Kanal İstanbul durduk yere tartışmaya açıldı. Ekrem Bey'in İngiltere seyahatinin hemen ardından. İddia yine aynı. Çevrecilik adı altında itiraz var. Kimileri de ekonomik açıdan verimli değil iddiasında bulunuyor. İkisi de tartışmaya açık. Verileri ortaya koyar bakarız.
Ama tartışmaya açık olmayan bir yönü daha var. Kanal İstanbul projesi stratejik öneme sahip bir yatırımdır. Geniş bir vizyonun ürünüdür. Türkiye'nin hem egemenlik hakları bakımından yeni bir sayfa açmak hem güvenliğini sağlamak adına yürütülen bir devlet projesidir.
Neden mi? Anlatalım.
Malum Boğazlar'dan geçiş 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne göre düzenlenir. Ülkemizden geçen bir su yolu için maalesef biz tam bir egemenlik hakkı kullanamıyoruz. Lozan Anlaşması'na göre Boğazlar sanki yabancı ülke toprağı muamelesi görmüş ve Boğazlar'da asker bulundurma hakkımız bile verilmemişti. Montrö ile haklarımız biraz daha genişletildi. Ama her ne olursa olsun bu anlaşma hâlâ Türkiye'nin egemenlik hakları için yeterli değildir. Ticaret gemileri bizim karasularımızdan izin bile almadan ve beş kuruş ödemeden geçebiliyor. Belli tonaja kadar savaş gemileri bile basit formaliteler sayesinde elini kolunu sallayarak geçiyor. Türkiye'nin göreli olarak zayıf olduğu bir dönemde varılan bu anlaşmayı artık Türkiye'nin egemenlik hakları lehine dönüştürmek gerekir. Kanal İstanbul Projesi bu anlamda büyük bir fırsat. Tüm anlaşma bu sayede yeniden masaya yatırılıp geçişlerin ücretli olacağı ve savaş gemilerinin geçişlerinin bütünüyle Türkiye'nin iznine bağlanacağı bir anlaşma ancak bu sayede ortaya çıkabilir. Eğer tam bağımsız Türkiye diyorsak öncelikle Boğazları bütünüyle egemenliğimiz altına almak zorundayız. İşte Kanal İstanbul'un en büyük katkısı bu olacaktır. Sanırım buna itiraz etmek hiçbir samimi Türk vatandaşının aklının ucundan bile geçmez.
İkinci olarak Kanal İstanbul Türkiye'nin savunmasına da büyük bir katkı sunabilir. İstanbul bu ülkenin kalbidir. Ama maalesef konvansiyonel kuvvetlerle en kolay işgal edilebilecek şehridir. Savunma derinliği yoktur. Ülke sınırlarına mesafesi sadece 250 kilometredir. Bulgaristan veya Yunanistan'la olan sınırlarımızı geçen düşman birlikleri hiçbir doğal engelle karşılaşmadan İstanbul'a kadar gelebilir. Bu nedenle Cumhuriyet tarihi boyunca ordumuzun en fazla endişelendiği konuların başında İstanbul'un savunması gelmiştir. Kanal İstanbul işte bu nedenle aynı zamanda bir güvenlik projesidir.
Bunun ne demek olduğunu İngilizler, Ruslar ve Amerikalılar çok iyi bilir. İstanbul'u koruma altına almış ve Karadeniz'in gırtlağını tutan bir Türkiye'den çok rahatsız olacaklar. Bu yüzden de büyük bir baskıya maruz kalmamız kaçınılmaz.
Baskıyı da artık diplomatik yöntemlerle yapamadıkları için içimizdeki gönüllüleri kışkırtacaklar. Her projede olduğu gibi.
İşi bir çevre meselesiymiş gibi sunmaya çalışanlara bakmayın. Bunlar maalesef her seferinde aynı şamatayı çıkartır. Ülkenin ulusal çıkarlarını önemseyen hiçbir projeye destek vermedikleri gibi engel olmak için de ellerinden geleni yaparlar ki, dışarıdaki patronları memnun olsun.
[Sabah, 12 Aralık 2019].