Kadınlar zarar görse de olur!
Muhalefet bloku ikinci aşamaya çoktan geçti. İlk aşama, sadece iktidara ve destekçilerine karşıtlıkta her mesele köpürtülecek, ortak dil ve söylem geliştirilecek, birinin tekrar ettiğini diğeri sahiplenecekti.
Kendi aralarında ihtilaf çıkarabilecek hiçbir konuda söz söylemeyeceklerdi. Geçmişte birbirlerine karşı ağır suçlamalara sünger çekilecekti. Çekildi de.
Seçimlerde; HDP, İYİ Parti, SP ve CHP ittifak ettiler. Yaşanan ya da ortaya çıkabilecek her türlü tartışma başlığı aniden bastırıldı. HDP, resmî olarak ittifakın parçası olmamayı ve CHP’nin her gün “Biz HDP ile ittifak yapmıyoruz” açıklamasını bile sineye çekti.
Bugünlerde, AK Parti’den ayrılıp parti kuranlar için de aynı yöntem deneniyor.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na, Davutoğlu ve Babacan’ın “geçmişi” hatırlatıldığında, “Ben Sayın Babacan’ın da Sayın Davutoğlu’nun da ülkeye iyi hizmetler yaptığını biliyorum” diyerek geçmişin bir an önce üzerinin örtülmesi gerektiğini söylemişti. Hatta “Benzerliklerimiz yüzde 99 oranında diyebilirim” demişti…
Muhalefet, birbirine benzerlikte yarışı biraz abarttı.
Muhalif partiler, muhalefete destek veren medya, troller, sözde hak savunucuları, kadın haklarını savunduğunu söyleyen dernekler gibi tüm muhalif yapılar kendi mahallerinde yaşanan her türlü tecavüzü, hak gasbını, kadın cinayetini, yolsuzluğu, hukuksuzluğu görmek istemiyorlar.
Bu durumu yaşanan her yeni gelişmede bir kez daha test ediyoruz. Bu kadarını da görmezden gelemezler dediğimiz her yeni vakada bir kez daha yanılıyoruz.
Bir hafta önce, HDP Muş Milletvekili Mensur Işık’ın eşini dövmesi gündemin ön sıralarındaydı.
Bu vakanın üzerinden bir hafta geçmeden HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in bir kadına tecavüz ettiğine ilişkin haber gündeme bomba gibi düştü.
İlk vaka, “dolap kapağına çarpma” söylemi ile geçiştirilmeye çalışıldı.
Tecavüz vakasında ise ne yapacaklarını ne söyleyecekleri bilemediler. Hatta utanç veren bir tepkisizlik içine sürüklendiler.
CHP, İYİ Parti, SP, Deva, Gelecek gibi partiler ve bu partilerin milletvekilleri, yaşanan tecavüz skandalını görmezden geldiler. Muhalefeti destekleyen kadın hakları savunucuları, STK’lar ve barolar HDP’li vekile karşı tek bir kelime dahi etmediler.
Bu çevrelerin, kendinden olmayan kesimlerle ilgili gerçek olmayan haberleri bile nasıl bir hesaplaşma saldırısına dönüştürdüklerini biliyoruz. Tekil olayları bile bir toplum kesimini ve tüm bir kurumun temsilcilerini zan altında bırakmak için organize bir saldırı ile nasıl büyüttüklerini küçük bir internet taraması ile kolayca görebiliriz.
Muhalif medya, hakkında tecavüz iddiası bulunan HDP’li vekilin istifa haberini verirken komik duruma düştü. Partisine zarar vermemek için istifa ettiği yazılırken, istifa konusu ile ilgili tecavüz skandalının üzerini örttüler. Sadece söz konusu mecraları takip edenler HDP’li vekilin partisine hangi konuda zarar vereceğini öğrenemediler. “HDP zarar görmesin de, bir kadın zarar görmüş kime ne” kafasındaydılar.
HDP’yi zaten biliyoruz. Geçelim.
Onlar, teröre, “barış” derler. Sürekli “demokrasi”den bahsedeler, kendi siyasetleri içindeki tartışmaları bile terör ve silahla bastırırlar. Kendi eş başkanlarını, milletvekillerini, belediye başkanlarını PKK terör örgütü üyelerine teslim ederek sorgulanmasını sağlarlar.
Ailelerin elinden zorla alarak kandile kaçırılan çocuklar konusunda PKK’nın savunuculuğunu yaparlar. Sürekli kadına şiddetten söz ederler. İşkence ve tehditten şikâyet ederler. Reşit olmayan kızları Kandil’e götürüp kendi kötü emellerine alet eden, destekledikleri terör elebaşlarına tek laf edemezler. Hatta o çocukların dağa götürülmesine aracılık ederler.
Sonuç olarak, HDP’nin konumunu biliyoruz. Onların, kendi partilerindeki tecavüz skandalını görmemeleri vakayı adiyeden.
Ancak görüyoruz ki; CHP başta olmak üzere, tüm muhalif partiler, muhalif medya ve muhalif kadın dernekleri de sırf ittifaka zarar gelmesin diye bir kadının zarar görmesine artık tepki vermiyorlar!..
[Türkiye, 21 Temmuz 2020].