SETA > Yorum |
2023 Ekonomi Vizyonunda Bölgesel Kalkınma

2023 Ekonomi Vizyonunda Bölgesel Kalkınma

2023'deki Yeni Türkiye'nin hedeflerinden biri de kentler ve bölgeler arasındaki gelir düzeyi, yaşam ve hizmet kalitesi, üretime katılım ve sosyal şartlar açısından farkların ortadan kaldırılması.

Türkiye ekonomisinin güçlenmesi, ülkenin büyüme, enflasyon, bütçe açığı gibi makroekonomik göstergelerindeki iyileşmelerle kendini gösterdi. Faiz ödemelerinin ve dış borcun azalmasıyla bu kalemlere ayrılan kaynak yatırıma ve kamu harcamalarına aktarıldı. Böylelikle alt ve orta sınıf güçlenirken, refahın tabana yayılarak kamu hizmetlerinden her bireyin eşit faydalanması sağlandı.

Bununla birlikte, 2002 öncesinde, özellikle bazı bölgelerin ihmal edilmesiyle derinleşen bölgeler arası eşitsizlik, 12 yıldır ekonomide sağlanan başarıyla azaltılmaya çalışılıyor. Bazı bölgelerin coğrafi ve fiziki şartlarının zorluğu, yatırım ve üretimin olmaması ve güvenlik sorunları, bölgeler arası gelir eşitsizliğini artıran başlıca faktörlerdi. Tüm bu sebeplerin yanı sıra, güçlü bir siyasi iradenin yokluğu da, 2002 öncesinde başta Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin dezavantajlı bölgeler olarak kabul edilmesine sebep oldu.

2002’den sonra ise ekonomide yaşanan dönüşüm, bölge ve şehir bazında yürütülen kalkınma projeleri, bölgesel farkların giderilmesine yönelik çalışan kalkınma ajansları ve hükümet tarafından gerçekleştirilen makroekonomik politikalarla mikro düzeyde kendini göstermeye başladı.

Bu çalışmalardan olan Doğu Anadolu Programı (DAP), Konya Ovası Programı (KOP) ve Başbakan Davutoğlu tarafından açıklanan Doğu Karadeniz Eylem Planı (DOKAP), bölgelerin ekonomik canlılığını artıracak ve bölgesel kalkınması gerçekleştirecek önemli projeler olarak öne çıkmaktadır.

BÖLGESEL AVANTAJLAR EKONOMİYE KANALİZE EDİLMELİ

2023’deki Yeni Türkiye’nin hedeflerinden biri de kentler ve bölgeler arasındaki gelir düzeyi, yaşam ve hizmet kalitesi, üretime katılım ve sosyal şartlar açısından farkların ortadan kaldırılması. Böylelikle mikro düzeyde şehirler, makro düzeyde ise bölgelerin eşitlenmesi amaçlanıyor.

Bugün her ilde en az bir üniversitesi olan, okullaşma oranının yüzde 100’e yaklaştığı, sağlık hizmetlerinin teknik ve personel açıdan eşitlendiği, ulaşım, barınma gibi kamu hizmet kalitesinin arttığı bir Türkiye var.

Yalnız biliyoruz ki, 2023’de dünyanın ilk on ekonomisi arasına girmeyi amaçlayan Yeni Ekonomi için, makro politikaların iyileştirme gücü, ancak mikro düzeyde geliştirilecek politikalarla pozitif bir ivme oluşturacaktır. Arkasındaki bu güç, kentsel ve bölgesel merkezli uygulamaların hayata geçirilmesini kolaylaştırırken, belirli il ve bölgelerin başını çektiği üretim yapısında diğer il ve bölgelerin de yer almasını sağlayacaktır.

Böylelikle, 2014 yılı Türkiye ihracatının yüzde 75’ini sırtlayan iller olan İstanbul, İzmir, Bursa, Kocaeli ve Ankara’nın yanına her bölgeden farklı iller katılabilecektir. Bunun için de, GAP örneği başta olmak üzere, DAP, KOP ve DOKAP kapsamında, her il ve bölgenin sahip olduğu özelliklere göre politika üretilmesi büyük önem taşıyor.

Bölgelerin her biri farklı avantaj ve özelliklere sahip.Örneğin DAP Erzurum’un cazibe merkezi olmasına katkı yapacaktır. Aynı şekilde DOKAP’la birlikte Doğu Karadeniz’de birbirine ‘Yeşil Yol’ ile bağlanacak iller arasında ekonominin canlandırılmasına yol açacaktır.

Her bölgenin kendine has karakteristik özellikleri merkeze alınarak uygulanacak stratejiler bölgesel kalkınmayı etkinleştirirken, makro düzeyde ülke ekonomisine de olumlu katkı sunacaktır. Böylelikle her il ve dolayısıyla bölge, iş ve yaşam olanakları açısından cazibe merkezi olacaktır.

BÖLGESEL KALKINMA, KOMŞU ÜLKELERLE YENİ BİR KAPI AÇACAK

Diğer yandan bölgesel kalkınma, yalnızca bölgeler arasındaki sosyo-ekonomik eşitsizliği azaltmayacak, aynı zamanda sınır ülkelerle de etkileşimi destekleyecektir. Bölgesel kalkınmayı destekleyen başta DAP, KOP ve DOKAP olmak üzere projelerin Türkiye’nin sınır komşularıyla ilişkisini güçlendirecek.

Bunun yanı sıra, Türkiye’nin sahip olduğu derin ve köklü tarihi, mevsimsel çeşitliliği, üretimdeki ürün farklılığı gibi özeliklerini bölgesel düzeyde öne çıkarılmasıyla da, pozitif bir etki oluşacaktır.

Başbakan Davutoğlu’nun projelerinin uygulanması konusundaki kararlılığı ve verdiği garanti ise, 2002’den bu yana devam eden bu istikrar, bölgesel kalkınmanın da istenilen seviyeye geleceğine teminat oluşturmaktadır.

[Yeni Şafak, 16 Şubat 2015]