Türkiye'deki seçimlerde, CHP lehine yapmış olduğu açıklamalar ile dikkat çeken PKK seçim süresince eylemsizlik kararı almıştı. CHP cenahından 'sözler' alındığını ifade eden teröristler, örgütün TV kanalında Kılıçdaroğlu'na siyasi destek mesajları verirken 'Erdoğan sonrasına' yönelik beyanlarda bulundular. Öte yandan PKK, KCK yapısı içindeki farklı oluşumları devreye sokarak eylemsizliğin aslında aldatmaca olduğu gösterdi. PKK, ikiyüzlü yönteminin mayası tutmayıp seçimlerde hüsranı yaşayınca aslî ayarlarına geri döndü.
PKK'nın Günceli…
Irak ve Suriye'de terörist saldırılarına başlayan PKK (veya PYD, YPG, SDF – ne denilirse!) roket, havan, el yapımı patlayıcı gibi doğrudan temas gerektirmeyen saldırılara başladı. Bu arada lider kadro MİT operasyonlarına karşı kendini koruma altına almaya gayret etti. Yani 'bir şeyler yapalım da en azından görünür olalım' yoluna girdi. Böyle bir gündem hem alt kademe teröristler hem de örgüte destek veren diğer ülkeler için zorunlu.
Önce örgüt içine eğilmekte fayda var. PKK içinde yaşanan tartışmalar ve moralsizlik ayyuka çıkmış halde. Teröristlerin lider kadroya karşı tepkili oldukları hem teslim olanların itiraflarında hem de örgüt içi haberleşmede net olarak görülüyor. Soğuk Savaşın çağ dışı kalmış ideolojisine ve yöntemine sarılmış lider kadro, alt kademe örgüt üyeleri açısından anlamını yitirmiş halde. Esasen alt kademe teröristler görüntüde Öcalan'ı putlaştırırken esasta ne Öcalan'a ne de diğer yöneticilere itibar etmiyor. Böyle bir durum da lider kadroyu örgütün hâlâ muktedir olduğunu ispat etme arayışına itiyor. Ancak örgütün lider kadronun basiretsizliğini ve MİT saldırılarına karşı hareketsizliğini dikkatle takip ettiği ve 'Kral çıplak!' dediği biliniyor.
MİT'in nokta operasyonları ile etkisiz hale getirilen lider kadro da PKK'nın görünen geri gidişini aleni hale getirdi. Nitekim PKK'nın Yürütme Konseyi üyesi Abdurrahman Çadırcı'nın Kamışlı'da (!) etkisizleştirilmesi PKK açısından açıklanamayacak bir zafiyet.
Dış Destek…
PKK veya ilintili 'alt' yapılara destek sağlayan devletler de PKK'nın bu imaj oyununu görüyor. Ancak 'PKK mayasının tutmadığını' kabullenmek pek o kadar kolay değil. Nihayetinde Brett McGurk gibi bürokratlar kariyerlerini PKK'ya endekslemiş halde. Bu nedenle PKK kendini bir 'şey' gibi göstermeye çalışırken ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin de örgütü canlı tutmak adına büyük çabalar gösterdiği görülüyor. Örneğin ABD Merkez Kuvvetlerinin PKK'nın Suriye koluna top/obüs eğitimi vermesi veya ABD'nin parasıyla Fransız helikopterlerinin KYB üzerinden PKK'ya tahsis edilmesi 'sobelenmiş' girişimler. Öte yandan Suriye'den kalkan helikopterlerin Süleymaniye'ye – yani Kandil'e terörist taşırken düşmesiyle de PKK ve PYD ayrı diyenlerin iddiaları da çöktü. Çürüyen bir örgüte bu kadar dış desteğin verilmesini anlamak pek o kadar kolay değil.
Bir de insanın baktığı ve gördüğü ama anlam veremediği konular var. ABD ile temasta olan PKK/PYD/YPG/SDF (…) terörünün aynı zamanda ABD'nin hasmı İran ve Esad Rejimi ile bağı ilginç. Esad'ın kendini dikte etme adına Türkiye'ye karşı PKK'yı, PKK'ya karşı Türkiye'yi kullanma çabası içinde olduğu biliniyor. Nitekim Esad'ın Moskova'da normalleşme masasına oturması böyle bir hesabın bir sonucu. İran ve Rejim askerlerinin PKK ile Tel Rıfat'ta bir arada olduğu dikkate alınırsa, PKK'nın nasıl bir 'maşa' olduğu görülebilir. Örneğin Kahramanmaraş depreminin ilk günü BM yardımlarının Şam üzerinden Suriye kuzeyine akması için Öncüpınar'a PKK tarafından roket saldırısı düzenlenmesi anlamlandırılabilir.
Rusya, İran ve Esad Rejimi…
İran ve Esad Rejimi'nin PKK üzerinden hesapları Türkiye cenahında net olarak biliniyor. Suriye çıkmazına bir 'umutyolu' açılacaksa İran – Esad ikilisinin Moskova'da verdikleri söz çerçevesinde Türkiye ile normalleşmesi ve PKK'yı ötelemesi gerekiyor. Nitekim kapasitesi ABD yardımına bağlı bir terör örgütünün Rusya, İran ve Esad tarafından Tel Rıfat veya Münbiç'te tutulması anlaşılır bir resim değil. Böyle bir senaryo PKK için doğal olarak riskli. Zemin kaybetme korkusuyla hem verilen emirleri yerine getirmeleri hem de 'güçlü' bir görüntü sergilemeleri gerekiyor. Tabii emri verenler birbirine rakip veya hasım ülkeler olunca çelişkilere de hazırlıklı olmak gerekiyor.
İsveç'in NATO üyeliği ve PKK…
İsveç'in NATO üyeliği için Türkiye ile imzaladığı protokole de değinmekte fayda var. İsveç'in NATO'ya erişmesinde Türkiye'nin tavrı aslında engelleyici değil. Sadece somut koşullara bağlı. Aynı Türkiye'nin AB üyeliği için dayatılan koşullar gibi. Ancak İsveç'in NATO üyeliğinin engellenmesi hususu PKK'nın son dönemde en belirgin 'Avrupa' faaliyeti oldu. İsveç'in üyelik için Türkiye nezdindeki her adımı Stockholm'de bir gösteriyi tetikledi. ABD'li siyasiler İsveç için Türkiye'ye baskı uygularken, Irak ve Suriye'de destekledikleri PKK'ya pek dokunmuyorlar. O halde İsveç PKK'yı değerlendirirken İsveç içinde ve dışında ne yaptığına, kimlerle 'dans ettiğine' dikkat etmeli. Avrupa ve ABD'de 'Kürt Enstitüsü' adıyla faaliyet gösteren sivil (!) toplum örgütlerinin söylemlerine esir kalmamalı.
Sonuçta…
Dış desteğin devamlılığı ile ilgili kaygıları olan PKK; kendi üyelerini motive etmek, Irak ve Suriye'de bir hayat alanı bulmak ve ABD, Esad Rejimi, İran veya Rusya'ya karşı 'güçlüyüm' imajı çizmek çabası içinde. O halde PKK'nın gündemi yaz döneminde yaptığı eylemlerle 'ben buradayım' demek. MİT'in nokta operasyonlarına karşı 'bir şeyler' yapma telaşı içindeki PKK Türkiye'deki seçimlerde Kürt oylarını bile alamayınca Irak ve Suriye'de rüştünü ispat etme derdine düştü. Ancak marjinalleşen ve anlamsızlaşan bir terör örgütünün kaderini yaşamakta olduğu bir gerçek.
[Sabah, 24 Haziran 2023].