SETA > Yorum |
Muhtemel Ateşkes Sonrası AB yi Bekleyen Rus Gazı Açmazı

Muhtemel Ateşkes Sonrası AB’yi Bekleyen Rus Gazı Açmazı

24 Şubat tarihinde 3. yılını dolduran Rusya – Ukrayna Savaşı'nın sona ermesi ihtimali bugün her zamankinden daha fazla görünüyor. 20 Ocak tarihinde ikinci kez Beyaz Saray'da göreve başlayan ABD Başkanı Donald Trump seçim kampanyası süresince hem Gazze hem de Ukrayna Savaşı ile ilgili çeşitli açıklamalar yapmış, savaşları bitirmeyi planladığını ifade etmişti. Başkan olmasının ardından Gazze konusundaki planları ABD'nin yerleşik politikalarının dışına çıkamayacağını açıkça gözler önüne serdi. Rusya Ukrayna arasındaki savaşla ilgili tutumu ise Joe Biden'dan farklı olarak Ukrayna yerine Rusya'nın yanında yer almasıyla mevcut politikanın dışına çıkılabileceğine işaret ediyor. Bu durumun Rusya'nın en büyük gelir kalemini oluşturan enerji ihracatını, ticaretini ve küresel enerji piyasalarını nasıl etkileyebileceği bu yazının konusu.

24 Şubat tarihinde 3. yılını dolduran Rusya – Ukrayna Savaşı'nın sona ermesi ihtimali bugün her zamankinden daha fazla görünüyor. 20 Ocak tarihinde ikinci kez Beyaz Saray'da göreve başlayan ABD Başkanı Donald Trump seçim kampanyası süresince hem Gazze hem de Ukrayna Savaşı ile ilgili çeşitli açıklamalar yapmış, savaşları bitirmeyi planladığını ifade etmişti. Başkan olmasının ardından Gazze konusundaki planları ABD'nin yerleşik politikalarının dışına çıkamayacağını açıkça gözler önüne serdi. Rusya Ukrayna arasındaki savaşla ilgili tutumu ise Joe Biden'dan farklı olarak Ukrayna yerine Rusya'nın yanında yer almasıyla mevcut politikanın dışına çıkılabileceğine işaret ediyor. Bu durumun Rusya'nın en büyük gelir kalemini oluşturan enerji ihracatını, ticaretini ve küresel enerji piyasalarını nasıl etkileyebileceği bu yazının konusu.

Hatırlanacağı üzere Rusya, savaş öncesinde petrolden doğal gaza, kömürden nükleer enerjiye enerjinin hemen her alanında en önemli aktörlerden biri idi. En büyük üçüncü petrol üreticisi ülke olan Rusya, en fazla ham petrol ihraç eden ikinci ülke idi. Doğal gaz konusunda en büyük ikinci üretici, en büyük ihracatçı konumundaydı. En büyük beş kömür üreticisi ve ihracatçısı arasında yer alan ülke aynı zamanda dünya genelinde en fazla nükleer enerji santrali inşa eden ve projelendiren ülke idi. Günümüzde nükleer santrallerin yakıt olarak kullandığı uranyumun zenginleştirilerek yakıt haline getirilmesi konusunda da dünyanın en büyük kapasitesine sahip olmasıyla lider idi. Ancak savaş sonrasında bu tabloda bazı değişiklikler oldu.

ABD, AB ve müttefikleri öncülüğünde Rusya'ya uygulanan yaptırımlar önce Rus kömürü ve petrolünü hedef aldı. Enerji gelirleri içinde en büyük paya sahip olan Rus petrolünün ticareti G7 ülkelerinin tavan fiyat uygulamasıyla karşı karşıya kaldı. Onu AB'nin tankerlerle ihraç edilen petrole uyguladığı yaptırımlar izledi. AB, Macaristan başta olmak üzere boru hatları aracılığıyla ithal edilen Rus petrolüne bağımlı olan ülkelerin itirazları nedeniyle boru hattı petrolünü muaf tutmak zorunda kaldı. ABD, savaş öncesinde uygun fiyatlı olması dolayısıyla dönem dönem az miktarda da olsa ithal ettiği Rus LNG'sine yaptırım kararı aldığında, Kremlin'in LNG ticaretinin bundan etkilendiğini söylemek güç. Çünkü AB üyesi ülkeler Rusya'dan LNG almayı artırarak sürdürdüler. 2024 yılının ikinci yarısında devreye aldığı Rus LNG sanayisini hedef alan yaptırımları üye ülkelerin LNG ithalatını durduracak hükümler içermiyordu. Çünkü AB, boru hatları aracılığıyla ihraç ettiği gazı durduran Rusya'dan coğrafi olarak da yakın olması dolayısıyla hızlı ve uygun fiyatlı LNG ithalatını engellemenin doğal gaz arz güvenliğine için tehdit oluşturacağını biliyordu. Zira ABD menşeili LNG ithalatını artıran AB için Rus LNG'si de hala oldukça önemli; savaş sonrasında en fazla LNG'yi ABD'den ithal eden 27 üyeli bloğun en fazla LNG ithal ettiği ikinci ülke üç yıldır Rusya.

Yukarıda da bahsedildiği gibi, Rus boru gazının AB piyasasından büyük ölçüde silinmesi Rusya'nın gaz akışını durdurmasıyla gerçekleşti. Yaptırımlar karşısında Kremlin boru hattı ihracatına son vermeyi seçti. Bunun sonucunda ucuz Rus gazından mahrum kalan çok sayıda üye ülkede çeşitli olumsuzluklar baş gösterdi, göstermeye de devam ediyor. Bunlardan en önemlisi Almanya'da yaşanan "sanayisizleşme" süreci. Gübre, kimya, demir çelik gibi doğal gaza doğrudan bağımlı olan sektörlerde iflaslar ve üretim kapasitesinde düşüşler gözlemlendi. Çin'in artan elektrikli araç hakimiyetinin önünü içten yanmalı motora sahip araçların karayollarından çekilmesi uğruna açan ülkede bugün en büyük otomotiv üreticilerinin yaşadığı zorluklar artan enerji maliyetleriyle de yakından ilgili. Bu şartlar altında Başkan Trump'ın duruma müdahil olmasının da etkisiyle bugün ateşkese yakın olan Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında AB'nin nasıl bir tutum sergileyeceği merakla bekleniyor. Denkleme AB üyesi ülkelerde gerçekleşen seçimleri ve oyunu hızla artıran aşırı sağ partileri de eklediğimizde AB'de yeniden retorik ve eylem farkının görülmesi oldukça muhtemel.

Almanya'da seçim kampanyası süresince Trump'a benzer bir tutum sergileyerek yenilenebilir enerji, bilhassa rüzgar enerjisi, karşıtı söylemler kullanan AfD bugün en çok oy alan ikinci parti konumunda. Parti eş başkanı Alice Weidel kampanya boyunca ucuz Rus gazını Almanya piyasasıyla yeniden buluşturmayı vaat etmişti; Kuzey Akım1 boru hattının yeniden devreye alınması ve Kuzey Akım2'nin askıya alınan izin sürecinin ve ardından gaz akışının başlatılması planlanmıştı. Bu durum AB bürokratları ve çeşitli nedenlerle Rus gazına karşı olan üye ülkelerde rahatsızlığa neden olmanın yanı sıra Ukrayna'da da endişelere yol açtı.

1 Ocak itibariyle Rusya ve Ukrayna arasındaki 1991 yılından bu yana Rus gazının AB üyesi ülkelere taşınmasını sağlayan transit anlaşmanın sona ermesi Ukrayna'da kısmi rahatlığa neden olmuştu. Transit gelirlerini altyapısının yüzde 80'inden fazlasının zarar görmesine yol açan savaşın ardından bir kenara koyan Kiev Yönetimi Kremlin'in de anlaşmayı yenilememe yönündeki tutumuyla birleşince Rusya'nın savaşı sürdürmesine yardımcı olunması durumu ortadan kalkmış oldu. Ancak Avusturya gibi, Macaristan gibi sınırlı altyapı erişimine sahip ülkelerde, Rus gazının yeniden ithal edilmesi için girişimler söz konusuydu. Buna bir de Almanya'daki yeni hükümet ortağının Rus gazı yanındaki tutumu eklenince AB ile Rusya'nın yeniden anlaştığı bir senaryoda Ukrayna'nın 2019 yılında da olduğu gibi Rusya ile müzakere masasına oturtulmasına neden olabileceği söylenebilir. Topraklarını işgal eden ve çok sayıda insanının hayatını kaybetmesine yol açan Kremlin'in ucuz gazının AB ülkeleriyle buluşmasına aracılık etmek durumunda kalan Ukrayna için ilk akla gelen çözüm, transit gelirlerde artış talep etmek olabilir.

Ancak bu denklemde Trump'ı göz ardı etmemek gerek. Bir önceki başkanlığı döneminde Almanya başta olmak üzere çok sayıda AB üyesi ülkeye ABD'den LNG ithal etmesi ve ithalat miktarını artırması için baskı yapan ABD Başkanı'nın, Amerikan LNG'sinin AB piyasasından çekilmesini istemeyeceği de bir gerçek. Bu durumda AB, Rusya'dan başlayacak gaz akışını dengelemek için ABD'li tedarikçilerle uzun dönemli sözleşmeler yapmaya yönelebilir. Savaş öncesi döneme kıyasla Rusya'dan ithal ettiği boru gazı miktarını azaltarak ABD'den LNG ithalatını sürdürmek, AB için tek bir tedarikçiye bağımlı olmayı engelleyebilir. Azerbaycan, Cezayir, Mısır aracılığıyla İsrail ve GKRY gibi ülkelerden gaz ithalatını artırmak da bir alternatif olabilecekken bu alternatiflerin kısa vadede gerçekleştirilmesinin mümkün olmaması, uygun fiyatlı Rus boru gazını AB piyasası için bir kez daha cazip kılıyor.

[Sabah, 8 Mart 2025]