7 Temmuz'dan bugüne İsrail'in Gazze'ye yönelik başlattığı "Koruyucu Hat Operasyonu" devam ediyor. Şimdiye kadar 1422 Filistinli hayatını kaybederken yaralı sayısı ise 8000'i geçti. BM'ye göre ölen Filistinlilerin kahir ekseriyetini siviller oluşturuyor. 236 bin Gazzeli ise evlerinden edilmiş abluka altında yaşadıkları Gazze şeridinde şimdi de mülteci olmuş durumda.
Elbette İsrail bu katliamları salt bir vandalizm için yapmıyor.
Son dönemde Hamas ve Fetih arasında bir uzlaşının gerçekleşmesi ve Filistinli gruplar arasına uzunca bir dönem sonra ilk defa bir birlik hükümeti kurulması, İsrail'in "böl- yönet- yok et" stratejisi adına ağır bir yenilgi anlamına geliyordu.
İslam dünyası iç savaşlara sürüklenmiş birbirine karşı cephe almış durumdayken, İsrail bu konjonktürün verdiği imkânı Gazze'nin işgali ile Filistinli gruplarlar arasındaki "birlik" sürecini bozmanın yanı sıra 2 önemli amacı için kullanabileceğini düşünerek harekete geçti:
Hamas ve diğer direniş gruplarının askeri alt yapısını çökertip ardından Mısır gibi partnerleri aracılığı ile adına ateşkes dedikleri ancak tam manası ile teslimiyet antlaşmasını dayatıp, direnişini silahsızlandırıp, Batı Şeria modelini Gazze'de de hayata geçirmek. Sonrasında ise yerleşimciler ile adım adım Gazze'yi de Filistinlilerden arındırmak.
Hamas'ın askeri direnişi
Öncelikle İsrail'in Gazze'de beklemediği ölçüde bir askeri direniş ile karşı karşıya kaldığını ifade etmek gerekiyor. İsrail 2009'da yürüttüğü 'Dökme Kurşun Harekâtı' ya da 2012'deki saldırılarında bir mukavemet görmüş olsa da 7 Temmuz'da başlayan son süreçteki kadar ağır kayıplar vermemişti. Şimdiye kadar İsrail Ordusunun kendi açıklamalarına göre kara operasyonunda 56 asker kaybederken 500'den fazla yaralı vermiş durumda. Filistin kaynakları ise öldürülen asker sayısının yüzün üzerinde olduğunu vurguluyorlar. Gazze'de direnişin yer altı tünel sistemleri ile İsrail'in hava saldırılarından korunması ve hem Gazze'de hem de İsrail kara sınırları içerisinde etkili saldırılar yapıyor olması karşısında İsrail ordusu etkisiz kalırken, İsrail'e karşı füze saldırıları da aralıksız bir şekilde devam ediyor. İsrail Savunma Bakanlığı 87 bin rezerv gücü askere alarak operasyonlarını artırsa da sonuç alamıyor.
Gazze'deki direniş gruplarının Mursi iktidarı dönemindeki görece rahat atmosferden yararlandıkları ve Libya gibi ülkelerdeki konjonktürden faydalanarak önemli miktarda füze temin ettikleri bunun yanı sıra kendi füze teknolojilerini de geliştirerek üretim yaptıkları ve İsrail'in hemen hemen her noktasını vurma kapasitesine ulaştıkları anlaşılıyor. İsrail bu füzeleri durdurma konusunda çaresiz kalmış vaziyette. 'Iron Dome' füze savunma sistemi iddia edildiği kadar etkili olamazken, füze saldırıları İsrail ekonomisine ağır darbe vuruyor. Tel Aviv'deki havalimanı uzun bir süre kapalı kalırken, başta turizm sektörü olmak üzere birçok sektörde büyük maddi kayıplar yaşanıyor. Ayrıca askeri teçhizat ve donanım temini ile bunların finansmanı konusunda sıkıntı yaşayan İsrail'in ABD'den acil yardım istediği, ABD'li yetkililer tarafından açıklanmış durumda. Bu anlamda Filistin direnişi ile İsrail ordusu arasındaki direnişin asimetrik doğası göz önüne alındığında direnişin askeri alanda beklenmeyen bir zafer kazandığı açık. İsrail ise kayıplarını bilinçli bir şekilde sivilleri katlederek perdelemeye çalışıyor.
Sahada askeri hezimet yaşayan İsrail, Mısır'ı kullanarak ateşkes olarak dünya kamuoyuna sundukları ancak Hamas'ı bir aktör olarak kabul etmeyen, masaya oturtup isteklerini dikkat