"Can çıkar huy çıkmaz" derler ya şu neoconlar dünyayı darmadağın ettiler hala hiçbir hicap duymadan dünyaya nizam verme huylarını terk etmiyorlar. Mesianik, hastalıklı ve dünyaya sadece felaket getiren, daha da ileri gidelim DAİŞ gibi terör örgütlerinin ortaya çıkmasının baş müsebbibi olan neconlar, şimdilerde 28 Şubat sürecinde olduğu gibi kafayı Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a takmışlar.
Hafızanızı tazeliyeyim: Tarih Mart 1997, İslamofobik neoconların bülteni The Middle East Quarterly’de 28 Şubat’ın mimarlarından, söz konusu Türkiye olunca karanlıklar prensi olarak adlandırabileceğimiz Alan Makovsky bir yazı kaleme aldı. Başlık tanıdık gelecek: "Erbakan’la nasıl uğraşmak lazım?" Bu ukala başlık, en başta ABD’nin bir "Erbakan sorunu" olduğu ve bu sorunun ABD’nin Türkiye’nin işlerine burnunu sokmayı kendisine hak olarak görmesinden değil, Erbakan’ın kendisinden kaynaklandığı mesajını veriyor. 28 Şubat sürecinde nelerin yaşandığını hatırlayanlar, hatırladıklarıyla Makovsky’nin ABD hükümetine Erbakan’la nasıl uğraşılması gerektiği konusunda verdiği bazı tavsiyelere baksın:
Ordu dahil Türkiye’deki Amerikan dostlarını destekleyin. Tüm İslami hareketlere darbe vurulurken paralel yapının bu dönemlerde semirdiğini unutmayın. Laikliği destekleyin ve Türkiye’deki laik dostların altını oymayın. Erbakan’la aranıza mesafe koyun, Washington’a kesinlikle davet etmeyin. Erbakan’ın söylemlerine sert bir şekilde karşılık verin.
Beş sene sonra Çevik Bir aynı dergiden tekmil verecek ve yazdığı makaleyle 28 Şubat darbesini nasıl yaptığını " Erbakan’ın Türkiye’yi İslam’a yöneltmesine izin veremezdik" sözleriyle böbürlenerek anlatacaktı.
Aradan neredeyse yirmi sene geçti, şimdi de Türkiye düşmanlığı bültenine dönüşen Foreign Policy’de Irak işgalinin planlayıcısı ve DAİŞ’in en büyük müsebbibi olan neocon ekipten John Hannah diye bir savaş suçlusu yine Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a nefret kusan bir yazı yazmış. Başlık: "Erdoğan gibi bir sorunu nasıl çözersin?" Tanıdık geldi mi? Bu zevatın kronik hastalığı, nefretlerini hakikat; düşüncelerini ilahi emir olarak görmeleridir. Geçenlerde bu köşede değindiğim Foreign Affairs’te yazan kara cahil gibi Hannah da okyanusun diğer tarafından PKK ile mücadeleden DAİŞ’e, Gezi’den AK Parti siyasetine kadar Türkiye’ye dair her şeyi, muhalif gazetelerden okuduklarına kozmik bir değer atfedercesine, bilgiçlik taslayan bir cahil gibi yazıya dökmüş. Yazarın iddialarını bahse değer bulmuyorum, böyle bir yazının Hannah ve ekibinin hangi suçlarını örtmek için kaleme alındığı meselesine de girmiyorum.
Fakat Makovsky gibi küstahça Türkiye’ye operasyonlar üzerinden nizam verme çabası ve bunu kendinde hak görmesi, Türkiye’deki iktidar-muhalif tüm çevrelerin lanetlemesi gereken aşağılık bir girişim. 28 Şubat gibi tehdit ediyor satır aralarında. Askerle yani darbeyle, Gezi benzeri bir operasyonla, Türk-Kürt iç savaşıyla, 17-25 Aralık benzeri operasyonlarla telmih yapıyor neocon aklıyla. 28 Şubat’ta kırmızı çizgileri Türkiye-İsrail ilişkileriydi neoconların, Çevik Bir’in de dediği gibi dokunanı yaktılar. Anlaşılan şimdiki kırmızı çizgileri ise başkanlık sistemi. Yazı başkanlık sistemiyle başlıyor, yukarıda sıralanan tehditlerle bitiyor. En dikkatsiz okuyucu bile noktaları birleştirip okların gerçek hedefini bulabilir.
Dünyanın bir neocon küstahlığı sorunu var. Bir seri katilin kurbanlarını suçlamasına benzer bir psikoloji ile hala utanmadan tepeden bakabiliyorlar. Oysa ayar çekmeye çalıştıkları Türkiye, 28 Şubat Türkiyesi değil. Ülke saydıkları tehditlerle en kritik zamanlarda mücadele etti ve ayakta kalmayı bildi. Yine de 28 Şubat’ta ülkeyi ateşe atan bu küstah ekip ve Türkiye’deki dostlarına karşı gözleri dört açmak lazım. Nostaljik ruh haliyle boşuna kıpırdanmıyorlar son günlerde.
[Akşam, 20 Haziran 2016].