Suudi Arabistan'da son dönemde yaşanan dönüşümün arkasındaki isim olarak bilinen Veliaht Prens Muhammed bin Selman bu göreve gelişininardından ilk yurt dışı ziyaretlerini düzenlemek üzere Mısır, İngiltere ve ABD'yi kapsayan bir tur gerçekleştiriyor. Selman'ın bu tur kapsamında tercih ettiği ülkelerin Suudi Arabistan'la olan ilişkilerine daha yakından bakıldığında gezinin motivasyonlarına dair açık işaretlere ulaşmak mümkün. Hatırlanacağı üzere Mısır'da 2013'te gerçekleşen askeri darbenin en büyük destekçilerinden birisi Suudi Arabistan'dı. Riyad yönetimi darbeyi izleyen süreçte Sisi rejimine en fazla mali yardımda bulunan ülke olarak dikkat çekmişti. Bunun karşılığını Kahire'nin Akabe Körfezi'nin Kızıldeniz çıkışında stratejik bir konumda bulunan Tiran ve Sanafir adalarını Suudi Arabistan'a devretme kararı ile alan Riyad yönetimi Mısır üzerindeki hakimiyetinin sürmesini bölgesel politikalar açısından hayati görmekteydi. Bu çerçevede Mısır'a gösterdiği önemivurgulamak isteyen Muhammed bin Selman yurt dışı gezisinin ilk durağı olarak bu ülkeyi seçti. Öte yandan gezinin hemen öncesinde Mısır Yüksek Mahkemesi Tiran ve Sanafir adalarının Suudi Arabistan'a devredilmesinin önündeki hukuki tartışmaları sonlandıran bir karar alarak iki adanın nihai statüsünü belirlemiştir. Karara göre Tiran ve Sanafir adaları Suudi Arabistan toprağı şeklinde kabul edilmiştir. Bu kararın olumlu yansımaları Selman ile Mısır lideri Abdülfettah Sisi arasındaki görüşmeler sırasında da gözlemlenmiştir. İki ülke liderleri stratejik alanlarda yeni iş birlikleri konusunda uzlaşırken 16 milyar dolarlık ortak bir yatırım fonu kurulması konusunda da anlaşma imzalanmıştır. İki ülkenin ortaklaşa yürüteceği açıklanan projede Kızıldeniz bölgesinde yeni bir tatil ve eğlence şehri kurulmasına karar verilmiştir. Görüşmeler kapsamında Sisi'nin Selman'a Süveyş Kanalı bölgesinde gerçekleştirilen bazı proje alanlarını gezdirerek görev sırasındaki çalışmalarını tanıtması ise Sisi'nin Mısır'a önemli miktarlarda ekonomik yardımda bulunan Suudi Arabistan yönetimine "hesap verdiği" şeklinde yorumlanmıştır. Bu arada, Selman'ın ziyaretinin sembolik boyutu da dikkatlerden kaçmamıştır. Ülkesinde başlattığı reform süreciyle yeni bir Suudi Arabistan imajı yaratmaya çalışan Selman Kahire Operası'nda "Kendine Dön" isimli bir performansa katılmıştır. Selman'ın bir başka sembolik hamlesi de Kıpti Kilisesi'ni ziyaret ederek Kıpti lider Papa II. Tavadros ile görüşme gerçekleştirmesidir. Bu gibi girişimlerle reformcu imajını teyit etmeye çalışan Selman İngiltere ve ABD ziyaretleri öncesi de Batı kamuoyuna bu yönde mesaj vermek istemiştir. İngiltere'den istediğini alabilecek mi? Veliaht Prens Selman'ın ikinci durağı ise İngiltere olmuştur. Londra temaslarında Suudi liderin ana gündem maddeleri arasında başlatılan reform girişimine destek bölgesel politikalarda ortaklık ve ekonomik iş birliğinin artırılması gibi konular yatmaktadır. Nitekim bu çerçevede iki ülke arasında birçok farklı alanda en az 1,5 milyar doları bulan 18 iş birliği anlaşması imzalanmıştır. Veliaht Prens Selman'ın İngiltere'nin desteğini kazanması ülkesindeki iktidar mücadelesinde olası rakiplerinortadan kaldırılması konusunda ciddi bir kazanım olarak görülecektir. Bunun yanında 2017'nin yaz aylarında Suudi Arabistan'ın liderliğinde başlayan ve Katar'ı hedef alan politikasında halen kesin bir sonuç elde edemeyen Riyad yönetimi bu konuda da Londra'nın desteğini aramaktadır. Katar'la tarihsel güçlü ilişkileri olan ve Doha'ya yönelik baskı sürecinde yönetimdeki El-Sani ailesine desteğini gösteren İngiltere'nin bu konuda bir politika değişikliğine gitmesi krizin gidişatında önemli bir rol oynayacaktır. Veliaht Prens Selman'ın bu yönde bir politika değişikliğine gitmesi beklenmeyen Londra'ya özellikle "ekonomi" silahını kullanarak yaklaşması kaçınılmazdır. Nitekim Selman'ın gezisinde öne çıkan konulardan bir diğeri de ekonomidir. Suudi Arabistan petrol şirketi Aramco'nun halka arzı süreciyle yakından ilgilenen İngiltere ilk etapta hayata geçirilecek ve 100 milyar dolar tutarında olacak yüzde 5'lik ihalenin Londra'da gerçekleşmesini amaçlamaktadır. Bu konuda New York ve Hong Kong ile yarışan Londra Brexit süreci ve ekonomik yavaşlamayı göz önünde bulundurarak 100 milyar dolarlık bir sermayenin getirilerinden mahrum olmak istememektedir. Suudi Arabistan'la İngiltere arasındaki ilişkinin bir başka önemli boyutu ise savunma sanayii ürünleri ve silah anlaşmalarıdır. Son yıllarda silah ithalatının en önemli alıcısı haline gelen Suudi Arabistan'ın İngiltere'den yaptığı ithalatta da ciddi artış gözlemlenmektedir. İngiltere hükümetinin 2015'te yaptığı düzenleme ile kamuoyu ile paylaşılmayan silah anlaşmalarının (örtülü) kapsamı genişlemiş ve bu tarihten sonra iki ülke arasındaki silah ticaretinde ciddi bir artış yaşanmıştır. 2015'ten bu yana İngiltere'nin Suudi Arabistan'a 6.4 milyar dolarlık silah ihraç ettiği belirtilirken bu rakamın büyük kısmının 2017'de gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Öyle ki 2017'nin ilk üç ayında 280 milyon dolarlık ithalatyapan Suudi Arabistan yılın ikinci çeyreğinde bu rakamı üç kat artırarak 840milyar dolara yükselmiştir. Bu silah anlaşmaları Veliaht Prens Selman'ın İngiltere ziyaretine damga vuran bir başka konudur. Yemen'deki iç savaşta yaşanan can kayıplarınınsorumlularından birisi olarak gösterilen Suudi Arabistan'ın bu politikasını devam ettirmesinde İngiltere'nin de katkısının bulunduğunu vurgulayan siyasiler ve insan hakları savunucuları Veliaht Prens Selman'ın ziyaretine tepki göstermişledir. Özellikle başkent Londra'da Suudi Veliaht Prens aleyhine protesto gösterileri düzenlenirken ziyaret kamuoyunda birçok çevre tarafından eleştirilmiştir. İngiltere İşçi Partisi milletvekili ve gölge Dışişleri Bakanı Emily Thornberry Guardian gazetesi için kaleme aldığı "Britanya'nın Suudi Yönetici için Kırmızı Halı Sermesi Utanç Verici" başlıklı yazısında Muhammed bin Selman'ın Suudi Arabistan'ın Yemen'deki uluslararası hukuku açık biçimde çiğneyen politikalarının baş mimarı olduğunu belirterek ülkede yaşanan binlerce çocuk ölümünden Veliaht Prensi sorumlu tutmuştur. Muhammed bin Selman'ın İngiltere ziyaretindeki en dikkat çeken karelerden birisi ise Kraliçe Elizabeth ile Buckingham Sarayı'nda verdiği poz olmuştur. Yürüttüğü reform politikaları açısından sembolik bir anlam taşıyan bu görüntü ile Muhammed bin Selman Batı ülkeleri nezdinde reformist bir lider imajını pekiştirmeyi hedeflemiştir. İngiltere'den sonra gerçekleştireceği ABD ziyaretinde de bu yönde girişimlerini devam ettirmesi beklenen Veliaht Prens Selman'ın Suudi Arabistan'daki liderlik mücadelesinde küresel aktörlerden güçlü bir destek görmesi bölge siyasetinin geleceği açısından belirleyici olacaktır. Bununla birlikte bölgesel ve küresel düzeyde konjonktürel değişikliklerin özellikle son yıllarda sıkça yaşandığı göz önünde bulundurulduğunda Suudi hanedanlığının iktidar endişesi taşımaya devam edeceği de unutulmamalıdır.
[Sabah, 10 Mart 2018].