SETA > Yorum |
Katar-Mısır Yakınlaşması

Katar-Mısır Yakınlaşması

Arap isyanları sonrasında halktan yana tavır alan, bölge sorunlarında arabuluculuk yapan ve Mısır'da gerçekleşen askeri darbeyi tanımayan Katar, Suudi Arabistan'ın da baskılarıyla tavır değişikliğine gitmiş görünüyor.

3 Temmuz 2013'te Mısır'da gerçekleşen askeri darbe son dönemde Ortadoğu'da meydana gelen en önemli siyasal gelişmedir. Bu darbe Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerde önemli bir kilometre taşı oldu. Benzer şekilde, Körfez ülkeleri, bu gelişmeden sonra, Körfez İşbirliği Konseyi'ni (KİK) kurdukları 1981'den beri en ciddi siyasi krizi yaşadılar. Bu darbe, Katar ile diğer Körfez ülkeleri arasındaki siyasetin farklılaşmasına, hatta zıtlaşmasına neden oldu. Türkiye dışında Mısır'daki askeri darbeye açıkça karşı çıkan tek bölge devleti Katar'dı.

Umman hariç diğer Körfez ülkeleri Suudi Arabistan'ın gölgesinde siyaset yapmaya devam ederken Katar'ın darbe sonrası süreçte Suudi Arabistan'dan farklı bir siyaset izlemeye başladığı görüldü. Bu farklılaşmaları birkaç maddede ifade etmek mümkün.

ARABULUCU KATAR

Öncelikle, iki ülkenin bölgesel tasavvurları farklı. Riyad ile Doha arasında kurumsal ve ideolojik boyutta farklılıklar var. Kendisi de bir monarşi olmasına rağmen, Katar'da son zamanlarda monarşiden uzaklaşma çabaları söz konusu. Suudi Arabistan ise Bahreyn, Ürdün ve Fas gibi bölgedeki tüm monarşilere sonuna kadar destek verme stratejisini benimsiyor.

İkinci olarak, Suudi Arabistan ile Katar'ın İslamcılık anlayışlarında da farklılıklar var. Katar şiddete bulaşmamış İslami ve muhalif hareketlere destek verirken, Suudi Arabistan neredeyse tüm bölgesel hareketleri tehdit olarak algılıyor. Bu yüzden, iki ülkenin Müslüman Kardeşler'e bakışı da son günlere kadar farklıydı. Katar'ın Müslüman Kardeşler'e verdiği açık destek dolayısıyla Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) 5 Mart'ta Katar'dan büyükelçilerini çektiklerini duyurdular. 6 Mart'ta Mısır da aynısını yaptı. Katar dışındaki Körfez ülkeleri, Müslüman Kardeşler hareketini terörist ilan ettiler. Hatta, el-Cezire'deki eleştirileri ve açıklamaları ile Müslüman Kardeşler'e verdiği destek dolayısıyla İslam Dünyası'nın en önde gelen alimlerinden biri olan Yusuf el-Kardavi hakkında kırmızı bülten bile çıkarıldı.

Üçüncü olarak, Katar bölgesel barışı ve istikrarı öncelemektedir. Bunun da ancak tedrici bir değişim ve dönüşüm süreci ile mümkün olduğunu düşünmektedir. Bu hedefi doğrultusunda da bölgedeki çok sayıda sorunda arabuluculuk yapmıştır. Katar bölge devletleri ve siyasal aktörleri arasında arabuluculuk yapmayı dış politikasının temel parametrelerinden biri olarak görmektedir. Örneğin, 2006'da Filistin halkının iki önemli temsilcisi olan Hamas ile Fetih, 2007'de Yemen Hükümeti ile isyancı Husiler, 2008'de Lübnan'daki Şiiler ile Sünniler ve son olarak yine 2008'de Sudan ile Darfur'daki isyancılar arasında arabuluculuk yapmıştır. Aldığı bu bölgesel inisiyatifler üzerine Katar'ın Suudi Arabistan'dan rol çaldığı iddiaları dahi ortaya atıldı.

Son olarak Katar, Arap isyanları sırasında halktan yana tavır takınan bir ülke olmuştur. Katar, Kaddafi sonrası Libya'yı ilk tanıyan devlet ve Suriye'deki iç savaş sonrasında Şam'daki büyükelçiliğini kapatan ilk Arap ülkesi olmuş; Mısır'daki askeri darbeye mesafeli kalmıştır. Suriyeli muhalif gruplara en fazla destek veren Arap ülkesi olarak ön plana çıkarmıştır. Öte yandan, Suudi Arabistan bölgenin en statükocu ülkelerinden biri olarak mevcut rejimlere, özellikle monarşilere, destek vermiştir.

TÜRKİYE'NİN POZİSYONU

Doha'da yapılan 35. KİK zirve toplantısında ve sonrasında Riyad'da yapılan görüşmelerde Katar ile Suudi Arabistan arasındaki görüş farklılıkları giderildi. Suudi baskısı sonrasında Katar, Müslüman Kardeşler liderlerini ülkeden çıkardı. Bunun üzerine Körfez ülkeleri Doha'ya yeniden büyükelçilerini gönderme kararı aldı. İlaveten Katar, Mısır yönetimini tanıma yönünde önemli bir adım attı. Riyad'ın arabuluculuğunda iki ülke barışma kararı aldı. Bunun uzantısı olarak, el-Cezire'de bundan sonra Mısır karşıtı haberlerin yapılmayacağı garantisi verildi.

Bu gelişmelerin sonucunda Katar, hem diğer monarşileri hem de Batılı ülkeleri karşısına alma pahasına izlediği misyoncu ve ilkesel siyaseti terk etmek zorunda kalıyor. Suudi siyasetinin sorgulanmasına yol açan Körfez ülkeleri arasındaki sorunların giderilmesi zarureti şimdilik sonuç vermiş görünüyor. Dolayısıyla, Katar'ın Mısır'la ilişkilerini düzeltmesi, Mısır darbesine karşı kurulan Türkiye-Katar ittifakının da çökmesi anlamına geliyor.

Netice itibariyle Katar'ın, Suudi zorlaması ve arabuluculuğuyla, Mısır'la ilişkilerini geliştirmesi bundan sonra bölgesel düzenin yeniden kurulması çabalarının da artacağını gösteriyor. Kartlar yeniden karılıyorsa, buna Türkiye'nin de dikkat etmesi gerekir. Türkiye de ortaya çıkmaya başlayan bu yeni ortama ayak uydurmak ve bölgesel ilişkilerini buna göre şekillendirmek durumundadır.

[Sabah Perspektif, 27 Aralık 2014]