Suriye'de devrimin ilk günlerinden beri bu soruya cevap bulma çabasındayım. İran'ın Esed rejiminin yanında saf tutarken hangi stratejik hesaplamalar içerisinde olduğu sorusu hâlâ havada duruyor. Sadece muhalefeti destekleyenler değil; İranlılar bile bilindik ezberler dışında neden boğazlarına kadar Suriye'de savaşa girdiklerini ve Esed rejimine neden açık bir çek verdiklerini inandırıcı bir şekilde izah edemiyorlar.
İran Devrimi’nden sonra rejimin halk temelli, devrimci ve Şii hareketleri desteklediği ve bunun İran'ın ahlaki bir borcu olduğunu ezbere tüm İranlılar söylerler. Bahreyn'de, Yemen'de hatta Irak'taki pozisyonlarını da bu ezber üzerinden açıklarlar. Fakat iş Suriye'ye gelince sihirli ezberin fena bir şekilde bozulduğunu görürüz. Suriye'de destekledikleri Esed rejimi kendisini net bir şekilde halkın karşısında konumlandırmış, birçok İranlının da ifade ettiği gibi bir diktatör. Rejimin değişim/devrim ilişkisi 1970’te Hafız Esed'in orduda kendi mezhepsel kliğini hakim kılmak için yaptığı darbeyle kısıtlı. Üstüne üstlük İran dini mercilerinin hemen hemen hiçbiri Nusayrileri Şii olarak kabul etmez. O zaman İran'ın Suriye'de işi ne?
YERE ÇAKILAN İTİBAR
Hemen "jeostratejik" bir açıklama geliyor: Muhaliflerin Hizbullah'la İran arasındaki coğrafi ikmal bağını koparmasına izin veremezdik. İyi de İran'ın/Hizbullah'ın Suriye'ye tam teşekküllü olarak girdiği ana kadar hiçbir muhalif bu bağı koparacağını söylemiyordu zaten. Kendi kendini doğrulayan bir kehanet misali İran, Suriye'deki yanlış stratejisiyle hem kendini hem de 2006'da Sünni dünyada da kahraman olarak görülen Hizbullah'ın itibarını yerle bir etti. Neredeyse İsrail kadar nefret objesine dönüştürdü.
Bu iddia da çöktü. Kaldı Suriye'de artan radikalizm. Bir başka kendi kendini doğrulayan kehanet... İran'ın verdiği açık çekle rejimin katliamlarına devam etmesi ve mezhebi, bir asker/destek toplama kartı olarak kullanması Suriye'de radikalizmi doğurdu ve güçlendirdi. İran askeri Suriye'ye IŞİD'den önce girdi. Kaldı ki yavaş yavaş IŞİD'in İran'ın tam güç desteklediği Esed rejimiyle ilişkisi artık ayyuka çıktı. En son IŞİD'in teorisyenlerinden Hacı Bekir'in rejimle ilişkisini kanıtlayan belgeler etrafa saçıldı. IŞİD çok stratejik bir yer olmadığı müddetçe rejimle savaşmadı; binlerce muhalifi, liderlerini öldürdü. Esed rejimi muhaliflere havadan bomba yağdırırken Rakka'da olduğu gibi IŞİD'i es geçti. Acaba İran'ın bunlardan haberi hatta dahli olmaması mümkün mü?
Geldiğimiz noktada Esed saflarında bile İran'ın Suriye'de çok fazla görünür olmasından şikayet edenler var; tıpkı Irak'taki bazı Şii gruplar arasında olduğu gibi. Suriye'de öldürülen İranlı komutan haberleri artık adiyattan oldu. Ergen selfieci Kasım Süleymani, cephe savaşlarını yönetir oldu. İran "Esed'e göstericilere şiddet uygulama dedik; sözümüzü dinlemedi" iç rahatlatmasından Suriye'de cephede şiddeti yöneten ve rejimi ayakta tutan sütunluğa geçiş yaptı.
Muhaliflerin Suriye'deki ilerleyişi devam ettikçe İran'ın zihnini yakıp tutuşturacak olan soru şu olacak: Suriye'de ne işimiz var?
[Akşam, 27 Nisan 2015]