Beklediğimiz kallavi veri, malumunuz açıklandı. Ekonomimiz 2016 yılının son çeyreğinde, beklentilerin üzerinde bir performans kaydederek, yıllık bazda %3,5 oranında bir büyüme gerçekleştirdi. Böylece veriler, 2009 krizinden sonraki ilk daralmasıyla 3. çeyrekte şoke olan ekonominin, hızlı bir şekilde toparlanmaya başladığını gösterdi.
Bu arada, yılın 2. ve 3. çeyreğine dair büyüme verileri de, bir miktar revizyon gördü. Buna göre, daha önce sırasıyla %4,5 ve %-1,8 olarak açıklanan 2. ve 3. çeyrek GSYH gelişimi %5,3 ve %-1,3 oldu. Külliyen baktığımızda ise, Türkiye ekonomisi 2016 yılını %2,9 oranında bir reel GSYH artışıyla geride bıraktı. Potansiyelimiz ve ihtiyacımız açısından değerlendirdiğimizde pek tatmin edici değil ancak 2016'nın feci gelişmelerini işin içine kattığımızda şükrettirici…
TÜKETİM İŞTAHIMIZ GERİ GELDİ
Şimdi son çeyreğin %3,5'lik hızına odaklanıp, bu sürpriz nasıl gerçekleşmiş bir bakalım.
Bu bağlamda istatistikleri incelediğimde ortaya çıkan ana maddeleri şöyle bir özetleyeyim:
*Öncelikle, 3. çeyrekte düşüş yaşayan hanehalkı tüketiminin son çeyrekte bayağı bir kendine geldiği ve yeniden motor güç olduğu anlaşılıyor. Nitekim bu dönemde özel tüketim, ekonomideki büyümeye 3,4 puanlık bir destek sağlamış. Bu kapsamda tüm tüketim gruplarında gözle görülür toparlanmalar kaydedilirken, özellikle dayanıklı mallardaki güçlü artış dikkat çekiyor ve ekonomiyi canlandırma çabalarının meyvelerine işaret ediyor.
Harcamaları anlamaya devam edecek olursak;
*Devletin yaptığı tüketim harcamaları ise son çeyrekte yavaşlayarak ekonomik gelişime var yok arası bir katkı yapmış görünüyor.
*İlgili dönemde yatırımlara bakıldığında ise, bir parça kıpırdanma sonucu GSYH gelişimine 0,6 puanlık bir destek gözleniyor. Söz konusu destek, makine ve teçhizattan değil, inşaattan geliyor.
İç talep bu vaziyetteyken, dışarısı ne alemde diye sorduğumuzda dökülen cevaplar ise şöyle:
*Mal ve hizmet ihracatı bu dönemde yıllık bazda pozitif bir artış gerçekleştirerek ekonomik hıza 0,5 puan destek vermiş.
*Lakin ithalatta yaşanan daha seri artış sonucunda, net ihracat bu dönemde GSYH hızımızı 0,2 puan olumsuz etkilemiş.
SANAYİ BAŞI ÇEKTİ
Peki ya sektörler derseniz de, cevaplar burada:
*4. çeyrekte hemen her sektörde pozitif gelişim hızları göze çarpıyor. Bununla birlikte, tarım ve hizmetlerde daha düşük bir sürat gözleniyor. Bu kapsamda ulaştırma ve depolama, ticaret ve konaklama-lokanta hizmetlerini bir arada sunan kalemin yavaş büyümesinde, turizmin aşağı yönlü etkisi de haliyle hissediliyor. Bununla birlikte, GSYH içindeki ağırlıklı payı eşliğinde bu grup son çeyrek büyümesine 0,4 puan destek vermiş görünüyor.
*Bu dönemde ekonominin büyümesine en büyük destek ise, sunduğu 0,7 puanlık katkıyla imalat sanayinden geliyor. Diğer ilgili alt sektörleri de içeren sanayi genelinden ise, 1 puana yakın bir katkı var.
*Öte yandan, inşaat, finans, bilgi ve iletişim gibi çeşitli sektörlerden mütevazı destekler gelirken, tarımın katkısının sadece 0,1 puan ile neredeyse hissedilmediğini belirteyim.
YERLİ MOTOR
Durum böyleyken böyle deyip, bir de küçük ancak pahası büyük bir not düşeyim. İlgili istatistiklerde geriye dönük revizyonlar yapmak yeni de değil, tuhaf da… Bununla birlikte, açıklanan son GSYH verilerinde bir takım dikkat çeken değişikliklerin izah edilmeye ihtiyacı var. Örneğin, 2016 3. çeyreğine dair özel tüketim gelişimindeki yukarı yönlü güncellenme de, kamu tüketim harcamalarındaki aşağı yönlü revizyon da kopuk görünümler sergiliyor. Bu ve ilgili konulara özen göstermek, açıklanan verilerin kalitesine dair izlenimi güçlendirmek açısından azami önem taşıyor.
Ve toparlayacak olursak, yılın son çeyreğine dair GSYH verileri, darbe girişimi ve terör musibetleriyle birden düştükten sonra hızla ayağa kalkmış olmanın memnuniyet verici olduğunu ancak dış talep tarafından totalde pek hayır gelmezken %3,5'in yerli motorlarla üretildiğini ortaya koyuyor.
Bu minvalde 2016 yılını %2,9'luk yavaşlayan ancak anlaşılabilir bir büyümeyle geride bırakırken, 2017 ve ötesi için ihracattan daha güçlü destek alan ve içeride yatırımların güçlendiği ve teşviksiz talebin de vuku bulabildiği istikrarlı ve öngörülebilir bir ortam gerekiyor. Referandum sürecinin tamamlanıp belirsizliklerin ortadan kalkması ve ardından dönüşüm ajandamıza samimiyetle odaklanmamız, bu anlamda kritik bir eşik olarak önümüzde duruyor.
[Yeni Şafak, 4 Nisan 2017].