15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türk-Amerikan ilişkilerinin nasıl şekilleneceği Türk dış politikası açısından en çok konuşulan konuların başında geliyor.
Yavaş yavaş hasar tespit çalışmaları yapılıyor...
Ancak özellikle son bir yıldır Washington yönetiminin Türkiye’ye karşı geliştirdiği “düşmanca” tavır nedeniyle Türkiye’de zirve yapan Amerikan karşıtlığı iki ülke ilişkilerinin tamirinin çok zor olacağını gösteriyor. Halk arasında yaygınlaşan bu Amerikan karşıtlığının siyasetçiler açısından yansıması ise Washington’a karşı duyulan “derin güvensizlik” olarak kendisini gösteriyor.
Her ne kadar uluslararası ilişkilerin doğasında var olan “güç mücadelesi”çerçevesinde, ABD gibi küresel güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda başka ülkelerin iç ve dış politikalarını etkilemeye ve bu çerçevede onlar üzerinde baskı kurmaya çalışmaları çok rastlanan bir durum olsa da, Obama yönetiminin önce açıkça PYD/YPG’yi destekleyen politikalarının ardından FETÖ/PDY ve onun tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi sırasında Türkiye’ye karşı anlaşılmaz“düşmanca” tavrı Ankara ile Washington arasındaki ilişkiyi çok ağır bir şekilde sarsmış görünüyor.
Özellikle Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry’nin, henüz darbe tehlikesiyle boğuşan Türkiye’yi NATO üyeliğinin sonlandırılabileceği ile tehdit etmesi Türkiye’de Washington’a yönelik öfkeyi büyütürken, darbecilerin korunmasına yönelik bir adım olarak algılandı. FETÖ/PDY örgütünün lideri Gülen’in de 1999’dan beri ABD’de yaşıyor ve korunuyor olması Washington’da bazı kesimlerin bu darbe girişiminin arkasında olduğu kanaatlerini güçlendirdi.
Peki, bundan sonra ne olacak?
Obama yönetimi içerisinde etkin olan “Türkiye karşıtı” çevreler Amerika’nın Türkiye politikasını belirlemeye ve aynı “düşmanca” çizgide tutmaya devam mı edecekler?
Yoksa Türkiye’ye karşı izlenen bu başarısız politikanın Orta Doğu ve Avrupa’nın güvenliği açısından çok önemli bir müttefiki kalıcı olarak kaybetme riskini gören daha rasyonel çevreler Washington’da öne çıkıp Türk-Amerikan ilişkilerinin tamiri için gerekli adımları atmaya mı başlayacaklar?
Cumhuriyetçi Parti’nin bile kararlı bir şekilde destek vermediği ve dış politikada ne tür maceralara gireceği belli olmayan Donald Trump ya da FETÖ/PDY’den aldığı bağışlar nedeniyle bu örgütle “duygusal” bir ilişki geliştiren Hillary Clinton’dan birinin yakında Amerikan başkanı olacağı düşünüldüğünde, Türkiye ile ilişkileri olması gereken sağlıklı düzleme taşıyacak rasyonel aktörleri hiç göremeyebiliriz.
Ancak kesin olan bir şey var ki, Türkiye ile ABD arasında yaşanan krizin giderilmesi için gerekli adımların Amerikan tarafından gelmesi gerekiyor.
Bu konuda öncelikle Türkiye’de yaşanan darbe süreciyle ilgili utanç verici politikalarını gözden geçirmeleri gerekiyor. “Öncekiler olmuştu, bu neden başarısız oldu acaba!” şaşkınlığını artık üzerlerinden atıp, bundan sonra Türkiye’ye tanklarla balans ayarı verilemeyeceği gerçeğini kabullenmeleri gerekiyor.
Bu gerçeği ve Türkiye’nin, kendisiyle “karşılıklı dengeli bağımlılık” ilkesi çerçevesinde ilişki kurmak isteyen her ülkeyle bütün tarafların kazanacağı rasyonel bir ilişki kurmaya hazır olduğunu gördükten sonra, FETÖ/PDY’nin ABD’deki bütün yerli ve yabancı unsurlarını tasfiye etmeleri gerekiyor. Amerikan yönetiminde, bu örgütün Türkiye’de başarılı bir darbe yapacağına ve darbe sonrasında Ankara’yı Washington’un izlediği yola getireceğine dair kimler kulis yapmış ve yanlış politikalara yol açmışsa bunlardan hesap sorulması beklenen bir diğer adımdır.
Amerikan yönetiminin kendi içerisindeki bu hesaplaşmayı yapmasının ardından FETÖ/PDY lideri ve diğer yöneticilerinin Türkiye’ye iade edilmesi ve bu örgütün ABD’deki faaliyetlerinin yasaklanması Türk-Amerikan ilişkilerinin sağlıklı bir zemine oturtulması için gerekli bir başka adım olacaktır.
Bunların yanında ABD’nin, dünyadaki diğer terör örgütlerine karşı olduğu gibi, FETÖ/PDY örgütüne karşı da Türkiye ile dayanışma içinde olması ve bu örgütün bütün dünyadaki faaliyetlerinin önlenmesi konusunda çaba göstermesi beklenmektedir. NATO gibi bir güvenlik örgütünün çatısı altındaki ortaklık Türkiye’nin bu konulardaki beklentilerinin meşruiyeti ve haklılığını göstermektedir.
ABD’nin, Washington’da etkili bazı maceracı/saldırgan çevrelerin son dönemde izledikleri düşmanca politikayı terk edip, Türkiye ile karşılıklı olarak içişlerine saygı temelinde bir ilişkiye yönelip yönelmeyeceğini zaman gösterecek. Ancak Washington’un bu düşmanca politikayı sürdürüp, Türkiye’nin güvenliği açısından en büyük tehdidi oluşturan iki terör örgütü olan FETÖ/PDY ve PKK/PYD konusunda Ankara’yı rahatsız etmeye devam etmesi iki ülke arasındaki ilişkileri geri dönülmesi çok daha zor bir başka sorunlu evreye taşıyacaktır.
Türk-Amerikan ilişkileri henüz ABD’deki sağduyulu kesimlerin atacakları rasyonel adımlarla düzeltilebilecek durumda görünüyor. Tabii Washington’da bu tür kimseler kaldıysa...
[Türkiye, 17 Ağustos 2016].