Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen ay yaptığı Irak ziyaretinde Kalkınma Yolu Projesi'nin resmi imzaları atıldı. Altyapısı yıllardır hazırlanan proje çerçevesinde Türkiye, Irak, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında dörtlü mutabakat zaptı da imzalandı. Son sözü baştan söylemek gerekirse, Kalkınma Yolu Projesi genel olarak Orta Doğu bölgesi, projeye taraf ülkeler ama özellikle Irak için önemli bir fırsat ve dönüm noktası niteliğinde.
Irak’ta bitmeyen istikrar arayışı
Irak, 40 yıldan fazla bir süredir çatışma ve gerilimlerin bazen merkezi bazen de cephesi oldu. Hafızalarımızı tazelemek gerekirse, Irak 1980-1988 yılları arasında İran’la savaş yaşadı. 1990'da Kuveyt’i işgal etti, 1991’de Kuveyt’i özgürleştirmek için müdahale edildi. Sonrasında ise 2003 yılına kadar ağır yaptırımlara ve ambargolara maruz kaldı. 2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından işgal edilen Irak’ta siyasal sistem köklü bir şekilde değişti ve ülke önce işgale yönelik Sünni direniş, sonrasında ise bazı yöneticilerin yanlış uygulamaları sonucunda iç istikrarsızlıklarla dolu yıllar geçirdi.
Bu istikrarsızlardan birisi terör örgütü DEAŞ’ın Irak’ta ortaya çıkıp, Suriye’de palazlanıp, 2014'te Irak’a dönerek Musul’u işgal etmesiyle ortaya çıktı. Musul ve diğer bölgelerin terör örgütü DEAŞ’tan temizlenmesi de sancılı bir süreç oldu ve bu temizlik 2017’de tamamlanabildi. Bu dönemden sonra iyi bir yeniden yapılanma fırsatına sahip olan Irak siyaseti, bu fırsatı da etkili bir şekilde kullanamadı. Iraklılar 2019’da siyasi görüş ve mezhep ayırt etmeksizin bu durumu protesto ederek istikrar arayışlarını açık bir biçimde ifade etti. Bu dönemde Irak’ın ABD-İran geriliminin bir cephesi haline gelmesi gerçeği iyice belirginleşti. Nitekim 2020'de Kasım Süleymani’nin Bağdat havalimanı çıkışında Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’le beraber ABD tarafından suikastla öldürülmesi ve İran’ın cevaben ABD’nin Irak’taki üssüne saldırması, bu durumun en açık göstergesiydi.
Öte yandan, bu durum bile Iraklıların istikrar isteğini gölgeleyemedi. Bu sebeple, Irak siyaseti de buna kendi sınırlılıkları içinde cevap üretmeye çalışıyor. Şüphesiz Kalkınma Yolu Projesi Irak'ın istikrar arayışına en büyük yanıtlarından birisidir. Kalkınma Yolu Projesi bütün paydaşlarına kazandıracak bir proje olmakla beraber, belki de ilk ve en fazla kazandıracağı ülke Irak olacak.
Irak’ın Kalkınma Yolu Projesi'ne bakışı
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin daveti üzerine Türkiye’den giden düşünce kuruluşu, medya ve iş insanlarından oluşan heyette yer alan birisi olarak yazının başlığının gözlemlerimin özetini yansıttığını düşünüyorum. Kalkınma Yolu Projesi’ni salt dünya ticaret yolları üzerinde yaşanan rekabete Türkiye merkezli bir cevap olarak okumak yanlış olur. Türkiye ve Irak şüphesiz buradaki asli iki partnerdir. Ancak proje bütün yönleriyle dikkate alındığında, Türkiye merkezli yanıt, projenin çıktılarından sadece birisi. Kalkınma Yolu Projesi Irak merkezli dikkate alındığında, projenin Irak için önemi kritik bir ticaret yolu olmanın ötesinde. Projenin Irak için önemini her biri birbiriyle ilişkili olarak siyasi, ticari ve ekonomik olmak üzere üç boyutta değerlendirmek mümkün.
Siyasi açıdan bakıldığında Kalkınma Yolu Projesi, özellikle 2003 sonrası dönemde bir türlü uyum sağlayamayan Irak’ın çeşitli gruplarını ortak paydada birleştiren bir özelliğe sahip. Basra Körfezi’nden Türkiye’ye kadar yapılması planlanan bin 200 kilometrelik otoyol ve tren yolunun Irak’ın 11 vilayetinden geçmesi planlanıyor. Ancak bu 11 vilayet sadece transit geçişe ev sahipliği yapmayacak. Her bir noktada yeni üretim ve ticaret merkezleri kurulması planlanıyor ve güzergahtaki bütün vilayetler ve doğal olarak komşu vilayetler bu kazançlardan doğrudan faydalanacak.
Dolayısıyla, Kalkınma Yolu orta vadede Irak’taki bütün siyasi aktörlerin kazanacağı, kazandıkça daha fazla destekleyeceği, işlevsiz hale gelmesi durumundaysa hepsinin kaybedeceği bir proje niteliğinde. Bu nedenle, her ne kadar Irak meclisinde veya hükümetinde bazı farklı siyasi görüşler bulunsa da Irak’ta Kalkınma Yolu Projesi’ne siyaset üstü bakıldığı izlenimi doğuyor. Irak siyasetindeki bazı bozucu dış etkiler dışarıda bırakılırsa, Kalkınma Yolu Projesi'nin şimdiki Irak yönetimi tarafından desteklendiği gibi gelecek yönetimler tarafından da desteklenmesi söz konusu olacak.
Faw Limanı'nın önemi
Ticari açıdan bakıldığında ise, Irak Basra Körfezi’ne en dar çıkışı olan ülkedir. Faw yarımadası üzerinden Basra Körfezi’ne 58 kilometrelik bir çıkışı olan Irak, Körfez’e komşu diğer ülkelere kıyasla günümüze kadar bu hattı ve limanını verimli kullanamadı. Kalkınma Yolu Projesi ise Irak’ın bu potansiyelini harekete geçirmeye yönelik son dönemdeki en büyük hamle niteliğindedir. Büyük Faw Limanı inşaatı, projenin en kritik noktalarından birisini oluşturuyor.
Zira Irak’ta üretilecek ürünlerin, Basra Körfezi’nden Türkiye sınırına kadar inşa edilecek otoyol ve tren yolundaki ticaretin sadece bir kısmını oluşturması bekleniyor. Yolların asıl yükü, Basra Körfezi’ndeki Büyük Faw Limanı’na yanaşacak ticari gemiler üzerinden yapılacak. Dolayısıyla Kalkınma Yolu Projesinin başlangıç noktası Büyük Faw Limanı olacak. Irak’ın yol inşaatının yanı sıra oldukça önem verdiği Büyük Faw Limanı’nın inşaatı başlamış durumdadır. 5 aşamalı olarak inşa edilmesi planlanan Büyük Faw Limanı’nın ilk fazının 2025’te bitirilmesi planlanıyor. Bütün aşamalarının sona ermesi ise 2050’yi bulacak ve Büyük Faw Limanı, dünyanın en büyük limanlarından birisi haline gelecek. Büyük Faw Limanı ve çevresindeki altyapının sorunsuz bir şekilde inşa edilmesi için Irak meclisinde özel bir Faw yasası çıkarılması çalışması, Irak devletinin bu konuya ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir
Burada Kalkınma Yolu Projesi çerçevesinde Büyük Faw Limanı’nın inşa edilecek otoyol ve tren hattı ile ilişkisini vurgulamakta fayda var. Büyük Faw Limanı için yapılmakta olan milyarlarca dolarlık yatırım, Kalkınma Yolu’nun diğer sütunu olan otoyol ve tren hattından bağımsız düşünülemez. Irak Ulaştırma Bakanı Rezzak Muheybes es-Sadavi ile yaptığımız görüşmede bu husus özellikle vurgulandı. Zira yolun sağlıklı bir şekilde inşa edilmemesi veya işlemeye başladıktan sonra sekteye uğratılması sonucunda Büyük Faw Limanı tek başına bir anlam ifade etmeyecektir. Bu durumda yaşanacak ekonomik kayıplar, kaçınılmaz şekilde bütün Irak’ı olumsuz etkileyecektir.
Sonuç olarak, Kalkınma Yolu Projesi Irak hükümeti tarafından sadece ekonomik bir kazanç olarak değerlendirilmiyor. Gelirinin büyük bir kısmını petrol satışından elde eden Irak, yaşadığı istikrarsızlıklar nedeniyle bu gelirleri efektif bir şekilde kullanamıyor. Kullanabilse bile ekonomisini çeşitlendirmesi gerektiğinin farkında. Bu nedenle Irak, başta Türkiye olmak üzere BAE ve Katar tarafından desteklenen Kalkınma Yolu Projesi’ni istikrarın sağlanması ve sonrasında korunması açısından önemli bir fırsat ve dönüm noktası olarak görüyor. Bağdat ve Basra’da Kalkınma Yolu Projesi’yle ilgili Bakanlar, üst düzey bürokratlar ve kanaat önderleri ile yaptığımız görüşmelerde Irak tarafında büyük bir isteğin olduğu görülüyor ancak bölgedeki bazı aktörlerin süreci sabote ihtimalleri de göz ardı edilmemelidir. Bu durumda yerel ve bölgesel düzeyde Kalkınma Yolu Projesi’ni destekleyenlerin isteği ve kararlılığı ile bunu sabote etmek isteyecek aktörlerin kabiliyeti karşı karşıya gelecek ve bu mücadele Proje’nin akıbetini belirleyecektir.
[AA, 31 Mayıs 2024]