Bir önceki yazıda, siyasi partilerin yerel yönetim vizyonunu ortaya koymak için geçmiş seçimlerde İstanbul özelinde hangi projeleri vadettiklerini çıkarmaya başlamıştım.
Böyle bir okuma üzerinden öncelikli olarak, Türkiye’de yerel yönetimlerde öne çıkan sorunların tarihsel seyrindeki değişimi ortaya koymayı amaçlamıştım.
Bu çerçeveden hareketle, İstanbul özelinde yıllarca çözülemeyen sorunların neler olduğunu, zamanla sorunların ne yöne doğru değiştiğini, sorunlara siyasetin çözüm üretme yaklaşımını ve bugünden geriye bakınca hangi siyasi anlayışın ne tür bir şehircilik vizyonuna sahip olduğunun da anlaşılabileceğini belirtmiştim.
Söz konusu yazıda, 1970 öncesinde İstanbul’a kimin, ne vadettiğinin envanterini çıkarmıştım. Bu yazıda ise 1970’ten 1994’e kadar olan dönemi ele alacağım...
Bugün için yerel seçimlerle ilgili sıkça vurguladığımız husus, genel seçim havasında siyasal kampanyaların yürütüldüğü gerçeğidir. Bu durum yeni bir sorun değildir.
1970’lere baktığımızda, yoğunlaşan ekonomik kriz ve toplumsal alanda yaşanan kimlik temelli çatışmalar, yerel seçim atmosferini belirleyecektir.
Siyasal alanın parçalanmasının bir sonucu olarak, istikrarlı bir yönetimin sağlanamaması ve hükûmet krizleri yerel seçimlerin dinamiğine etki edecektir.
Bu dönemde, CHP’nin siyasal duruşundaki değişim çabası, onun yerel seçim kampanyasına yansıyacaktır.
“Demokratik belediyecilik”, “kentleşme hareketleri” ve “yeni sanayileşme” gibi unsurlar partilerin söylemlerine etki eden konulardır.
1970’lerde, bir önceki on yıla bezer şekilde, “gecekondu, su, trafik, ulaşım, altyapı, imar planı, hayat pahalılığı ve çöp” sorunları hâlâ partilerin çözüm vaadinin merkezindedir. Ayrıca şehir ekonomisine ilişkin, yakacak, giyecek ve yiyecek sorunlarına dair belediye başkanı adaylarının vaatleri öne çıkmaktadır.
1973 İstanbul belediye seçimlerinde hem AP adayı Fahri Atabey’in, hem CHP adayı Ahmet İsvan’ın en önemli seçim vaadi, “gecekondulara tapu” dağıtılacağıdır. Dolayısıyla gecekondu affı konusunda adaylar birbiri ile yarışmaktadır.
CHP adayı İsvan, CHP’nin genel siyasetindeki değişime uygun olarak, İstanbul için projelerini anlatırken “bu düzen değişmelidir” sloganı etrafında, “yeni CHP” söylemini kullanmaktadır. Eski CHP imajından kurtulmak için, projelerin “halkı dikkate alarak ve dinleyerek” yapılacağı sık sık vurgulanmaktadır.
Bu dönemde sadece Millî Selamet Partisi farklı bir seçim kampanyası ile seçmenin karşısına çıkacaktır. MSP’ye göre işbaşına gelecek belediye başkanlarının, dürüst ve ahlaklı bireyler olmaları ve de lüks, israf ve rüşvetten kaçınmaları durumunda çözülemeyecek sorun yoktur.
1980 sonrası, İstanbul’da büyükşehir belediyeciliği dönemidir.
Seçim kampanyalarında ilk kez partiler, siyasal pazarlama tekniklerini kullanacaklardır. Reklam ajansları kampanyaları yönetmeye başlayacaktır.
1984 yerel seçimlerinde; ulaşım, çamur, çöp ve su hâlâ çözülmesi gereken İstanbul’un sorunlarıdır. “Tapu tahsis belgesi” ANAP’ın vaadinde öne çıkmaktadır. Ayrıca, ANAP iktidarda olmanın verdiği güçle “iş bitirici” belediyeciliği devreye sokacağını öne sürmektedir. Böylece seçimleri kazanmaları durumunda, İstanbul’un sorunları aniden çözülüverecektir.
DYP’nin İstanbul adayı Hüsamettin Cindoruk, Taksim Parkı’nın altına alıveriş merkezi yapacağı vaadinde bulunmaktadır. Buradan elde edilecek gelirle, belediye bütçesinin iyileşeceğini ve sorunların daha kolay çözüleceğini düşünmektedir.
1989 seçimlerinde bir önceki seçimden farklı olarak “katılımcı belediyecilik” teması öne çıkmıştır.
Söz konusu dönemde, partilerin vaatleri bir önceki seçimle benzerdir. Refah Partisi adayının vaatleri ise diğerlerinden farklı olarak dikkat çekicidir. RP’nin sloganı “Aydınlık yarınlar için ampulü yerine takın” şeklindedir. İstanbul adayı Bahri Zengin, seçimleri kazanması durumunda suyun, elektriğin ve bazı temel ihtiyaç maddelerinin belli bir miktarının ücretsiz olacağı vaadini verecektir.
1994’e kadar İstanbul’un su, çöp ve çevre kirliliği sorunları artarak devam edecektir. 1994 İstanbul için her anlamda bir kırılmayı ifade eder.
Dolayısıyla, “1994 ruhu” başlı başına bir yazının konusudur...
[Türkiye, 9 Şubat 2019].