Bu köşede, “hakikat sonrası” (post-truth) siyaset tarzı ve hakikatin itibarsızlaştırılması üzerinden senaryo siyasetine başvuran siyasetçilerle ilgili birçok yazı yazdım.
Kurmaca siyasetin zembereğinin bir gün yayından fırlayıp, bu tarz siyaseti benimseyen siyasetçiyi vuracağını defalarca belirttim.
“Ne yaparsak tutuyor, sonuç alıyoruz” demenin yankı odasında yaşamak anlamına geldiğini söyledim.
Yalan haberle, kurmaca siyasetle, devreye sokulan algı girişimleri ile siyasette yol almanın uzak olmayan bir dönemde duvara toslayacağına ve bumerang etkisi göstereceğine inananlardanım.
Siyasette gerçekliğin pusulası ile oynandığında, siyaset mühendisliğine çokça başvurulduğunda, kampanya makineleri ile kahraman üretilmeye çalışıldığında, böyle bir siyaset tarzı ile sahici olunamayacağını yerel seçim öncesinde ve sonrasında Ekrem İmamoğlu’nun söylemleri üzerinden örneklerle açıklamıştım.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun kampanya sürecinde algı siyasetine dayalı imaj çalışmalarının, İstanbul gibi büyük bir şehrin yönetiminde sürdürülemeyeceği aşikârdı.
Dolayısıyla da sürdürülemedi.
Elazığ deprem bölgesine uğrayıp oradan Erzurum’a kayak tatiline gidince destekçileri İmamoğlu’na saydırmaya başladı. Bazı gazeteciler hemen danışmanlığa soyunarak köşelerinde belediye başkanına ne yapması gerektiğini öğütlediler.
“Ben aslında kayak yapmaya gitmedim, gördüğünüz resimler geçen yıl çekilmişti” dese inanmaya gönüllü ve bunu savunacak gazeteciler vardı.
“Hiç olmazsa tatilin zamanlaması yanlış oldu” dese bir çıkış yolu üretmeye hazırdılar. Ferahlayacaklardı. Bir manevra alanı bulacaklardı.
Ekrem İmamoğlu, “burada yapılmış hiçbir hata yok” deyip tatilin keyfini çıkarmaya devam edince ne diyeceklerini, nasıl davranacaklarını bilemediler. “Yaptığımız onca yatırım boşa mı gidiyor” diye kara kara düşünmeye başladılar.
İmamoğlu ise, tatile giderken yol üstündeki deprem bölgesinde bir mola verip yoluna devam ederek kayak merkezinden gülücüklü fotoğraf kareleri paylaşmayı “yeni nesil siyaset” olarak tanımladı. “Siz de bu ‘yeni nesil siyaset’ söyleminden yürüyün, buna alışın” demeye getirdi.
Şimdi savunucuları “başkanın bir bildiği varmış, bak yeni nesil siyaset dedikleri buymuş” diye birbirlerine moral veriyorlar. “Her şey çok güzel olmasa da, en azından başkanın kayak fotoğraflarının çok afili” göründüğünde mutabıklar.
Ama yine de başkanın “sahicilik yitimi” yaşamaması gerektiğini falan söylüyorlar. Bunun bir yol kazası olduğuna inanmak istiyorlar. Parlak imajlı günlere bir an önce dönülmesini arzuluyorlar. Kurmaca siyasetin makinesinin bir an önce tamir edilmesini bekliyorlar.
Günümüz siyaset alanında, olgular ve hakikatin tehlike altında olduğunu biliyoruz. Hakikatin gölgede kalmasından, haklı olarak endişelenmeliyiz. Hakikati kendi kanaatlerine göre bükmeye çalışanların cesaretli olduğunu da görüyoruz. Özellikle siyasi alanda, hakikatin gözden düşürülerek öneminin silikleşmesine çalışıldığının farkındayız.
Ama tüm bunların yanında, en azından Türkiye siyasetinde, Erdoğan gibi sahici bir siyasetçinin olduğu siyasal alanda, kurmaca siyasetin er ya da geç çökeceğini öngörüyoruz. Tutunma zorlukları yaşayacağını biliyoruz.
Sahicilik, Türkiye’de siyasetin hâlâ en önemli sermayesidir. Trump’ın Amerika’sına özenip post-truth siyasetle varlık göstermeye çalışmak, golf yerine kayağa gitmek, yeni nesil siyaset olarak tanımlanamaz.
Çünkü bu coğrafyada toplum, gerçeğin pusulasını hâlâ kaybetmiş değil.
[Türkiye, 1 Şubat 2020].