Oyun yazarı Peter Weiss, 1968 tarihli bir eserinde Vietnam Savaşı’nı “ilk gerçek televizyon savaşı” diye niteler. Bu savaÅŸ “kapitalist sistemin kendi emperyalist rejimini savunduÄŸu” kirli bir savaÅŸ olmasının yanında, aynı zamanda seyirlik bir malzemedir. SavaÅŸ giderek bir gösteri nesnesine dönüÅŸmektedir.
Jean Baudrillard, Weiss’ten 31 yıl sonra, bu kez baÅŸka bir savaÅŸ vesilesiyle benzer yorumlar yapar. (Bu arada Baudrillard, Weiss’i Fransızcaya çeviren ilk kiÅŸidir) Baudrillard, Körfez Savaşı patlak vermeden hemen önce “Körfez Savaşı Olmayacak” diye bir metin kaleme alır. SavaÅŸ olduktan sonra ise meÅŸhur “Körfez Savaşı Olmadı” kitabını yayımlar. “Herkesin gözü önünde cereyan eden” bu savaşın aslında yaÅŸanmadığını Baudrillard’a söyleten nedir?
Baudrillard’a “simulasyon çağı”nda “savaÅŸ olmadı” ya da “savaÅŸ olmayacak” dedirten iki temel saik vardır. Birincisi bu “savaÅŸ”ları kimsenin umursamıyor oluÅŸu, ikincisi ise bu savaÅŸlarda tek bir Batılının dahi savaÅŸ için canını ortaya koymaması. SavaÅŸ artık kimseyi ilgilendirmemekte, medyatik bir gösteriye dönüÅŸmektedir. Baudrillard, “Körfez Savaşı olmadı” derken, lazer teknolojisinin ve video görüntülerinin savaşın gerçekliÄŸini yuttuÄŸunu öne sürmektedir.
***
Modern kitle iletiÅŸim araçlarıyla gündelik hayatımızın bir parçası haline gelen enformasyon yaÄŸmurunun her ÅŸeyden önce bir duyarsızlaÅŸma yarattığı artık bilinen bir gerçek. Sürekli enformasyon bombardımanına tabi tutulan insan, özellikle olumsuzluklara, felaket ve yıkımlara karşı ilgisini yitirir. Sıradışılıklar sıradanlaşır. Gerçeklik karşısında tam bir yabancılaÅŸma hissi yaÅŸanır. SavaÅŸ durumlarında medyayı bir toplumsal seferberlik hissi oluÅŸturmak için kullanmak isteyen iktidarlar için bu durum bir çaresizlik yaratır.
Savaşın “haklı gerekçeler”ini izah etmek, “kahramanlık öyküleri”ni dolaşıma sokmak ve “kazanımlar”ı hakkında umut yaratmak için kullanılan medya, savaşı bir sahneye, içindeki çatışmaları ise adeta birer oyuna çevirir. SavaÅŸ bir gösteri nesnesine dönüÅŸtükçe, gerçeklikle bağını yitirir.
Vietnam Savaşı’ndan Körfez Savaşı’na kadarki dönemde televizyon savaÅŸ anlatılarının kodlandığı ana mecra oldu. Körfez Savaşı, CNN ekranı ile özdeÅŸleÅŸti. Amerikan uçaklarının BaÄŸdat’ı bombalaması bir canlı yayın ÅŸöleni olarak yer buldu kendisine. 1990’ların iyimserci küreselleÅŸme zihniyeti bu saldırının bir istisna olduÄŸunu, savaÅŸların aslında son bulduÄŸu bir zaman diliminde yaÅŸadığımızı söylüyordu bize.
***
Bu iyimser hava, 11 Eylül saldırıları ile dağıldı. Oysa ABD 1945 sonrasında hegemonya siyasetini caydırma stratejisi üzerine oturtmuÅŸtu. Bu çerçevede devasa bir denetleme sistemi inÅŸa eden Amerika kendisini “merkez”, dünyayı “periferi” olarak kurguladı. Devasa bir denetleme ve istihbarat sistemi inÅŸa etti. Yayılmacı ve müdahaleci bir politika izledi. Bu süreçte savaÅŸtan korunma fikri egemendi. Müdahil olunan savaÅŸların “geçici” ve “istisnai” savaÅŸlar olduÄŸu vurgulandı. Bu nedenle savaÅŸlar kolaylıkla birer televizyon ÅŸovuna dönüÅŸtü.
11 Eylül saldırıları da öyle oldu. Anında bir “televizyon ÅŸovu”na dönüÅŸüverdi. Ancak Amerikan toplumu bu kez, ekranla bütünleÅŸti. Ekranın içine girdi. Patlama sesleri bir zevk nesnesi deÄŸildi artık. Savaşın çıplaklığı, Amerikan konformizmini orada alt etti.
Amerikan konformizmi o gün bugün can çekiÅŸiyor. Afganistan ve Irak müdahaleleri ile süreç geri çevrilmeye çalışıldı. Ancak 1990’ların dünyasına dönmek bir daha mümkün olamadı. Ä°nternet bu sembolik düÅŸüÅŸ sürecini daha da hızlandırdı.
SavaÅŸa 1990’ların konformizmi ile bakan Amerikan toplumu, 11 Eylül sonrasının vahÅŸi ortamına gün be gün daha fazla tanıklık etti. Obama yönetimi, göreve ilk geldiÄŸinde Amerikalıların radikal tehdit algısını ve güvenlik fetiÅŸizmini ortadan kaldırmaya ve yeni bir konformizm üretmeye çalıştı. Fakat beceremedi. SavaÅŸ söylemine teslim olmak durumunda kaldı.
Öyle görünüyor ki Obama bu çeliÅŸkiyi yeni bir savaÅŸ doktrini ile aÅŸmaya çalışacak. Ben buna “konforlu savaÅŸ doktrini” diyorum. Sıfır kayıpla zafer kazanmaya odaklanmış bir savaÅŸ. Yine kimsenin “canını ortaya koymadığı”, “can yakmaya” odaklanmış bir savaÅŸ bu.
Allah ıslah etsin.
[AkÅŸam, 16 Eylül 2014]