Kandil'de PKK'ya karşı askeri bir operasyon yürütüldüğünü ve ciddi mesafe alındığını duyurduğundan beri bir tartışma başladı. Muhalefet parti sözcüleri ya operasyonun gereksizliğini vurguluyor ya da seçim malzemesi olarak kullanıldığından dem vuruyorlar.
Türkiye'nin kırk yıldır uğraştığı ve hali hazırda en önemli güvenlik sorunu olan bir konuda bile argümanları yok. Olmayınca da en kestirme yoldan meseleyi gündelik siyasetin malzemesi haline çeviriyorlar. Fakat bu noktada bile tutarsızlık sergilemekten geri durmuyorlar. Seçim malzemesi değeri varsa muhalefetten bu malzemeyi daha efektif bir şekilde kullanmaları beklenir. Bir terörle mücadele programı ilan edip bunun üzerinden oy devşirmeye çalışır. Fakat bunu yapmak belli bir zihin ve mesai gerektirdiği için işin en kolayına kaçıyorlar.
Kendilerince PKK'nın etkisi altındaki HDP'ye ve tabanına göz kırpmış oluyorlar. İyi de HDP zaten PKK'ya alenen sahip çıkıyor. Bu söyleme kulak veren biri sana neden oy versin?
Bu tarz çıkışları yapanlar arasında terörle mücadelede görev almış eski askerlerin de yer alması. Yaptıkları açıklamaya bakınca sahip oldukları sıfatları ve eskiden işgal ettikleri makamları dikkate alarak insan bir durup düşünüyor. Acaba bir bildikleri mi var diye de soruyor kendi kendine. Ama maalesef, bildikleri yazdıklarından ibaret.
Gelelim operasyonun kendisine.
Kandil dağının PKK'nın yuvası olmadığını bilmeyen kalmadı artık. Irak-İran sınırında uzanan zorlu bir coğrafya. PKK'nın ana karargahları, eğitim kampları, silah depolarının önemli bir kısmı burada. Üst düzey yöneticilerinin de barınağı.
PKK tabi ki sadece buraya konuşlanmış değil. ABD'nin PYD/YPG ile işbirliğine gitmesinin ardından PKK'nın da bir ölçüde Suriye'ye kaydığı çokça yazıldı, çizildi. Terör dediğiniz de böyle bir şeydir. Hareket halindedir. Boşluk bulduğu alanları doldurur. Suriye krizinde bu duruma açık bir şekilde şahit olduk.
Terörle mücadele eden devletlerin de yapması gereken en önemli şey terörün alanlarını her anlamda kısıtlamasıdır. Terörün finansı kesilir, eğitim olanakları kısıtlanır, hareket kabiliyeti daraltılır, insan kaynağı kurutulur v.s. Bunları yaptıkça terörün zarar verme potansiyeli düşürülür.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatı ile Türkiye bunu yaptı. Şimdi de Kandil ve Mümbiç'te yapıyor. Yarın Haseke'de, Süleymaniye'de yapar. Terörün barınıp varlığını devam ettirdiği alanları daraltır. Kandil'de sıkıştıkça örgüt Irak ve Suriye'ye doğru hareket edecektir. Bu durumda da bu ülkeler nezdinde askeri ve diplomatik girişimlerde bulunarak örgüt daha da sıkıştırılır.
Kaldı ki PKK gibi katı bir hiyerarşi ve dar bir lider kadrosu ile yönetilen örgütler için bu mücadele tarzı etkili sonuçlar verir. Lider kadrosunun tasfiyesi örgütü ciddi anlamda yıpratır. Operasyondan gelen haberler de bu anlamda etkili sonuçlar alındığını gösteriyor. Önümüzdeki günlerde operasyonun genişlemesi ve daha etkili sonuçların alınması da sürpriz olmayacak.
Türkiye bugüne kadar Kandil'e yönelik sınırlı operasyonlar yürüttü. Ancak bugünkü şartlar daha kapsamlı operasyonlara imkan tanıyor. Uluslararası konjonktür ve teknolojik imkanlar açısından durum böyle ve Türkiye bu şartların gereğini yapıyor. Muhalefetten ucuz söylemlerle kafa karıştıracağına kırk yıllık bu can alıcı soruna dair bir argüman sunması beklenir.
[Fikriyat, 19 Haziran 2018].