20 yıla yakın süredir Azerbaycan topraklarını işgal altında tutan Ermenistan hafta sonunda saldırganlığına bir yenisini ekledi ve ateşkes hattındaki Azeri köylerine saldırdı. Bu saldırı Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını kurtarma yönünde kapsamlı bir karşı saldırı başlatması sonucunu doğurdu.
Bu yazının yazıldığı saatlerde iki ülke arasındaki çatışmalar sürüyordu ancak bu meseleyi sadece Bakü ile Erivan yönetimleri arasında bir sorun olarak görmek kuşkusuz yanlış olur. Rusya’nın Erivan’a desteği olmazsa, bölgenin en yoksul ülkesi olan Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesi, bu kadar uzun süre elinde tutması ve sürekli yeni tacizlerde bulunması mümkün olamazdı.
Sadece Rusya’nın değil, ABD ve Fransa’nın da ülkelerindeki etkili Ermeni lobileri üzerinden meseleye Ermenistan lehine dâhil olduklarını da hatırlamakta fayda var. İşin garip tarafı, Erivan’ın arkasındaki bu üç ülke, Rusya, ABD ve Fransa, sorunun çözümü için AGİT bünyesinde 1992 yılında oluşturulmuş olan Minsk Grubu’nun eş başkanlığını yapıyorlar.
28 yıldır sorunun neden çözülemediği, Ermenistan’ın işgaline neden göz yumulduğu buradan da belli zaten. Sorunun çözümüne önderlik(!) eden ülkeler bizzat taraflardan birini destekliyorlar.
Bu durum aslında, Minsk Grubu diye adlandırılan platformun Ermenistan işgaline son verip Dağlık Karabağ sorununa hakkaniyetli bir çözüm bulma konusunda katkı sağlayamayacağını gösteriyor. Buna rağmen Türkiye’nin de bu gruba üye olması, diplomatik platformlarda Azerbaycan’ın yalnız bırakılmaması amacına hizmet ediyor. Ama Türkiye, sorunun çözümü konusunda diplomatik kanalların yanında Azerbaycan’ın bu kadar ülke tarafından desteklenen Ermenistan karşısında güç dengesini kurmasından geçtiğini görüyor. Bu çerçevede “Türkiye'nin Azerbaycan'a desteği tamdır. Azerbaycan nasıl isterse, o şekilde yanında olacağız” ifadeleriyle Dışişleri Bakanlığı Azerbaycan’a desteğini açıkladı.
Azerbaycan’ın son Ermenistan saldırısının ardından işgal altındaki topraklarını kurtarma konusunda harekete geçmesinde Türkiye’nin bu kararlı desteğinin önemi büyük. Zira Rusya ve ABD’nin ikiyüzlü politikaları bugüne kadar Bakü’nün kendisine yapılan haksızlığa karşı etkin bir şekilde hareket etmesini engelliyordu. Gerek Moskova gerekse Washington yönetimleri, bir yandan Azerbaycan ile iyi ilişkiler geliştirmek istediklerini söylüyorlar, diğer taraftan ise Ermenistan’ın işgalci politikasına destek vermeye devam ediyorlardı.
Azerbaycan’ın bu sıkışmışlığının sadece Rusya ile ABD arasında olmadığını, aynı zamanda etkin bir bölge ülkesi olan İran’ın da bazı korkuları nedeniyle Bakü ile Erivan arasındaki anlaşmazlıkta Erivan’a yakın durduğunu ifade etmek gerekir. Bugüne kadar bu meselede iyi bir sınav veremeyen Tahran yönetiminin bu güncel çatışmalarda, işgal altındaki topraklarını kurtarmak isteyen Azerbaycan’a destek vermesi, uluslararası alanda baskı altında olan İran’ın Azerbaycan ile ilişkilerinin iyileşmesi için fırsat oluşturabilir. Ancak bölge sorunlarında Rusya ile birlikte hareket etmeyi tercih eden İran’ın böyle bir adım atabilmesi için önce kendi ülkesindeki Türkleri bir tehdit unsuru olarak görme hastalığından kurtulması gerekiyor.
Tahran yönetimi belki de kendisine şu soruyu sormalı: ABD ve Rusya gibi bölgesel ve küresel rekabet hâlindeki iki ülkeyi bu meselede Ermenistan’ın arkasında konumlandırmaya iten sebep nedir?
Batı medyasında, Türkiye’nin Azerbaycan’a olan haklı desteği nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan yazılar çıkmaya başladı. Kendileri uluslararası hukukun açıkça ihlaline karşı çıkmadıkları gibi, hukuka sahip çıkan Türkiye’ye karşı yeni bir karalama kampanyası örgütlüyorlar.
Bu karalama kampanyalarına hizmet edecek açıklamalardan uzak durmak ve ülkemizi hedef alan bu tür saldırılara karşı çıkmak her Türk vatandaşının görevidir.
[Türkiye, 30 Eylül 2020].