Associated Press haber ajansı dün, Türkiye ve Suudi Arabistan'ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı iktidardan indirmek için anlaştıklarını ileri süren bir haber yayınladı. Türk yetkililere dayandırılan haberde, ABD'nin aşırılıkçı gruplara yardım etmeyle ilgili endişelerine rağmen atılan bu adımın, Washington'da endişeyle izlendiği belirtildi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, iddialar üzerine bugün bir açıklama yaptı. Türkiye'nin Suudi Arabistan ile Suriye konusunda görüşlerinin eskiden beri örtüştüğünü vurgulayan Bilgiç, "Söylenenler yeni değil. Zaten geçmiş yıllara giden işbirliğimiz var" dedi.
Söz konusu haberde Türkiye'nin El Nusra'yı desteklediğine ilişkin bazı ifadelerin de yer aldığını hatırlatan Bilgiç, bu yapının Türkiye için bir terör örgütü olduğunu tekrarladı. Bilgiç, İdlib'de muhaliflerin başarı kazanmasına ilişkin olarak Türkiye'nin askeri yardım yaptığına yönelik pek çok iddia dile getirildiğini de belirterek, "Bir kere daha yalanlıyorum; Böyle bir şey söz konusu değil, tamamen uydurma haberler" diye konuştu.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) uzmanlarından Can Acun, gündeme oturan iddiayı Sputnik Haber Ajansı için değerlendirdi.
YENİ KRAL FAKTÖRÜ
Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki böyle bir yakınlaşmayı ne sağlamış olabilir? Bu ittifak, Suriye'de denklemi değiştirebilir mi?
Türkiye, Arap Baharı sürecinde takındığı ilkesel tavrı Suriye'de başından gösterirken, Suudi Arabistan ise Kral Abdullah döneminde gel-gitli bir siyaset izlemeyi tercih etmişti. Riyad, demokratikleşme dalgasının İhvan (Müslüman Kardeşler) eliyle kendisine ulaşmasını bir beka kaygısı olarak gördüğünden bölgesel anlamda karşı devrimleri desteklemeyi tercih etti.
Ancak Kral Selman'ın tahta geçmesinin ardından Suudi Arabistan ciddi bir politik değişim içerisine girerek, İran'ın bölgesel yayılmacılığını hedefledi. Bu kapsamda ilk defa İran'a devlet düzeyinde bir yanıt olarak, Yemen'de Kararlılık Fırtınası Operasyonu başlatılırken, Suriye konusunda da Esed rejiminin devrilmesi gerekliliğine yönelik bir yaklaşım oluştu. Suudi Arabistan'ın bu yeni pozisyonu, Türkiye'nin pozisyonu ile birebir örtüşünce, taraflar uzun süre sonrasında bazı bölgesel politikalarda birlikte hareket etmeye başladılar. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suudi Arabistan ziyaretinde, Suriye muhalefetini sahada destekleme kararı alındı. Ayrıca İran'ın Kudüs güçleri aracılığıyla bölgede uygulamaya soktuğu vekalet savaşına da bir yanıt verme kararı çıktı. Ardından da Erdoğan ilk defa kamuoyuna açık bir şekilde İran'a sert mesajlar gönderdi.
Nihayetinde Yemen'de başlayan dalganın, bugün Suriye'deki savaşın gidişatını da hızlı bir şekilde değiştirmeye başladığını görüyoruz. Uzun bir süredir güç kaybeden muhalefet, hem kuzey hem de güney cephelerinde önemli kazanımlar elde etti, bir çok büyük kentin kontrolünü almaya başladı. Elbette bu sadece Türkiye-Suud ittifakına bağlanabilecek bir durum değil. Ancak yine de bölgesel işbirliğinin etkisini hafife almamak gerekiyor.
'ABD DIŞINDA KALMAZ'
Suriye'ye yönelik böyle bir ittifaka ABD'nin tepkisi ne olur?
ABD uzun bir süredir Suriye'yi IŞİD parantezine almayı tercih eder bir görüntüdeydi. Kendisi için tehdit olabilecek İslamcı yapıları hedeflerken, neredeyse Esed rejiminin kalmasını tercih eder bir görüntü çiziyordu. Ancak muhalefetin son zamanlardaki kazanımları ve bölge ülkelerinin göstermeye başladığı kararlılık, ABD ve batılıla