Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’da 24 Eylül’de yapılacak parlamento seçimlerinde Türkiye kökenli seçmenleri, Merkel’in başında olduğu Hıristiyan Demokratlara, SPD’ye ve Yeşiller’e oy vermemeye çağırması Almanya seçimlerini Türkiye’de konuşulan konular arasına kattı. Türkiye’deki seçimler ve diğer siyasi gelişmeler Alman medyasının ve siyasetçilerinin aşırı ilgisi nedeniyle sürekli bu ülkenin gündeminde yer aldığı için böylece bir mütekabiliyet oluşmuş oldu.
Yani Almanya’ya, “siz bizim siyasetimizle ilgilenirseniz biz de sizin siyasetinizle ilgileniriz” mesajı verildi.
Aslında Türkiye’nin, Almanya siyasetiyle ilgilenmesi için daha fazla sebebi var. Üç milyondan fazla Türkiye kökenli insan yaşıyor bu ülkede. Buna karşılık Berlin’in Türkiye siyasetine ilgisi, nüfuz siyaseti ve bu ülkedeki Türkiye karşıtı lobinin faaliyetlerinden kaynaklanıyor.
Almanya seçimlerine ve seçim sonuçlarının Türkiye’ye muhtemel etkilerine biraz yakından bakalım.
Son kamuoyu yoklamaları, yüzde 5 baraj uygulaması olan Alman Meclisine altı partinin gireceğini gösteriyor: CDU/CSU, SPD, FDP, AfD, Yeşiller ve Sol Parti. Aralarında Forsa, Emnid ve Allensbach’ın da bulunduğu yedi büyük kamuoyu araştırma şirketinin tahminlerinin ortalaması alındığında bu altı partinin oy dağılımları şu şekildedir:
Bu tahminlere göre üç tane koalisyon ihtimalinden bahsedilebilir.
- CDU/CSU-FDP Koalisyonu: Mevcut tahminlerin ortalaması alındığında yüzde 48 oy oranına ulaşması beklenen bu iki partinin mecliste çoğunluğa sahip olarak bir koalisyon hükûmeti kurma ihtimali var. SPD yerine daha küçük FDP ile koalisyon kurması Merkel’in iç ve dış politikadaki hareket alanını genişleteceği için CDU/CSU’nun ilk tercihi bu olacaktır.
- CDU/CSU-FDP-Yeşiller Koalisyonu: İlgili partilerin renklerinin (siyah, sarı ve yeşil) Jamaika bayrağının renklerine benzemesinden dolayı “Jamaika Koalisyonu” olarak adlandırılan bu koalisyonun Merkel için, FDP ile yeterli sandalye sayısına ulaşamaması durumunda gündeme gelebileceği belirtiliyor. Geleneksel olarak Hıristiyan Birlik Partilerinden birçok konuda ayrışan Yeşiller’in de artık hükûmete katılmak için bu koalisyona sıcak bakmaya başladığı ifade ediliyor.
- CDU/CSU-SPD Koalisyonu: Birinci parti olmasına kesin gözüyle bakılan CDU/CSU’nun FDP ile yeterli çoğunluğu yakalayamaması ve Yeşiller’i de “Jamaika Koalisyonu”na ikna edememesi durumunda yeniden SPD ile “Büyük Koalisyona” yönelmesi gerekecektir. Merkel’in partisinin küçük ortağı CSU’yu Yeşiller’in de dâhil olacağı üç partili koalisyona ikna etmekte zorlanacağı ve FDP ile yeterli çoğunluğa ulaşamazsa SPD ile yeniden bir hükûmet kurmak zorunda kalacağı ifade ediliyor.
Yine bu tahminler çerçevesinde, Merkel’in 24 Eylül seçimleri sonrasında Almanya’da dördüncü kez başbakanlık koltuğuna oturması kesin gibi görünüyor. Aşırı sağcı AfD ile kimse koalisyon kurmayacağına göre, Merkel’in başbakanlığını engelleyecek tek koalisyon SPD, Yeşiller, Sol Parti ve FDP’nin hepsinin katılacağı bir hükûmet olacaktır ki, bu da imkânsıza yakındır.
Bu tabloya Türkiye açısından bakıldığında yapılması gereken ilk tespit, Alman meclisine girecek bütün partilerin Türkiye karşıtı oldukları gerçeğidir. Hepsi Alman hükûmetinin Türkiye’ye yönelik müdahaleci politikalarına destek veriyor, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin sonlandırılmasını veya askıya alınmasını istiyor ve Türkiye’de yapılan 16 Nisan Referandumunda “hayır” kampanyasına aktif destek verdiler. Hiçbiri 15 Temmuz darbe girişimi konusunda Türkiye hükûmetine destek vermedi.
Almanya, iktidarı ve muhalefetiyle Türkiye’ye karşı politikalarda dayanışma içerisinde…
Peki ya Türkiye’deki muhalefet partileri?
[Türkiye Gazetesi, 26 Ağustos 2017].