Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bugün ikinci yılı tamamlandı... 24 Haziran seçimlerinin ardından 9 Temmuz 2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan yemin ederek yeni görevine başlamıştı.
Yeni siyasal sistemin performansı ile ilgili olumlu ve olumsuz içeriklerle farklı tartışmalar yürütülüyor.
Geçiş sürecinin belki de en önemli sorunu; muhalefettin, bir kısım bürokrasinin ve yeni sisteme karşı çıkan elitlerin bir türlü yeni sisteme göre bakış açılarını güncelleyememeleriydi.
Muhalefet, iki yıldır yeni sisteme alışamadığı için eleştirileri hâlâ eski sistemin bakış açısı ile yapıyor. Eleştiri getirirken çelişkiye düşmeyi bile sorun etmiyor. Örneğin, çoklu baro tartışmasında bir taraftan yürütmenin içinden olan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ü tasarının hazırlanma süreci ile ilgili inisiyatif almadığı üzerinden suçlarken; diğer taraftan başka bir konuda yürütmeyi yasa önerilerinin hazırlanmasına müdahil olmakla suçlayabiliyor...
Yeni siyasal sistemin iki yılını değerlendirirken öncelikle başkanlık sisteminin doğasında olan uygulamalar üzerinden karşılaştırma yapılamaz. Mesela, yeni sistemde cumhurbaşkanı-parti ilişkisini sorun olarak görmek ile parlamenter sistemde bakanların yasama üyeleri arasından belirlenebilmesini eleştirmek arasında fark yoktur.
Bu tip zorlama tartışmalar yerine, “parlamenter sistemde kalsaydık, Türkiye açısından bu son iki yıl daha iyi olur muydu” diye çok genel bir soru üzerinden bile meseleye bakabilir.
Başkanlık sistemine geçmeseydik, 24 Haziran seçimlerinden bugüne belki ikinci bir genel seçimi çoktan yapmış olurduk. Nedeni çok basit. AK Parti, 24 Haziran’da tek başına hükûmeti kuracak çoğunluğu elde edemedi. Ancak böyle bir seçim sonucuna rağmen, koalisyon kurma tartışmaları, bakanlık paylaşım müzakereleri, hükûmet bugün çöktü yarın gidici gibi tartışmalarla ülke heba olmadı.
Aksine sistem, büyük bir “hata vermeden” işledi. Yürütmenin başı belliydi. Karar verme ve sorumluluğun kimde olduğu hususları açıktı. Sistemde çift başlılık olmadığı için bürokrasi karar alırken ve uygularken “denge siyaseti uygulayacağım” diye iş yavaşlatma ya da yapar gibi davranma moduna girmedi.
Mesela, bu konuda dış politikada, terörle mücadelede ve sınır ötesi operasyonlarda verilen kararların hızlı bir şekilde uygulamaya geçirilerek etkin sonuçların nasıl alındığına bakmak yeterli...
Kısaca; hızlı karar alma, alınan kararları aniden uygulamaya geçirebilme ve en nihayetinde etkin yönetimi sağlama yeni sistemin imkânları ile mümkün oldu. Örneğin, salgınla mücadelede etkin kamu politikası yapımı ve kriz yönetiminde gösterilen başarı yeni sistemle sağlandı.
Kuşkusuz, yüz elli yıllık bir sistemi değiştirmek ve yeni sisteme geçişi sorunsuz gerçekleştirmek kolay süreçler değildir. Böyle olduğu için de, geçiş sürecinin yönetimi biraz daha dikkat gerektirir.
Büyük bir sistem değişimi esnasında, hukuki ve teknik bazı sorunların çıkma ihtimali zaten önceden öngörülen hususlardır. Ayrıca bu tip yasal ve kurumsal büyük dönüşümlerde doğum kusurları yaşanabilir. Bundan dolayı sistem içi reform süreçleri dinamik olarak işletilir.
Bu iki yıllık dönemde yeni sisteminle ilgili bazı alanlarda yaşanan ve tartışma oluşturan teknik sorunlara bu gözle bakmak gerekir. Örneğin, bir atamanın yanlış yapılması ya da zamanında yapılmaması ile ilgili sorunlar bu minvaldendir. Böyle durumlar, sistemin tümden kusurlu kurulduğuna işaret etmez.
Ayrıca yeni sistemlerin uygulanması ile ilgili her alanda öğrenme süreçlerine ihtiyaç duyulur. Hatta bazen bürokraside bulunan uygulayıcılar; kendi mevcut konumları, kariyer hedefleri ve yükselme motivasyonları gibi unsurlar zarar göreceği ya da değişeceği için çoğu zaman öğrenme süreçlerinde gönülsüz davranabilirler. Sistemin işleyişine bilinçli olarak olumsuz katkı verebilirler. Bu iki yıllık dönemde, sistemle ilgili şikâyetlerin önemli bir kısmı sistem sorunundan daha çok bürokraside ki uygulama sorunlarıyla ilgilidir.
Tartışma oluşturan başlıkların bazıları da sistemle doğrudan ilgisi olmayan fakat değişikliklerin getirdiği maliyetlerin sisteme atfedilmesinin sonucudur. Bakanlıkların birleştirilmesi, müsteşarlık makamının kaldırılması ya da bazı ara kademelerin azaltılması üzerinden getirilen eleştiriler bu hususlara örnek olarak verilebilir...
Sonuç olarak, seçimler öne alındığı için hazırlık ve geçiş süreci erken olmasına rağmen cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk iki yılı beklenenden daha iyi sonuçlar üretti. Var olan sorunlar, sistem içi reformlarla düzeltilebilecek mahiyettedir. Eski sistemin mantığı ile yeni sistem değerlendirilmesinden vazgeçildiğinde, karşılaştırmada daha rasyonel bir zemin ortaya çıkacaktır...
[Türkiye, 9 Temmuz 2020].