaşmıyor. Türkiye, PKK kaynaklı terörizmle savaşıyor. Türkler ve Kürtler kardeştir. Birlikte, omuz omuza tarih ve medeniyet inşa etmiştir. Bütün bu terör saldırılarının esas hedefinin de yeniden güçlü bir Türkiye ve medeniyet inşa edilmesinin önüne geçmek için yapıldığını gösteren pek çok işaret var. Yani esas kurşun Türkleri ve Kürtleri bir araya getirme çabasına ve bu beraberlikten ortaya çıkacak olan ‘duyguya’ sıkılmıştır.
Türkiye’yi yönetenlerin, yani, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bu gerçeği bildiğine kuşku yok. Açıklamalar ve terörle mücadele yöntemi de o bağlamda şekilleniyor. Bu çerçevede Devletin, 90’lardaki hataya düşmeden, teröristle vatandaşı ayırarak mücadelesini sürdürdüğü görülüyor. Bu konuda olabildiğince hassas olunmalıdır. Aksi durum PKK’nın işine yarayacaktır.
Dolayısıyla Türkiye, bir yandan PKK kaynaklı terörizmle caydırıcı bir şekilde savaşmaya devam etmeli; diğer yandan da Kürtlerin temel problemleriyle ilgili adımları atmayı sürdürmelidir.
[Milat, 8 Eylül 2015]