Avrupa Birliği Konseyi Liderler Zirvesi, Birliğin başkenti Brüksel'de 10-11 Aralık tarihleri arasında toplandı. Ekim ayında toplanması planlanan zirve, COVID-19 karantinaları nedeni ile Aralık ayına ertelenmişti. Liderler zirvesini çok önemli konu başlıklarını müzakere etmek ve hassas gündem maddelerini ele almak için toplandı. AB'nin Koronavirüs (COVID-19) sonrası dönemde toparlanma bütçesi; Brexitin hayata geçirilebilmesinin teknik detayları; COVID-19 ile mücadele ve ortak sağlık politikaları; 2030 yılına kadar karbon emisyon hedeflerinin kararlaştırılması ve dış politika konularının ele alınması ön plana çıkan gündem maddeleri idi. Macaristan ve Polonya'nın bütçe tahsisatının insan hakların ve demokratik standartlar konularındaki şartlara bağlanmasına karşı dirençleri karşılığını buldu.
Polonya ve Macaristan, karbon emisyonları standartlarına uyum konusunda da farklı destek beklentileri içine girdiler.
AB üyesi ülkelerin karbon emisyonlarının 2030 yılına kadar yüzde 55 düzeyinde düşürme hedefi üzerinde uzlaşılmış olması zirvenin en önemli kazanımları arasında değerlendirilmektedir. AB'nin bundan sonraki dönemde küresel düzlemde iklim değişikliklerine karşı mücadele konusunda öncü rol oynama iradesini bu zirvede ortaya konmuştur. Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel, üzerinde mutabakata varılan ve gelecek yedi yıla yayılan 1,8 trilyon euroluk COVID-19 sonrası toparlanma fonunun, birliğin ekonomik istikrarına katkı yapmasının yanı sıra çevreci ve dijital dönüşümleri de hızlandıracağını vurgulamıştır. AB ile Britanya arasında Brexit konusunda devam eden uzlaşmazlık ise henüz aşılabilmiş değildir. Britanya'nın AB'den ayrılmasına birkaç hafta kalmış olmasına rağmen, Brexit tartışması zirvede çok az gündeme gelmiştir.
Dış politika gündemi ve Türkiye ile ilişkiler
Liderler zirvesinin en önemli gündem maddelerinden biri de Birlik'in dış politika öncelikleri ile ilgiliydi. Türkiye tartışması bu başlık altında gündeme geldi ve Doğu Akdeniz güvenliği konusunda tartışıldı. Dış politika konusunda Rusya ile ilişkiler, Rusya'nın Kırım ilhakı ve Ukrayna ile ilişkileri ve Çin ile uzun vadeli ilişkiler konuları öncelikli gündem maddeleri idi. Birlik bu konularda müstakil politikalar geliştirmek ve ortak bir stratejik vizyon üzerinde mutabık kalmaya çalışmak yerine Biden yönetimini yakından izlemeye ve politikalarında ABD ile eşgüdüm yakalama önceliğine odaklandı.
ABD'de Donald Trump'ın başkanlık seçimlerinde, Joe Biden'a karşı kaybetmiş olması dış politika ve güvenlik konularında Transatlantik ilişkilere bel bağlayan aktörleri son derece rahatlatmıştır. Trump tarafından yoğun eleştirilere maruz kalan ve asker çekme ile tehdit edilen Almanya, Biden'ın başkan seçilmesi ile derin bir nefes aldı.
Almanya gibi birçok ülke de Beyaz Saray'daki değişimden memnunlar.
Yunan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından oluşturulan ve Fransa tarafından desteklenen Türkiye'ye karşı sert yaptırımları içeren tasarı 22 üye ülke tarafından veto edildi. Zirve'de yalnızca iki üst düzey TPAO personelinin tek taraflı sondaj çalışmaları gerekçesi ile yaptırım listesine alınması sembolik bir cezalandırma olarak ele alınmıştır. Türkiye ile ilişkiler ve Doğu Akdeniz'de enerji arama faaliyetlerinin tek taraflı yaklaşımla sürdürülmemesi yönündeki tavır ise zirvede mutabık kalınan başlıklar arasındaydı. Yunan ve GKRY tarafları bu açıklamayı başarı olarak saysalar da yaptırım konusundaki taleplerinin karşılanmaması nedeni ile derin bir hayal kırıklığına uğramışlardır. Böylece Türkiye'yi sıkıştırma ve dışlama çabası içerisindeki aşırıcı talepleri destek bulmamıştır.
AB içerisinde başını Almanya'nın çektiği aklı selimi temsil eden aktörler oluşturulmaya çalışan Türkiye karşıtı gerilimden galip çıktılar. Türkiye'ye yönelik sert yaptırımların çıkmaması ve Yunan, GKRY ve Fransız taleplerinin marjinalleşmesi bir ölçüde bu aktörlerin taleplerinin Birlik üyeleri tarafından maksimalist bulunduğu tescil edilmiş oldu. Yani kendi maksimalist talep ve çıkarları doğrultusundan Birliği manipüle etme çabası Birlik üyelerince karşılık bulmamıştır. Türkiye'ye ise Doğu Akdeniz'de tek taraflı adımlardan uzak durması uyarısında bulunulmuştur. Doğu Akdeniz geriliminin sonlandırılması için ise gerçekçi bir yol haritası ortaya konulmamıştır. Yunan ve GKRY tarafları kuşkusuz Türkiye aleyhindeki kışkırtmaları ve kara propagandalarına devam edeceklerdir. Ayrıca Türkiye karşıtı kara propagandanın ve saldırgan tavrın bazı üye ülkeler üzerinde kısmen etkili olduğu söylenebilir. Bu durumun tersine çevrilmesi için Türkiye'nin kapsamlı bir siyasi diyalog ve kamu diplomasisi çabası içerisine girmesi elzemdir.
Transatlantik ilişkilere önem veren Biden'ın başkan seçilmesi, Avrupa'nın diplomasi ve güvenlik alanlarında otonomisinin artmasını savunan ve son dönemde Rusya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ile yoğun ilişkiler geliştiren ve Washington'un İran politikasına mesafeli yaklaşan ve her fırsatta NATO'yu zayıflatmak için çabalayan Macron liderliğindeki Fransa'yı rahatsız etmiştir. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun son derece ideolojik ve tarafgir tavrını Türkiye'ye karşı sonuna kadar istismar eden Yunanistan ise yeni dönemde Türkiye'ye karşı saldırgan tavrını dizginlemek zorunda kalabilir. Yunan Başbakanı Kiriakos Miçotakis, Türkiye'ye karşı kendi pozisyonlarını, Birlik'in sorunu haline getirebilmiş olmalarının büyük bir başarı olduğunu vurgulamıştır ancak bu maksimalist tavır diplomasi kulislerinde eleştirilere maruz kalmaktadır. Liderler zirvesinde konuşma yapan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Türkiye'nin AB ve NATO güvenliği açısından kritik rolüne vurgu yaparak ilişkilerin işbirliği ve eşgüdüm içerisinde sürdürülebilmesinin önemine vurguda bulunmuştur. Washington'daki değişim güvenlik ve dış politika konularında Transatlantik ilişkileri ve NATO şemsiyesinin önemini vurgulayan aktörlerin konumunu güçlendirmiştir. AB güvenliğinde NATO etkisinin güçlenmesi Türkiye açısından da bir kazanım olarak tanımlanabilir.
AB liderler zirvesi öncesinde Türkiye'de yaptırım konusunda kaygı söz konusu idi ancak bu kaygı yerini yeni bir iyimserliğe bırakmıştır. Hem AB'nin hem de Türkiye'nin COVID-19 sonrası dönemde toparlanma çabaları içerisinde birbirlerine daha fazla ihtiyaçları olacaktır. AB ile ilişkiler başlığı Türkiye açısından ekonomi ve hukuk alanlarındaki reform gündemi açısından önemli bir motivasyon kaynağıdır. Uzun zamandır ana akım dış politika tartışmalarında ikinci plana itilen AB ile ilişkiler kademeli olarak Türkiye gündeminde de yerini almaya başlamıştır. Bu gündemin tekrar olumlu bir şekilde anlam kazanması AB tarafının yapıcı gündem ve teşvik edici bir yaklaşımları ile Türkiye'ye yeniden el uzatmaları ile mümkün olabilir.
[Sabah, 12 Aralık 2020].