1. 15 Temmuz askeri darbe giriÅŸimi nasıl anlamlandırılabilir, giriÅŸimin faili olan FETÖ nedir, neden darbe yapmaya çalışmıştır?
15 Temmuz 2016 gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde örgütlenen cuntacı bir grup, Türkiye’deki demokratik siyasal düzene el koymak amacıyla terörize yöntemleri de kullanarak askeri darbe giriÅŸiminde bulunmuÅŸtur. CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan, bu cuntanın Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından yönetildiÄŸini açıkladı. 15 Temmuz gecesi harekete geçen örgütün üç aÅŸamalı bir plan çerçevesinde hareket ettiÄŸini söylemek mümkün.
Birinci aÅŸama Genelkurmay BaÅŸkanlığına hakim olmaktı. Bu amaçla baÅŸta Genelkurmay BaÅŸkanı olmak üzere Kuvvet Komutanlarını, darbe bildirisini imzalamaya zorlamışlardır. Böylece darbenin emir-komuta zinciri içinde gerçekleÅŸtiÄŸini iddia edeceklerdi.
Ä°kinci aÅŸama tüm Türkiye genelinde alan kontrolünü saÄŸlamaktı. Cuntaya destek veren birçok birlik harekete geçerek tüm Türkiye’de karşı direniÅŸi engelleyecekti. Darbeye karşı koyabilecek silahlı birimler olan Özel Kuvvetler, Özel Harekat ve MÄ°T binalarını bombalayarak bu birimleri pasifize etmek bu aÅŸamanın bir parçasıydı. Aynı zamanda halkta panik yaratmak ve darbe karşıtı mobilizasyonun ikmal yollarını kesmek amacıyla Ä°stanbul’daki köprüler ulaşıma kapatıldı. TRT binası basılıp bildiriyi zorla okutmaları darbenin baÅŸarılı olduÄŸuna yönelik bir manipülasyondu. FETÖ tarafından yönetilen Cunta darbe giriÅŸiminde baÅŸarıya ulaÅŸmak amacıyla TBMM ve CumhurbaÅŸkanlığı Külliyesi baÅŸta olmak üzere kamu binalarını bombaladı ve darbeye direnen güvenlik güçleri ile sivil halka karşı silah kullandı. Bütün bunların yanında Cuntacılar, Marmaris’te bulunduÄŸu sırada CumhurbaÅŸkanı’na karşı suikast giriÅŸiminde bulundu. Bu silahlı müdaheleler güvenlik güçleri ve sivil halktan 208 kiÅŸinin ÅŸehit olması ve 1.491 kiÅŸinin yaralanmasıyla sonuçlandı.
Üçüncü aÅŸama ise sıkıyönetim komutanlıkları kurarak yeni bir siyasal ve toplumsal düzen ihdas etmekti. Ancak henüz birinci ve ikinci aÅŸamada, MÄ°T, Özel Kuvvetler, Özel Harekat ve halktan gelen direniÅŸ darbe giriÅŸiminin ilk dalgasını boÅŸa çıkardı.
FETÖ, 1980’lerin başından itibaren bürokrasiden siyasete, sosyal alandan iÅŸ dünyasına kadar hemen hemen her alanda dini söylemler kullanarak örgütlenen Fethullah Gülen’in liderliÄŸinde bir cemaat olarak ortaya çıkmıştı. Söz konusu grup sahip olduÄŸu avantajları kullanarak bütün alanlarda paralel bir örgütlenme gerçekleÅŸtirdi. Uzun yıllar dini bir cemaatten ziyade mesiyanik bir örgüt gibi hareket eden bu gizli ve kapalı yapı kamu kurumları içinde örgütlendi. Bu örgütün gayri meÅŸru araçlar kullanarak Türkiye’de bir iktidar mücadelesi içine girdiÄŸi ilk olarak MÄ°T BaÅŸkanı Hakan Fidan’ı tutuklamak istemesiyle açığa çıktı. 17-25 Aralık 2013 tarihlerinde yargı ve emniyet bürokrasisinde uyuyan hücrelerini harekete geçiren örgüt, Türkiye’de bürokratik vesayetin en önemli kaynaklarından birine dönüÅŸtü. 17-25 Aralık darbe giriÅŸimi aynı örgütün yargı eliyle iktidarı düÅŸürmeye yönelik bir çabaydı. Bu süreçten sonra birçok kumpas ve ÅŸantajı ortaya çıkan örgüt, hem siyaset hem de toplum nezdinde meÅŸruiyetini kaybetmeye baÅŸladı.
Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak adlandırılan bu örgüte karşı son üç senede baÅŸarılı operasyonlar gerçekleÅŸtirildi. Örgüte karşı yargı kurumlarının açtığı davalarda yargılanarak temize çıkma gayreti yerine bu örgüt mensupları yurt dışına çıkarak Türkiye aleyhine lobi faaliyetleri yürüttü. Aynı amaca matuf birçok giriÅŸimde bulunmasına raÄŸmen hiçbir sonuç alamayan örgüt, gittikçe radikalleÅŸerek hükümetin terörle mücadelesini bile sekteye uÄŸratmaya çalışmıştır. Hükümeti gayri meÅŸru yollarla devirmeye yönelik bütün çabalarında sonuç alamayan örgüt, 15 Temmuz gecesi “kamikaze” niteliÄŸinde yeni bir adım attı. TSK içindeki FETÖ mensupları emir-komuta zincirinin dışına çıkarak bir askeri darbe giriÅŸiminde bulundu. Bu giriÅŸim FETÖ’nün artık silahlı bir örgüt olduÄŸunun en açık delili olmuÅŸtur. Böylesi giriÅŸimler Türkiye’de 1960, 1971, 1980 ve 1997 yıllarında gerçekleÅŸen hiçbir darbe sürecinde yaÅŸanmamıştı.
2. Bu darbe girişiminin başarısız olmasının nedenleri nelerdir?
Darbe giriÅŸiminin baÅŸarılı olamaması dört temel faktör çerçevesinde deÄŸerlendirilebilir.
Birincisi, milletin darbeye karşı irade göstererek sokaÄŸa çıkmasıdır. Ä°lk saatlerden itibaren halk, darbeci birliklerin iÅŸgal ettiÄŸi kritik noktalarda toplanarak müdahale etmiÅŸtir. Ä°ÅŸ makinaları ve ÅŸahsi araçların askeri kışlaların önüne çekilmesi, daha fazla askeri birliÄŸin kışlalardan çıkmasını engelledi. Havaalanı, köprü, emniyet birimleri, CumhurbaÅŸkanlığı Külliyesi gibi iÅŸgal edilen kritik noktalarda da gösterilen sivil direniÅŸ, bu alanlarda darbenin etkinlik göstermesinin önüne geçti. Dahası en ağır silahlarla donanmış darbeci birliklere bile halkın müdahale etmesi ve kendilerine açılan ateÅŸe raÄŸmen geri adım atmaması diÄŸer güvenlik güçlerinin darbe güçlerine karşı üstünlük saÄŸlamasına katkıda bulundu. Darbecilerin TRT’de sıkıyönetim metnini zorla okutmalarına raÄŸmen halkın geri adım atmaması ve TRT’ye müdahale ederek buradaki güçlerin teslim olmasını saÄŸlaması halkın iradesini gösteren önemli bir iÅŸaret oldu. Kısacası, halk sahip olduÄŸu bütün imkanları, silaha baÅŸvurmadan ve ne kamu malları ne de özel hiçbir mülke zarar vermeden, çok etkili bir sivil direniÅŸ örneÄŸi gösterdi.
Ä°kinci unsur ise CumhurbaÅŸkanı R. Tayyip ErdoÄŸan’ın güçlü liderliÄŸidir. Darbe giriÅŸiminin en sıcak saatlerinde CumhurbaÅŸkanı’nın birçok televizyon kanalına baÄŸlanarak darbeye karşı duracağını ilan etmesi ve halkı da demokrasiye sahip çıkmaya çağırması süreci tersine çeviren dönüm noktası olmuÅŸtur. Dahası darbecilerin kontrolündeki F-16’ların havalandığı saatlerde büyük bir risk alarak Ä°stanbul’a gelmesi ve halkla kucaklaÅŸması darbeye karşı mücadelede büyük bir motivasyon saÄŸladı. TSK, Emniyet ve MÄ°T içinden darbeye karşı gelen ve halkın iradesi ile bütünleÅŸen direniÅŸ, böylece hem moral üstünlüÄŸünü ele geçirmiÅŸ hem de etkin bir liderlik yönetimine kavuÅŸmuÅŸ oldu.
Darbe giriÅŸimini baÅŸarısızlığa uÄŸratan üçüncü unsur ise hükümetin kararlılığı olmuÅŸtur. Darbe giriÅŸiminin ilk saatlerinde BaÅŸbakan Binali Yıldırım’ın telefonla televizyona baÄŸlanarak darbeye karşı duracaklarını açıkça ifade etmesi ve kabinedeki bakanların da aynı iradeyi göstermesi, darbeye karşı kamusal imkanların harekete geçirilmesi ile sonuçlandı. CumhurbaÅŸkanı ve BaÅŸbakan’ın hem operasyonel süreci yönetmesi hem de kriz yönetimi baÄŸlamında kamuoyuyla iletiÅŸimi saÄŸlamaları darbeye karşı bütüncül bir sürecin yürütülmesi açısından önemliydi.
Bu anlamda darbenin gerçekleÅŸmesini engelleyen dördüncü unsur güvenlik birimlerinin inisiyatifi oldu. BaÅŸta Özel Harekat olmak üzere, emniyete baÄŸlı birimler ile MÄ°T’in elindeki imkanları seferber etmesi, ağır silahlara sahip darbecilere karşı mukabele gücü oluÅŸturdu. Ayrıca baÅŸta Özel Kuvvetler olmak üzere TSK içindeki birçok birimin Cuntaya karşı direnmesi, birçok üst düzey komutanın medya aracılığıyla cuntacıları desteklemediÄŸine dair açıklama yapması, darbe giriÅŸiminin baÅŸarıya ulaÅŸmasını engelledi. Bütün bu unsurların darbeyi engellemesi olması, Türkiye’de siyasetin bu tür giriÅŸimlerle yönlendirilemeyeceÄŸinin çok güçlü bir kanıtı haline geldi.
3. Darbe giriÅŸimi tam olarak bertaraf edilmedi mi, insanlar neden hala sokaklardalar?
Yakın tarihe bakıldığında, darbe giriÅŸimlerinin bazı durumlarda ikinci dalgada baÅŸarıya ulaÅŸtıklarını göstermektedir. 1953’te Musaddık’a karşı gerçekleÅŸen darbede günlerce darbeye karşı direnen halk, tehlikenin geçtiÄŸi ve Musaddık’ın iktidarda kaldığına dair ikna olduÄŸunda sokaklardan geri çekilmesinin hemen ardından gelen ağır ikinci dalga onu devirmiÅŸti. Ayrıca 9 Mart 1971 tarihinde Türkiye’de cunta giriÅŸimi engellenmesine raÄŸmen 12 Mart’ta darbenin gerçekleÅŸmesi hafızalarda tazeliÄŸini korumaktadır.
CumhurbaÅŸkanı, halk, hükümet ve güvenlik birimlerinin darbeye karşı baÅŸlayan direnci ilk saatlerden itibaren etkisini göstermeye baÅŸlamış ve darbecilerin iÅŸgal ettikleri kurumlardan ve sokaklardan tedricen geri çekilmelerini doÄŸurmuÅŸtur. 16 Temmuz sabahında BoÄŸaziçi Köprüsü’ndeki askerlerin geri çekilmesi, alan kontrolünün saÄŸlandığına iÅŸaret etmiÅŸtir. Ancak CumhurbaÅŸkanı’nın halka yönelik olarak doldurduÄŸu alanlardan geri çekilmemeleri çaÄŸrısı ve halkın bu çaÄŸrıya uyarak sokaklarda kalması dikkat çekicidir.
Günümüze kadar darbelerin ülkede yarattığı tahribat fakat daha önemlisi darbe giriÅŸiminin faili olan FETÖ’nün uygulamaya koyduÄŸu yöntemler, halkı tedbirli davranmaya yöneltmiÅŸtir. Bununla birlikte darbecilere karşı alan kontrolü saÄŸlanmış olsa da tehlikenin bütün boyutlarıyla atlatıldığını söylemek güçtür. Darbe giriÅŸiminin ilk dalgası bertaraf edilmesine raÄŸmen Malatya 7. Ana Jet Üssü’ndeki hareketlilik, Konya 3. Jet Üssü’ndeki operasyon ve Sabiha Gökçen Havaalanı’nda gözaltı kararına direnen Jandarma Komutanının emrindeki askerlere ateÅŸ emri vermesi gibi örnekler yaÅŸandı.
Son üç yıllık süreçte kamuoyu FETÖ’nün nasıl entegre bir ÅŸekilde iÅŸlediÄŸine ÅŸahit oldu. Dolayısıyla baÅŸta yargı olmak üzere diÄŸer bürokratik kurumlardaki FETÖ’ye baÄŸlı kiÅŸilerin pasifize edilmesi elzemdir. Bu anlamda kamuoyu açık bir beklenti içine girmiÅŸtir. Hem darbecilerin yargılanması hem de bundan sonra darbe giriÅŸiminde bulunma teÅŸebbüslerini caydıracak etkili cezaların uygulanmasını beklemektedir. Bu baÄŸlamda darbe giriÅŸiminin önlenmesinde büyük bir rol oynayan halk idam cezasının geri getirilmesine yönelik taleplerini açık bir ÅŸekilde dile getirmektedir.
4. Darbe girişiminin uluslararası boyutu nasıl anlamlandırılabilir?
Darbe girişiminin uluslararası boyutu iki aşamada değerlendirilebilir:
Birincisi, darbe öncesi Türkiye etrafında oluÅŸturulan imaj. Bu çerçevede uluslararası kamuoyunda Türkiye’ye yönelik “DAÄ°Åž’e yardım” yaftalaması demokratik yollarla seçilen CumhurbaÅŸkanı ve hükümetin meÅŸruiyetine gölge düÅŸürmeye yönelikti. Bunun yanında, son birkaç aydır ABD basınında kışkırtıcı bir dille gündeme getirilen darbe söylemleri, birbirini tamamlayan süreçler oldu.
Ä°kinci aÅŸama ise Türkiye’de 15 Temmuz gecesi darbe giriÅŸimi haberlerinin yayılmaya baÅŸladığı andan itibaren uluslararası aktörlerin tepkileriydi. Özellikle Türkiye’nin güçlü iliÅŸkilere sahip olduÄŸu ABD, AB ve diÄŸer Batılı ülkelerden demokratik deÄŸerleri destekleyen açıklamalar duyması gerekirdi. Maalesef bu ülkeler bu desteÄŸi sunmak istemedi. Türkiye’de demokratik ve meÅŸru hükümeti vaktinde destekleme eÄŸilimi göstermediler.
ABD’den ilk resmi açıklama John Kerry’dendi. Kerry’nin “Umarım Türkiye'de huzur, barış ve istikrar olur” sözleri darbeyi sorunsallaÅŸtırmamaktaydı ve demokratik yöntemlerle seçilmiÅŸ bir hükümete destekten uzaktı. BaÅŸkan Obama’nın hükümete destek açıklaması ise oldukça geç bir vakitte geldi. AB’nin de ilk tepkisi hem oldukça geç bir vakitte geldi hem de oldukça cılızdı. Bunun yanında Pentagon’da görevli üst düzey bazı generallerin hem darbenin baÅŸarılı olduÄŸuna dair söylentiler yayması hem de darbenin baÅŸarılı olması beklentisini dile getirmeleri, sadece seçilmiÅŸ meÅŸru hükümetin deÄŸil, aynı zamanda Türk kamuoyunun da iradesinin tersine açıklamalardı. BM’nin darbeyi kınamaya yönelik karar tasarısı ise darbeci Sisi yönetimindeki Mısır’ın vetosuna takıldı. Liberal ve demokratik söylemleri her fırsatta dile getiren bu kurumların darbe giriÅŸimine karşı tepkisi Türkiye kamuoyunu tatmin etmekten çok uzak kaldı.
Buna karşın Azerbaycan’dan Somali’ye, Afrika’dan OrtadoÄŸu’ya kadar hem resmi ağızlardan hem de sokaklardan gelen ilk tepkiler, demokratik yöntemlerle seçilmiÅŸ Türkiye CumhurbaÅŸkanı ve hükümetini desteklemeye yönelikti. FETÖ’nün uluslararası aÄŸda örgütlenmesine bakıldığında Türkiye’nin bu hassasiyeti açık bir ÅŸekilde anlaşılır olmaktadır. Ancak darbe giriÅŸimi Türkiye’de bertaraf edildikçe uluslararası boyutta yeni enstrümanlar devreye girdi. Stratfor’un, 15 Temmuz gecesi, suikasta uÄŸradığı Marmaris’ten Ä°stanbul’a gelmekte olan CumhurbaÅŸkanlığı uçağının uçuÅŸ rotasına iliÅŸkin koordinatları vermesi kaba bir tehdit mahiyetindeydi. 18 Temmuz sabahı da Wikileaks Twitter hesabından Türkiye ile ilgili 100 bin dokümanın yayınlanacağını ve bu belgelerin Türkiye’deki kavgayı etkileyeceÄŸini duyurdu. Bu yaklaşımlar, darbe giriÅŸiminin operasyonel odağının uluslararası boyutuna iÅŸaret etmektedir. Halbuki Türkiye’nin uluslararası kurum ve aktörlerden yana somut beklentiler içindedir.
5. Fethullah Gülen’in ABD tarafından iade meselesi nasıl deÄŸerlendirilmelidir?
Terör örgütlerinin tasfiye edilmesinin en önemli boyutlarından birisi, lider kadrosunun etkisizleÅŸtirilmesidir. Darbe giriÅŸiminin bertaraf edilmesiyle birlikte FETÖ’nün pasifize edilme süreci hızlanacaktır. Bu anlamda Fethullah Gülen’in iadesi de örgütün tasfiye edilmesi noktasında önem kazanmaktadır. Darbe giriÅŸiminin ardından 16 Temmuz Cumartesi günü halka hitaben yaptığı konuÅŸmada CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, ABD yönetimine hitaben model ortaklığı hatırlatarak, “darbe giriÅŸimini yöneten örgütün başındaki zatın Türkiye’ye iadesini” talep etti. Adalet Bakanı Bekir BozdaÄŸ da iade için gerekli iÅŸlemleri yaptıklarını açıkladı.
Aslında Türkiye uzun süredir Gülen’in iadesini istemekteydi, ancak ABD bu talebe karşılık vermemiÅŸti. Söz konusu darbe giriÅŸiminden sonra ABD’nin bu talebe nasıl cevap vereceÄŸi hala açıklığa kavuÅŸmuÅŸ deÄŸil. DışiÅŸleri Bakanı Kerry bir yandan darbe soruÅŸturmasında iÅŸbirliÄŸine gidebileceklerini dile getirirken, Gülen’in iadesi konusunda “somut kanıtlar” ÅŸartını dile getirerek olayın hukuki boyutuna iÅŸaret etmiÅŸtir. Bu anlamda ABD Ankara Büyükelçisi John Bass da yaptığı açıklamada üç temel noktaya dikkat çekmiÅŸtir: Birincisi, Gülen sempatizanlarının dezenformasyonu, ikincisi kamuoyunda darbenin arkasında ABD’nin olduÄŸu kanaatinden duydukları rahatsızlık ve üçüncüsü ise anlaÅŸma gereklerinin yerine getirildiÄŸi takdirde Gülen’in iadesi konusunda da iÅŸbirliÄŸine hazır olduklarıdır. Türkiye’nin 1980’den beri ABD ile “suçluların iadesine iliÅŸkin anlaÅŸma”ya sahip olduÄŸu bilinmektedir. Dolayısıyla iadenin hukuki altyapısı hazırdır. Ancak mesele daha çok siyasi bir mahiyete sahiptir ve iadenin gerçekleÅŸmesi için ABD karar vericilerinin siyasi inisiyatif göstermesi gerekmektedir. Türkiye stratejik ortağı olan ABD’nin bu direncini anlamakta zorlanmaktadır. Kerry ve John Bass’ın iÅŸbirliÄŸine yönelik ifadelerinin somutlaÅŸması ve Türkiye’nin beklentilerini karşılaması gerekmektedir. Gülen’in ABD’de ikamet etmesi dolayısıyla Türk kamuoyu –John Bass’ın da dile getirdiÄŸi gibi– darbe giriÅŸiminin arkasında ABD’nin bulunduÄŸu kanaatini taşımaktadır. Obama yönetiminin bu algıyı kırmakla ilgili atabileceÄŸi en etkili adım Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesidir.
?????? ???? ???????? ???? ???
Für Deutsch hier klicken