SETA > Yorum |
Soykırım Suçlusu Netanyahu nun Amerikan Kongresi ndeki Gücü

Soykırım Suçlusu Netanyahu’nun Amerikan Kongresi’ndeki Gücü

Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) soykırım suçuyla yargılanan İsrail'in Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından hakkında yakalama kararı çıkarılan başbakanı Benjamin Netanyahu, Amerikan Kongresi'ne girişinde "soykırım destekçisi" Kongre üyeleri tarafından 3 dakika 40 saniye boyunca ayakta alkışlandı.

Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) soykırım suçuyla yargılanan İsrail'in Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından hakkında yakalama kararı çıkarılan başbakanı Benjamin Netanyahu, Amerikan Kongresi'ne girişinde "soykırım destekçisi" Kongre üyeleri tarafından 3 dakika 40 saniye boyunca ayakta alkışlandı. Yalanlarla dolu konuşması sürekli alkışlarla kesilirken Kongre'nin soykırım tutkunu üyeleri Netanyahu'yu konuşma boyunca çoğu ayakta olmak üzere 79 kez alkışladı. Bu soykırım suçlusunun desteklenmesi ve cesaretlendirilmesi için Kongre'de konuşma yapmaya davet edilmesi konusunda yoğun çaba sarf eden Temsilciler Meclisi Çoğunluk Lideri Siyonist Mike Johnson'un mutluluğu gözden kaçmadı. Kendisine "bahşedilen" görevi başarıyla yerine getirmenin "gururunu" yaşıyordu. Soykırım suçlusu Netanyahu'yu sayılı devlet adamına layık görülen Kongre konuşması için davet etmeyi başarmakla kalmamış çılgınca alkışlanmasını da sağlamıştı. Alkışlar, Rashida Tlaib gibi içi kan ağlayarak bu "rezaleti" seyreden az sayıdaki Kongre üyesinin protestosunu bastırmaya yetmişti. 

Tlaib gibi düşünen az sayıda Kongre üyesinin Netanyahu'nun davet edilmesine yönelik eleştiri ve protestoları ile Filistin'deki soykırımın sona erdirilmesini talep eden göstericilerin Kongre dışındaki gösterileri sonucu değiştirmedi. İsrail'in Gazze halkına karşı gerçekleştirdiği soykırımı verdiği askeri, ekonomik ve diplomatik destekle mümkün kılan ABD, bundan sonra da bu desteğini sürdürerek soykırımın devam etmesini garanti edeceğini sembolik olarak da gösterdi. Zira böyle bir zamanda Netanyahu'nun dördüncü kez Kongre'ye hitap etmesinin sağlanması sembolik açıdan Siyonistlerin çok önemli bir başarısı olarak görülmelidir. ABD'nin günümüz itibariyle dünyanın en büyük Siyonist devleti olduğunu gösteren bu sembolizm uluslararası siyasal sistem ve küresel politikanın geleceği açısından da önemli mesajlar içeriyor kuşkusuz.

İlk mesaj, Siyonist lobinin kontrolü altındaki ABD'nin küresel güç mücadelesinde "düzen kurucu" iddiasından vazgeçtiği yönündedir. Açık bir şekilde uluslararası hukukun insan hakları ve savaşa dair neredeyse bütün ilkelerini ayaklar altına alan, bu yüzden temsil ettiği devlet UAD tarafından soykırım suçuyla yargılanırken kendisi hakkında da UCM tarafından yakalama kararı verilen İsrail Başbakanı Netanyahu'nun bu şekilde Amerikan Kongresi'nde karşılanması belki ABD'deki Siyonist lobinin güç gösterisiydi ama aynı zamanda ABD'nin küresel sistemdeki liderlik iddiasının tabutuna çakılmış son çiviydi.

Amerikan Kongresi'nin bu kadar pervasız şekilde İsrail'in işlediği soykırım suçunun arkasında durmasının uluslararası siyasal sistem açısından şu iki sonuçtan birini doğurması muhtemeldir: Ya bundan sonra dünya hızlı bir şekilde herkesin başının çaresine baktığı, Gazze halkının maruz kaldığı soykırım benzeri saldırganlığa maruz kalmamak için kendisine müttefik aradığı ve yoğun şekilde silahlandığı bir kaosun içerisine sürüklenecek. Ya da ABD'nin yerini başka bir düzen kurucu aktörün aldığı, uluslararası hukukun kısmen de olsa uygulandığı BM Sistemi benzeri bir uluslararası siyasal sistem oluşacak. Çin'in ABD tarafından bırakılan boşlukları doldurmaya ve yeni düzen kurucu aktör olmaya çalıştığı gözden kaçmıyor. Geçen hafta içerisinde Filistinli grupları Pekin'de toplaması ve uzlaştırmaya çalışması Çin'in etkisinin çoktan ABD'nin geleneksel nüfuz bölgelerine ulaştığını gösteriyor. Ancak Siyonist lobinin ipoteği altındaki ABD'nin uzun zamandır Ortadoğu'da aşırı İsrail yanlısı ve agresif bir politika izlemesine rağmen bu bölgede halen önemli bir etkiye sahip olduğunu, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır gibi önemli bölge ülkelerini kendi ve İsrail'in safında tutabildiğini ifade etmek gerekir.


Amerikan Kongresi'ne hakim olan Siyonist lobinin, Kongre'nin soykırım suçlusu Netanyahu'yu iştiyaklı bir şekilde bağrına basmasını sağlayarak verdiği ikinci mesaj ise halen dünyanın en güçlü devletini İsrail ve Siyonizm'in çıkarları için bir enstrüman olarak ne kadar kolay kullanabildikleri mesajıdır. Bu mesaj öncelikle Ortadoğu bölgesindeki halklara ve yönetimlere verilmektedir. İsrail saldırganlığına karşı direnişin bedelinin hızlı bir şekilde soykırıma varabileceğini ve bu soykırımın da ABD ve diğer Batılı ülkelerin her türlü desteğiyle yapılabileceğini gösterdiler. Soykırımı protesto eden seslerin pratikte bir şey değiştiremediğini bu soykırımın faili Netanyahu'yu hiç durmadan alkışlayarak göstermeye çalıştılar.

Peki, haklı olabilirler mi? İsrail saldırganlığına karşı direniş anlamsız mı? Direnişin başarı şansı yok mu? Dünyanın her yerinde yapılan protesto gösterilerinin, boykotların hiçbir etkisi olmayacak mı?

Şüphesiz yanılıyorlar…

Siyonistlerin Amerikan Kongresi'ndeki güç gösterisi onların çöküşünde önemli bir köşe taşı olacak. Gücü bu kadar pervasız bir şekilde kullanmaları, Müslüman halkları olduğu kadar Müslüman olmayanları da yaralıyor ve özellikle Amerikan halkının önemli bir kesiminde kendi yönetimleri konusunda soru işaretleri oluşmasına yol açıyor. Bundan sonra Siyonistlerin dünya hakimiyetine karşı gösterilen başkaldırı çok daha geniş kesimlere yayılacak ve en büyük darbeyi de en güçlü olduklarını zannettikleri yerlerde alacaklar.

Fakat İsrail ve Amerikan Siyonistleri eliyle gerçekleştirilen soykırımın asıl mağduru olan Müslüman dünyanın Amerikan halkının Siyonist tahakküme karşı ayaklanmasını bekleme lüksü yok. Müslüman halkların ve ülkelerin daha fazla vakit geçirmeden Siyonist tahakkümü altındaki uluslararası sisteme karşı birlik olması ve güç dengesini kendi lehine değiştirecek adımları atması gerekiyor. Ancak Müslüman dünyanın bu hedef ve çabadan çok uzak olması soykırım suçlusu Netanyahu ve onu çılgınca alkışlayan Amerikan Kongresi'ni asıl motive eden şey olsa gerek.

[Sabah, 27 Temmuz 2024]