SETA > Yorum |
Gülen Grubu ve İran

Gülen Grubu ve İran

2014 Türkiye'sinde, özellikle de İslami camiada, en zor bulunacak şey İran taraftarlarıyken, Gülen Grubu binlercesini bulmuş ve devletin kılcal damarlarına yerleştirmiş görünüyor.

Gülen Grubu’nun nevi ÅŸahsına münhasır bir Ä°ran meselesi olduÄŸu ortada. Ä°ran, özellikle Ä°slam devriminden sonra, bölgemizde ve dünyamızda da ‘özel’ baÅŸlıklardan birisi olmuÅŸtur. Mesela bölgemizde Ä°srail için durum böyledir. Suud ve Körfez ülkeleri için de. Dünyada ise Amerika açısından ‘özel’ bir meseledir Ä°ran. Bunların hepsi tamam da, bir ‘sivil’ grubun niçin Ä°ran diye ‘özel’ bir meselesi olur.

Ä°slam devrimi sonrasında, Ä°slam dünyasındaki onlarca yıllık ‘maÄŸlubiyet tarihine’, Åžii damarı bile umursanmaksızın, devrime ve özellikle Humeyni’ye muhabbet beslendi. Ä°ÅŸin özünde, yaÅŸanan bir Ä°ran muhabbetinden ziyade, Åžah’ın ÅŸahsında Amerika’nın ve bölgesel düzenin aldığı darbeyi alkışlanmasıydı. Bütün devrimci söyleme raÄŸmen, solcular Tudeh’in yaÅŸadıklarını görünce, Ä°slamcıların bir kısmı da 1982 Hama katliamına Ä°ran’ın verdiÄŸi tepkiyi görünce ilk sorgulamaları yapmaya baÅŸlamışlardı bile. Ama Amerika’nın Saddam’la devrimi boÄŸma giriÅŸimi, Ä°ran’ın sorgulanmasının önüne hep bir perde çekti. Daha sonraki yıllarda, Amerika ve Ä°srail’in, Ä°ran’ı ‘özel bir gündem’ haline getirmeleri, eleÅŸtirilerin hep bir dozda kalmasını saÄŸladı. Humeyni’nin vefatından sonra ise Türkiye’de, Ä°ran’a dair özel bir gündemi olan ve ciddiye alınabilecek bir damar neredeyse kalmadı. Kemalist vesayet rejiminin irtica paranoyasına malzeme olarak kullandığı Ä°ran özel gündemini bir kenara bırakırsak, bir tek Gülen Grubu’nun Ä°ran ‘aÅŸkı’ devam etti.

11 Eylül sonrası El-Kaide düÅŸmanı olmak nasıl bir kahramanlık gerektirmiyor, hatta oldukça konforlu bir küresel meÅŸruiyet saÄŸlıyorsa; Gülen Grubu 1990’larda, özellikle 28 Åžubat’ta benzer bir konforu, Ä°ran üzerinden vesayet rejiminin tasallutundan kurtulmak için de kullanıyordu. Herkese ulaÅŸmayı nihai hedef bilen, ırk, din, dil, coÄŸrafya tahditlerini tanımayan grubun, ‘aÅŸmak istemediÄŸi’ tek engel Ä°ran oldu. Ä°ran’a bu denli kategorik mesafe koymanın bir sermaye birikim süreci olduÄŸunun farkındaydılar. Gün gelecek bu sermaye bir yabancı yatırımla tanışacak ya da baÅŸka bir yatırımda ciddi kaldıraç rolü üslenecekti. Kaldı ki ‘Ä°ran özel gündemi’, bir paket olarak, tabii bir ÅŸekilde Ä°srail ve Amerika’yla beraber tüketilmek zorundaydı. Öyle de oldu.

11 Eylül sonrasında Amerika’nın önce Afganistan’ı ardından da Irak’ı iÅŸgal etmesiyle birlikte Ä°ran’ın bölgedeki algısı derin bir kırılma yaÅŸadı. Özellikle Irak’ta izlediÄŸi politikalarla, Amerikan müdahalesinin kolaylaÅŸtırıcı ve yardımcı bir unsuru olarak görülmeye baÅŸlandı. Asıl kırılma ise Arap isyanlarıyla yaÅŸandı. Önce isyanları ‘Ä°slami uyanış’ olarak kodlayan Ä°ran, kısa süre içerisinde bütün bölgedeki deÄŸiÅŸim dalgasını kırmaya çalışan eksenin içerisinde baÅŸat aktör haline dönüÅŸtü. Özellikle Suriye isyanında, 1982’deki tavrını ete kemiÄŸe büründüren Ä°ran, Ä°slam devrimi adına kurduÄŸu algıyı tamamen ortadan kaldırdı. Ä°slamcı hareketlerin alenen düÅŸman ilan ettikleri bir aktöre dönüÅŸtü. Türkiye ile sıcak bir çatışmaya dönüÅŸmese de, Irak’tan baÅŸlamak üzere, neredeyse bütün politikalarında Arap isyanları sonrası karşı karşıya gelmeye baÅŸladı. Amerika’nın Ä°srail için, Suud ve Körfez’in Mısır için oynadığı rolü Esed ve Maliki için üslendi. Bu durum, Irak’taki geliÅŸmeler sonrasında, Ä°ran’ın, Amerika’ya ‘ortak hareket edelim’ teklifiyle nihai noktaya ulaÅŸmış oldu.

Hal bu iken, Gülen Grubu devletin bütün stratejik birimlerinin, hükümetin, istihbaratının vs. Ä°ran tarafından ele geçirildiÄŸini düÅŸünüyor. Ä°stihbarat müptelası olmanın hazin bir sonuyla karşı karşıyayız. Selam-Tevhid grubu dosyasına dair ortalıkta dolaÅŸan malzemelere bakınca, acınacak durum daha iyi anlaşılıyor. 2014 Türkiye’sinde, özellikle de Ä°slami camiada, en zor bulunacak ÅŸey Ä°ran taraftarlarıyken, Gülen Grubu binlercesini bulmuÅŸ ve devletin kılcal damarlarına yerleÅŸtirmiÅŸ görünüyor. Bulduklarının ciddi bir kısmının bilinen ana özelliÄŸi de dört yıldır Baasçılık ve ErdoÄŸan düÅŸmanlığı yapması.

Bekçi perspektifinden kurtulabilirlerse, lideri ve ana karargahı Amerika’da mukim olan gruba, önemli bir haberim var. 11 Eylül sonrası Amerikan ‘Ä°slam tehdidi dünyası’ ciddi bir kırılma yaÅŸadı. Ana damar Sünni Ä°slam’ın cüssesi yanında, Ä°ran’ın ne zannettikleri kadar mesabesi olduÄŸunu ne de tarihsel olarak düÅŸmanları olduÄŸunu fark ettiler. On küsur yıldır, ‘yeni tehdide’ göre politikalarını güncelliyorlar. Bugünlerde, ‘Ä°ran özel gündemi’, bir Amerikan meselesi olmaktan çok Ä°srail ve Körfez sorunu. Elbette bütün bunların, Ä°srail’in ‘Fidan’ı Ä°ran’a çalışmakla’ suçlamasıyla, Gazze saldırısı ve 24 Kasım’ın nükleer görüÅŸmeler için son tarih olmasıyla da bir alakası yok!

[Star, 02 AÄŸustos 2014]